Sessizce kalabalıkların arasına karışan evsizler, empatisizlik, duyarsızlık ve açgözlülük karşısında sessizce ölüyorlar.
Hayatın acımasızlığı karşısında tutunamayan bu insanlar, 21. yüzyıl için bir utanç tablosudur.
Sadece İstanbul’da binlerce kişi, sokaklarda battaniyelerine sarılarak geceleri geçiriyor. Bazıları ise bu acımasızlığa ve duyarsızlaşmaya karşı kazanamıyor.
Bu yılın başlarında Fatih’te bir apartmanın girişinde donarak ölen İbrahim gibi binlercesi var. İçine kapanık, derdini anlatmayan ancak erdemliliğiyle bizi utandıran bir “insan”. Kendisine yemek getirildiğinde “Hiçbir şey istemiyorum” diyecek kadar muhtaç olmamaya direnen birisi.
68 yaşındaki Faruk Küçük, Şanlıurfa’da sokakta yaşayanlardan. Misafirhaneye gitmek istememesine rağmen zorla götürülürken direnmeyi seçenlerden. Onun direnmesi misafirhaneye gitmesinden değil, duyarsızlaşan bizlere karşıdır. Faruk Küçük’ün misafirhaneye götürülmesinin sebebi, ona sahip çıkılmak istenmesinde de değil, pandemi nedeniyle sokağa çıkma yasağının ilan edilmesi sebebiyledir.
Ve adı sanı duyulmayan binlercesi var…
Hasan Maden gibi şanslı olanları da.
Tesadüfen, bir videoda tüm zorluklara rağmen umudunu kaybetmeyen Hasan, binlercesi içerisinde şanslı olanlardan. Twitter’da binlerce kişi destekledi, paylaştı ve yorumladı. Her gün sokaklarda, caddelerde yanından geçtiğimiz bu insanlara birazcık acıma duygusu ya da umursamamazlık etmiyormuşuz gibi bir hava vardı.
Dünyada evsizlerin olduğunu ilk defa öğrenmiş gibiydik.
Hep birlikte “sahip çıkılmalı” sloganları atıldı. Ya sonra? Sonrası popüler olduğu için unutuldu ve bitti.
Sosyal medyanın etkisiyle duyarlılığı öğrenen bizler, sokaklara çıkınca yine aynı duyarsızlaşmayı gösterecek miyiz?
Bir süre sonra tesadüf eseri sokakta yaşayan “insanın” videosu çıktığında yine aynı “duyarlılığı” sosyal medyada göreceğiz. Sokaklara, caddelere, kaldırımlara gelindiğinde “Allah yardım etsin” deyip geçeceğiz.
Şu an acı çeken, üşüyen, ağrısı olan, hayata küsen binlerce genç ve yaşlı evsizler var. Çaresizce ağlayan ama ümitleri kalmamış bu insanlar, en sonunda unutulanlar kervanında yerlerini alıyorlar.
Paylaşmayı, dayanışmayı, destekleşmeyi sosyal medyada gösterdiğimiz gibi gerçek hayatta da gösterebilmeliyiz. Her unutuşumuzda tekrar bakarak hatırlamalıyız.
Böylece trendlerde bir gün değil, her gün “evsiz” yazıldığını gördükçe daha çok rahatsız olalım.
Ahmet Özkaya Kimdir?
1993 yılı Kadıköy doğumludur. İlköğretim ve liseyi İstanbul’da tamamladı. Lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi coğrafya bölümünde bitirdikten sonra, Marmara Üniversitesi’nde Pedagojik formasyon eğitimi almıştır. Yeditepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılapları Enstitüsü’nde tezli yüksek lisansa devam etmektedir. Post-Coğrafya kitabının yazarıdır. Ayrıca çeşitli dergilerde makaleler ve popüler bilim platformlarında yazılar yazmaktadır.