Sevgili dostlar,
Geçen hafta Türk Dışişleri Bakanı, Berlin’de Alman meslektaşına Türkiye’nin salgın konusunda ne kadar güvenilir olduğunu anlatıp turistlere kapıyı açmasını istiyordu ki, Ankara Valiliği, vaka sayılarının arttığını açıklayıverdi. Aslında Valilik, yurttaşı uyarmaya çalışmıyor, 3 Temmuz’da avukatların yapacağı mitingin iptal kararına Corona’yı bahane ediyordu. Ama avukatlarla birlikte, Dışişleri Bakanı’nın davet ettiği Alman turistleri de engellemiş oldu.
Şeffaf yönetim, kurumlararası işbirliği, en önemlisi demokratikleşme niyeti olmayınca bu tür yol kazaları kaçınılmaz.
Ankara’nın anlamamakta direndiği gerçek şu:
Almanya’nın ayak diremesinin de, Volkswagen’in fabrika kurmaktan vazgeçmesinin de, yabancı yatırımcının görülmedik hızla Türkiye’yi terk etmesinin de nedeni, sadece Türkiye’deki ekonomik darboğaz değil, demokrasiyi yok eden baskılar…
Cuma günü, Af Örgütü Türkiye Şubesi’nin Onursal Başkanına, ‘silahlı terör örgütü üyeliği’ suçlamasıyla 6 yıl 3 ay hapis cezası verildi.
Ondan hemen önce de iktidar, henüz kontrol edemediği iki televizyon kanalına, HalkTV ve Tele1’e komik gerekçelerle 5’er gün kapatma cezası verdi ve tamamen kapatmakla tehdit etti. Böylece ekranda bundan böyle hiçbir farklı sese izin verilmeyeceği bir dönemin işareti verildi.
Ardından sıra sosyal medyaya geldi. Yıllardır muhaliflerine tehdit ve hakaret yağdırmakla görevli bir trol ordusu besleyen Erdoğan, Twitter’da yeni doğan torununa yönelik birkaç çirkin mesaj üzerine kızıp “YouTube, Twitter, Netflix’in tamamen kaldırılmasını istiyoruz” dedi. Ciddi tepki yaratan bu sözü Saray’ın basın danışmanı düzeltmeye çalışsa da yasa tasarısı hemen Meclis’e geldi. Yasa, bu kurumları Türkiye’de temsilcilik açmaya zorlayacak. Böylece Erdoğan onları tutuklayarak merkezlerine baskı yapabilecek.
Çin modelini akla getiren bir “milli İnternet”ten söz edilmesine bakınca, hükümetin fren duygusunu tamamen kaybettiğini anlıyoruz. “Durursak, düşeriz” korkusuyla hepten gaza yükleniyorlar. Böylece sadece dünya üzerinde zaten erimiş itibarlarını değil, muhtemel turistleri, ürkek yabancı sermayeyi, sosyal medya kullanıcısı milyonlarca genci, seçmen desteklerini de kaybediyorlar.
Erdoğan, bir süre önce “Twitter mıtitter, hepsinin kökünü kazıyacağız” demişti. Mavi kuşla girdiği savaşın sonunda bunun tam tersi olursa şaşmayın.