Ne garip, gözü olmayanlar bile görüyordu. Ama bu kez en tepedeki isim gözümüzün içine soktu.
İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcısı İsmail Uçar’ın HSK’ye yazdığı dilekçeden söz ediyorum. BirGün’de Timur Soykan’ın aktardığı dilekçe, İstanbul adliyelerinin suç örgütleri için adeta cennete dönüştüğünü gösteriyor. Uyuşturucu baronları para karşılığı bırakılıyor, istenmeyen haberlere para karşılığı erişim engeli getiriliyor. Bunları da bizzat başsavcı “Yeter artık” diyerek anlatıyor.
TELEVOLE YILDIZI
Her biri birer bomba. Ama bir hikâye dikkatimi çekti. Soykan’ın haberinden aktarıyorum:
“Metin Güneş ile televizyon sahibi Can Tanrıyar, Çağlayan Adliyesi’nde davalıktı. Muhammet Yakut’un YouTube’ta ifşa videoları yayımlamasından sonra Muhammet Yakut, Can Tanrıyar ve (eşi) Tamar Tanrıyar’a gaspa teşebbüs suçundan soruşturma açıldı ve Can Tanrıyar tutuklandı. Çağlayan’daki İstanbul 38. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı ama Can Tanrıyar beş ay tutuklu kaldıktan sonra yetkisizlik kararı verilen dosya İstanbul Anadolu Adliyesi’ne gönderildi. Dosya henüz Çağlayan Adliyesi’ndeyken heyetin sorun çıkardığından bahisle Komisyon Başkanı B.A., ‘Anadolu’ya gönderin ben hallederim’ dedi. Dosya gerçekten Anadolu Adliyesi’ne geldi ve 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne kaydedildi.”
Can Tanrıyar’ı “Merhaba Televole” kuşağı tanır. Yaklaşık 50 yıldır magazin haberleri yapıyor. Zaman zaman Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda düzenlenen resepsiyonlarda poz veriyor. Açık söyleyeyim, bir magazin figürü böyle siyasi bir kavganın ortasına nasıl düştü anlamıyordum.
BAŞKANA SEVGİLİ KUMPASI
Bir savcıyla sohbetim kafamın açılmasını sağladı: “Can Tanrıyar’dan sahibi olduğu Uçankuş kanalında bir büyükşehir belediye başkanının sevgilisi olduğuna dair haber yapmasını istemişler, kabul etmemiş, olaylar büyümüş.”
Siyaset ile magazinin demek böyle bir kardeşliği var dedim…
Neyse…
İsmail Uçar’ın dilekçesinden anlaşıldığı gibi, belediye ihaleleri ile büyüyen Metin Güneş ile magazinci Can Tanrıyar ortakmış. Sonra ortaklık bozulmuş. Aralarına kan davası girmiş. Can Tanrıyar’ın iddiasına göre kanalının kurşunlanması, darp edilmesinin arkasında Metin Güneş varmış. Metin Güneş ise Tanrıyar tarafından yağmalanmaya çalışıldığını iddia ederek şikâyetçi olmuş. Daha güçlü olan Güneş kazanmış, Can Tanrıyar halen tutuklu. Başsavcının anlattığı hikâye de bu.
AVUKATI ERDOĞAN’A ŞİKÂYET
Dilekçede adı geçen Tamar Tanrıyar’ı sosyal medyada takip ediyorum. Bir süredir imalı ifadeler kullanıyor:
“(…) ‘Singapur Musti’ bu t… sana yüzde kaç veriyor? Sana en büyük tokat adının bunlarla aynı seviyede anılması olacak. En az bunlar kadar namussuz zannedecek herkes seni? Nasıl bir şantajla seni yanlarında tuttuklarını düşünecek herkes. T… şimdi de senin fotoğrafını mı astı arkasına? Ama yok onlar sadece avantacı-komisyoncu görüyorlar asmazlar koçum. Öyle görmeselerdi bugün Muhlis’ten bana bu haber gelmezdi. (…)”
Ben bir şey anlamadım, eminim siz de anlamadınız.
Gelgelelim, bu paylaşım nedeniyle, Tamar Tanrıyar ifadeye çağrılmış. Kastettiği kişinin cumhurbaşkanının eski avukatı Mustafa Doğan İnal olduğundan bahisle savcı Emre Sarı tarafından iddianame yazılmış. Tanrıyar yargılanmış.
Mahkeme savunmasında yazdıklarının hayal ürünü olduğunu ifade ederek şunları söylemiş:
“Ben müştekiyi daha önceden cumhurbaşkanına şikâyet ettiğim için, müştekinin bana karşı sinirle suç uydurma yaptığını düşünüyorum.”
İNAL’DAN KİRVEM YANITI
Mustafa Doğan İnal’ın avukatı Ömer Faruk Karagüzel ise Tanrıyar’ın cezadan kurtulmak için böyle savunma yaptığını söyleyerek kastedilenin İnal olduğunda ısrar etmiş:
“(…) Müvekkilimin cumhurbaşkanına şikâyet edildiğinin belirtilmesi husumetin olduğunun açıkça göstergesidir. Sanığın hikâyesinde paylaşarak bahsetmiş olduğu olaylarda adı geçen şahıslar ‘Mıstık’ ya da ‘Musti Abi’ müvekkilim Mustafa Doğan İnal’dır. Yine ‘T…’ olarak adı verilen kişi Metin Güneş’tir. ‘Muhlis’ olarak adı geçen Halis Ezer’dir. Bu kişi Metgün isimli firmanın sahibidir. Sanığın eşinin sahibi olduğu Uçankuş TV ile Halis Sezer’in sahibi olduğu Metgün isimli firma arasında ticaret mahkemesinde Metgün lehine neticelenen bir dava söz konusudur. Bu dava akabinde Uçankuş TV aleyhine yüksek bir miktarda tazminata hükmedilmiştir. Bu hüküm sonrası alacaklı vekillerinin haciz mahallinde yapmış olduğu telefon görüşmesinde ‘Musti abi, Musti abi’ şeklinde beyanda bulundukları, bu beyan neticesinde sanık tarafın bu kişinin Mustafa Doğan İnal olduğunu düşündüğü, bu olayın ardından sanık ve Uçankuş TV’nin müvekkilim Mustafa Doğan İnal’a yönelik husumetini kamuoyuna yansıtacak şekilde hareket etmiştir. Metin Güneş, Mustafa Doğan İnal’ın kirvesidir. Aralarında bir arkadaşlık ilişkisi olduğu herkes tarafından bilinmektedir.(…)”
Merak ediyorsanız, 12 Ekim’de Tamar Tanrıyar beraat etmiş.
ERDOĞAN’A GİDEN MEKTUP
Yazdıklarını anlamadık ama…
Tanrıyar ile İnal arasındaki tutanaklardan bir şey anladık: Tanrıyar, bir resepsiyon sırasında karşılaştığı Erdoğan’a yargı içindeki yapıyı şikâyet etmiş.
Başsavcının açıklamalarından sonra, dün Can Tanrıyar’ın el yazısıyla bir tahliye dilekçesi yazdığını öğrendim:
“(…) Birlikte gittiğimiz külliyede direkt eşim Tamar Tanrıyar, bizzat Sayın Erdoğan’a anlattı ve özetini de yazılı olarak kendisine verdi. Cumhurbaşkanı telefon numaramızı istedi ve o dönemki Adalet Bakanı Bekir Bozdağ bizi Ankara’ya davet etti. ‘Cumhurbaşkanı’nın kesin talimatı var, bu olayları çözeceğiz’ dedi ama! (…) İşte bu görüşmeyi bunlar duydukları için bize iyice bilendiler.”
(Can Tanrıyar’ın Erdoğan’la görüşmesini anlattığı dilekçe)
Bakanlık yetkilileri ciddiye mi almadı ya da gücü mü yetmedi bilemiyorum… Bu sırada Tanrıyar, cumhurbaşkanının eski avukatının kirvesi Metin Güneş ile arasındaki davada, savcı Enes Kocakale’nin iddianamesindeki “yağmaya teşebbüs” suçlamasıyla tutuklanmış. Belki de bir gün bile tutuklu kalmayacağı bir dava nedeniyle halen tutuklu bulunan Can Tanrıyar’ın Çağlayan’daki mahkemesi, beş ay sonra, “Biz yetkili değiliz” kararı vermiş. Derken, başsavcının adeta “Adama kumpas kurdular” dediği HSK dilekçesi basına düşmüş.
Yazıyı yazarken dosyanın akıbetine bakınca ne mi gördüm? Anadolu Adliyesi hâkimleri de birkaç gün önce “Biz de yetkili değiliz” diyerek ellerindeki dosyayı göndermiş.
İstanbul Anadolu başsavcısının dilekçesi acı durumu özetliyor:
“Duruşma tarihi itibarıyla sekiz aydır tutuklu bulunan sanığın henüz ifadesi bile alınmamıştır.”
Belli ki mesele başsavcının yargıdaki çete ifşasından ibaret değil. Devlet içinde çok ayaklı bir çatışma var. Uçankuş TV olayı, Erdoğan’ın da uçan kuştan haberdar olduğunu gösteriyor.
Görmek önce aklın bir eylemi. Gözle yetinmeyenlere selam olsun…