Salı günü AKP Meclis Grubu’nda “ağlama konuşması”ndan beri TV’ler her vesileyle ağlayan bir Erdoğan ve ona eşlik eden AKP’li “duygusal vekillerin” görüntülerini gösteriyorlar. Dün gazetelerin manşetleri, haber sayfaları, “ağlama” ve “duygusallık” üstüne haber ve fotoğraflarla doldurulmuştu. Köşe yazarları da büyük ölçüde böyle bir konu üstünden yazmışlardı makalelerini. Ama elbette kimisi, “Ne duygusal, ne insancıl başbakanımız var!” derken kimisi de “İstismarcılık yapıyor!” diyordu.
Salı günkü manzara karşısında; “İstismarcılık yapılıyor” diyenlere inanacak olursak, ister istemez insanın aklına; “Aziz Nesin’in ünlü Zübük’ü ile 60 yıl sonra yeniden karşı karşıyayız galiba!” düşüncesi geliyor.
Yok, öyle değil, “Başbakan, sözünü ettiği olayların dramatikliği karşısında, ağlayacak kadar duygusallaşmıştır” diyenlere inanırsak, o zaman da yanıtı çok daha zor sorular karşımıza çıkmaktadır.
Örneğin; Başbakan Erdoğan, öncesini bir yana bıraksak bile, 25 yıldan beri, ne dediği ne söylediği kamuoyunda bilinen bir şahsiyettir. Hele son 20 yıl içinde Erdoğan, İstanbul’un Büyükşehir Belediye Başkanlığı, 28 Şubat sonrasında Erbakan muhaliflerinin başı, kısa da olsa cezaevine de girmiş, …ve nihayet AKP kurucusu, başbakan, sekiz yıldır da AKP ve kendisi tek başına iktidarda!…
Hani Erdoğan, bu süre içinde 12 Eylül’e karşı bir tek laf etse mutlaka duyulur; kamuoyunda konuşulur, tartışılırdı.
Ama ne var ki bu 20-25 yıl içinde Erdoğan’dan; “12 Eylül’le hesaplaşma” bir yana, sitem düzeyinde de olsa bir şikayetini duymadık. Yine bu süre içinde 12 Eylül’ün cunta başı Kenan Evren’e karşı da Başbakan’ın, hürmette kusur ettiğini bilen duyan olmamıştır. Eğer yandaş basının ulemaları ya da AKP’de büyük bir demokrasi aşkı ve 12 Eylül’le hesaplaşma potansiyeli gören liberaller, bu konuda bir bildikleri varsa söylemelidirler.
Ya da; daha Anayasa değişiklik paketi Meclis’te konuşulmaya başlandığında CHP’nin, “12 Eylülcülerin yargılanmasını yasaklayan geçici 15. Madde’nin de değişiklik paketine alınması” önerisine Başbakan Erdoğan’ın, “Lütfen ciddi olalım, işi sulandırmayalım!” diye karşı çıkmasını nasıl açıklarız? Yine CHP’nin, 12 Eylülcülerin yargılanmadan kurtulmak için “zaman aşımı”ndan yararlanmasını önlemek için “Cuntacılığı insanlığa karşı suçlar kategorisine alalım” önerisinin AKP oylarıyla reddedilmesini nasıl açıklayacağız?
Başbakan “Pakete evet diyerek 12 Eylülcülerin yargılanmasına oy vereceksiniz. Hayır diyenler 12 Eylülcülerin yargılanmasına hayır demiş olur” diye içinde ağlama nöbetleri de olan konuşma yaparken, onun Adalet Bakanı, “Zaman aşımından dolayı 12 Eylül cuntacılarının yargılanması mümkün değildir” diye açıklamalar yapıyorsa; Erdoğan ve AKP’nin 12 Eylül karşıtlığında bir içtenlik aranabilir mi?
Hele şimdi Başbakanın, bütün paketi; “12 Eylül’le hesaplaşma paketi” olarak sunması, “Evet diyen 12 Eylül’e hayır demiş olacak” gibi demagojik bir sloganı öne çıkarması, Başbakan’ın samimiyetinin olduğu kadar önceki gün Meclis’teki ağlama sahnelerinin gerçekte iyi hazırlanmış bir tiyatro oyunu olduğunu hepimizin gözünün içine sokar! Ancak görmek istemedikten sonra gerçek gözünüzün içine sokulsa bile göremezsiniz.
“Gerçek nedir?” sorusunu samimi olarak soranlar için, belki burada bir şey daha hatırlatılmalıdır: O da başbakanın konuşma metninin kendisi tarafından değil, “Profesyonel bir yazıcılar ekibi” (Bu ekibin en etkili kişisinin de bir eski solcu olma ihtimali çok kuvvetlidir) tarafından hazırlanmış olduğu gerçeğidir. Bu yüzden de yapılan bağlantılar ve vurgular bu “ekibin” marifetidir. Başbakan burada sadeci “İyi bir oyuncu” olarak hareket etmektedir.
Bu gerçekler ışığında bakıldığında, Başbakan’ın salı günkü söylemi ve ağlamasını samimi yapacak bir tek şey olabilir. Ki o da; Başbakanın 12 Eylül’de neler yapıldığını, idamları, cezaevlerinde olanları son birkaç hafta içinde öğrenmiş olmasıdır!
Başbakan çıksın bunu söylesin, biz de halkı keriz yerine koymadığına da, duygusallığına, ağlamasının içtenliğine de inanalım!
Evrensel