Dikkatinizi çekiyordur: Cumhur İttifakı gözle görülür şekilde dindar söyleme döndü. Geçen ay Erdoğan, giderek yayılan açlığı, Bakara suresinden bir ayetle açıklamaya çalıştı: “Rabbimiz sizi açlıkla sınıyor” demeye getirdi. Ardından Soylu, halka yaşattıklarının sorumluluğunu Tanrı katına attı: “Bunları biz yapmıyoruz, bize yaptıran Allah’tır” dedi. Dün de Bahçeli, CHP’ye Kur’an kursları üzerinden saldırırken Kılıçdaroğlu’nu Allah’tan af dilemeye çağırdı.
Sadece söylemde değil, Fox Tv’deki yeni programın “satanizm propagandası” diye yaftalanmasından, İmamoğlu’na imam ve gassallar üzerinden saldırılmasına kadar birçok başka işaret de ortada.
İktidar ortaklarının dini diline dolamasının iki temel nedeni var:
İlki, ekonomik çöküntüyü “Allah” adıyla kamufle etme davası…
İkincisi, AKP dışındaki seçmenden tamamen ümit kesildiğinden, giderek dağılan muhafazakâr tabanı birarada tutma çabası…
Erdoğan’ın 2018’de yüzde 52’yi aşan oyu, bugün yüzde 35’e kadar gerilemiş durumda… Kalan kitlenin bir kısmı, sokak röportajlarında “Ölsek de Erdoğan” diyen ve giderek eriyen kemik seçmen… Diğerleri ise Erdoğan giderse elindekinden de olacağından korkanlar… Muhalefet işbaşına gelirse işten çıkarılmaktan, sosyal yardımının kesilmesinden, cezalandırılmaktan çekinenler…
Erdoğan bu iki grubu ayrı ayrı korkutarak kendisinden kopma eğilimi gösterenleri elinde tutmaya çabalıyor.
Bu durumda muhalefet açısından iki tehlike var:
İlki Erdoğan’dan daha dindar görünmeye çalışmak…
İkincisi Erdoğan’ın sırtını dayadığı bu kitleyi yok saymak…
Yapılması gereken ise, Erdoğan’ın elindeki din kartının yerine aş ve adalet kıtlığını koymak… Çünkü seçmenin yüzde 90’ının buluştuğu yer, yoksulluk, işsizlik, geçim, adalet derdi… Bu dertleri dile getiren, çözüm öneren, kitleleri ikna edebilen bir söylemle, “Asla Erdoğan’dan başkasına oy vermez” denilen kesimleri bile kazanmak mümkün.
Bırakın Erdoğan camiden konuşmayı sürdürsün; mutfak yanarken kimse müezzine kulak asmaz.