2002 seçimi, Türkiye’nin siyasal tarihinde büyük bir kırılmadır. Orada seçmen, siyasi arenadaki partileri ve aktörleri tam anlamıyla sandığa gömmüş, iktidarı yeni bir lider ve oluşuma teslim etmiştir.
Kimlerdi sahnedekiler: Ecevit, Çiller, Baykal, Yılmaz ve diğerleri…
Depremin ana nedeni, ekonomik krizdi. Seçmen, yorgun başbakandan ve koalisyondan bıkkındı. Denenmemiş parti ve güçlü lider arayışındaydı. Meclis’in yüzde 66’sını, yepyeni bir kadroya verdi.
20 yıl sonra bugün, aynı seçmen, yine bir ekonomik krizde, o krizin sorumlusu asabi başkandan sıkıldı. Şimdi de onu değiştirmeye hazırlanıyor.
20 yıldır hem siyasi arenadan, hem şahsi hafızalardan silinen Tansu Çiller’in tam bu aşamada ortaya çıkıp merkez sağın liderliğine talip olması, “eskiye rağbet” tartışması açtı. Bu hamlenin ne kadarı Çiller’in yarım kalmış iktidar tutkusundan, ne kadarı Erdoğan’ın altılı masayı torpilleme hırsından kaynaklanıyor, bilmiyorum; bildiğim şu ki, rahmete kavuşan Bülent Ecevit ve Mesut Yılmaz ile evine çekilen Deniz Baykal’ın siyasi şansı ne kadarsa, Çiller’inki de o kadardır. Siyasi meftalar, AKP’yi kurtarmak şöyle dursun, çöküşünü hızlandırır Seçmen, gelecek seçimde, 20 yıl önceki depremin benzerini Erdoğan’a yaşatacak ve “Yettin artık, yenileri gelsin” diyecektir. Bu kez yeniler listesinde, 20 yıl önce adları öne çıkmayan isimler var: Kılıçdaroğlu, Demirtaş, İmamoğlu, Kaftancıoğlu, Yavaş…
Meral Akşener, ciddi bir makyaj değişikliğiyle “eski” sıfatından sıyrılıp kendine merkez sağda yer açtı; ama Davutoğlu ve Babacan, hala “eskiler”den sayıldıkları için partilerini büyütemiyorlar.
Partiler arasındaki ideolojik farklılıklar belirsizleştiği için mesele, “eski mi, yeni mi” tartışmasına indirgendi. Hemen hiçbiri, sürekli hata veren sisteme temelden bir itiraz dillendirip radikal değişim vaat etmediği için de yeni olmak, kendi başına bir avantaj haline geldi.
Gerçek değişim için, parti liderlerinin değil, hâkim zihniyetin ve siyasal sistemin baştan aşağı yenilenmesi gerek. Bunu anlayana dek, nesilden nesle, “Bi de bunu deneyelim” düzeni gider böyle…