Erdoğan, Kurum, Şimşek… “Enerji yağmasında girilen son düzlüğün” üçlü kesişimi, aynı zamanda emeğin üzerine çökmüş sermayeyi temsil ediyor.
Uğur ZENGİN
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2021 yılında özelleştirme kapsamına aldığı Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketine (TEİAŞ) ait kalan varlıklar parça parça satılıyor. TEİAŞ, Türkiye elektrik sisteminin kalbi, elektrik sisteminin otobanlarını işleten doğal tekel konumundaki kamu kurumu. Erdoğan, 2024’ün sonunda ‘kalbi’ satmak istiyor. Ancak tahammül azalıyor. İzmir Çeşme, Muğla Bodrum, Marmaris, Köyceğiz, İstanbul Sarıyer, Antalya Kemer, Alanya, Manavgat, Ankara Yenimahalle başta olmak üzere maliye hazinesine ait olan, rant yaratma potansiyeli yüksek mülkler de şimdi satışa çıkarıldı.
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’i, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Murat Kurum’u kesiştiren şey basitçe ve yalnızca iktidar partisinin mensubu olmaları değil. Bu kesişim ve karar yalnızca düne ve bugüne ilişkin değil, milyonlarca insanın geleceğine ilişkin topyekün tahayyül imkanı barındırıyor. Bu üç isim, kamu kaynaklarıyla zenginleşen ‘yerli seçkin zümre’ye, doğanın talanına, insan sağlığının ‘hiçleşmesi’ne, sırtında sınırsızca tepinilen ve tepinilecek emeğe işaret ediyor. Bu kesişimin iki kelimelik adı: Kârın egemenliği.
ŞİMŞEK ‘ÖZELLEŞTİRME GELİRİ EĞİTİME GİDECEK’ DEDİ AMA…
Hikaye Mehmet Şimşek ile başlıyor. TEİAŞ bünyesindeki Kangal Termik Santral Elektrik Üretim AŞ 2013’te gerçekleşen özelleştirme ile Anadolu Birlik Holdinge satılırken, o dönem de hazine ve maliye bakanı olan Mehmet Şimşek, “Nereden bakarsanız bakın devlet kazanıyor, millet kazanıyor. Ama ben inanıyorum ki Konya Şeker de kazanacak. Çünkü başarılı bir şirket. Özelleştirmeler devlete ve vatandaşlara büyük katkı sağlıyor. Bu sayede devletin finansman yükü azalıyor, buraya ayrılacak kaynak da eğitime aktarılıyor” diyordu. Şimşek’e göre devlet, millet ve sermaye… Özelleştirme, kimsenin kaybetmeyeceği, herkese kazandıran ‘özel’ bir formül!
Özelleştirme ile kamuya ait çok sayıda elektrik şirketi satıldı. Erdoğan iktidara geldiğinde elektrik üretiminde kamunun payı yüzde 59.8 iken bugün sadece yüzde 16. Kamu tekeli dağıtılırken, ‘yerli sermaye’ye büyük servet transferi gerçekleşti.
ÖZELLEŞTİRİLEN ŞİRKETE KONDU, DEVASA BÜYÜDÜ
Hem sermaye, hem devlet hem de millet mi kazandı? Örneğin, 985 milyon dolar (dönemin dolar/TL kuru ile 1.2 milyar lira) karşılığında satılan Kangal Termik Santralinin bugün aktif toplamı 15.8 milyar lira. Türkiye’nin aktif toplamı en yüksek 45. şirketi! 2021’den 2022’ye 183 şirketi solladı ve Türkiye’nin en büyük 320. şirketi konumuna yükseldi.
Şirket birkaç sene daha borç ödeyecek, sonrası ‘kemiksiz’ kâr.
Ama kâr da yetmez. ‘Yerli oligark’lar kamu mülkü edindikten sonra bir de devlet kasasından, iktidar tarafından besleniyor: YEKDEM, maliyetinin altında doğal gaz satışı, kapasite mekanizması, piyasa fiyatının üzerinde bedel ile elektrik alımı, çevre izni teşviki, çevre mevzuatına uyumda esneklik… Yöntem çok. Özel elektrik üretim şirketlerine 2012-2020 yılları arasında hazineden aktarılan sermaye tutarı 87.67 milyar lira.
Küçük bir parantez ile ‘küçük’ bir teşvike bakalım. Kangal Termik Santraline ekim 2023’te kapasite mekanizması ile ödenen teşvik 7 milyon 221 bin 190 lira. Sadece ekim 2023’te enerji şirketlerine verilen ‘kapasite mekanizması’ teşviki 411 milyar 184 milyon 10 lira. Aralarında Cengiz de var, Sabancı da. Ya da İsrail’e çelik satışını durdurmayan İÇTAŞ da…
‘ENERJİ OTOYOLU’NDA FİYATLAR KATLANDI
Kangal Termik Santralinin özelleştirildiği yıl olan 2013’te mesken dağıtım birim fiyatı kWh başına 7.7634 kuruş iken, 10 yılda 77.8883 kuruşa çıktı. 10 yılda yüzde 903 zam! Aynı dönemin enflasyonu ise yüzde 470. Zam, enflasyonun iki katı. Kamuya enerjiden ‘El çektirildikçe’ elektrik fiyatları arttı. Yurttaşlar enflasyonun iki katı oranında daha fazla dağıtım bedeli ödedi.
***
Sivas’ta 1989 yılında kurulan ve Kangal Termik Santrali işçilerinin ücreti hiçbir zaman son yıllarda olduğu kadar düşmedi. “Çok tehlikeli iş kolu”nun işçileri neredeyse asgari ücrete çalışan birer işçi haline geldi. Yoksulluk sınırını dahi göremeyen işçiler sendika da değiştirdi, 2022 yılında fiili grev de yaptı. Bir işçi grevdeyken, “Biz otuz gün boyunca çalışıp da ailemize karşı boynumuz büküp gidiyorsak çalışmamızın bir manası yok” diyordu. Artan varlıklara karşı, bükülen boyun!
***
2020 yılında dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum enerjinin önünü açtı. Bu geçmiş, doğayı ya da insan sağlığı değil, sermaye birikimini önceleyen bir insan profiline denk düşüyor.
2019 yılı şubat ayında ‘çevre yatırımlarını’ 7 yıl boyunca gerçekleştirmeyen 15 ve üzerinde termik santralin çevre yatırımlarından muafiyet sürelerinin 2.5 yıl daha uzatılması amacıyla kanun teklifi TBMM gündemine geldi. TBMM’de görüşülen 2.5 yıllık uzatma teklifi TBMM’de tüm partilerin ortak oyu ile reddedildi. Ne var ki aynı düzenleme sadece 9 ay sonra, kasım ayında yeniden TBMM gündemine geldi. Bu kez madde düzenlemesi TBMM’de kabul edilmesine karşın, Cumhurbaşkanı tarafından veto edildi. Cumhurbaşkanının vetosu ile söz konusu 15 santralden, 5’inin faaliyeti durduruldu. Ancak süreç içinde, diğer 10 termik santrale filtresiz olmalarına ve çevre yatırımlarını tamamlamamalarına karşın geçici faaliyet izni verildi.
HALKIN CANI MI TİCARİ SIR MI?
Bahsi geçen santraller çevre yatırımlarını gerçekleştirmemiş, filtrelerini takmamış olmalarına karşın 2018 ve 2019 yıllarında, arızalanıp hizmet vermedikleri günler de dahil olmak üzere milyonlarca TL teşvik ödemesi aldılar. “Ticari sır” gerekçesiyle havaya ne kadar zararlı partikül saçtıkları da, halk sağlığına verdikleri zarar da bilinmiyor.
Greenpeace tarafından yapılan hesaplamaya göre bu şirketlere 2018’de 148 milyon 678 bin TL teşvik verilecekti. Ne var ki arıza süreleri düşülmeden, arızalar dikkate alınmadan yapılan ödeme tutarı, 483 milyon 637 bin TL’yi buldu. 2019 yılında ise arıza süreleri dikkate alınsaydı yapılacak ödeme 204 milyon 978 bin TL iken, arızalar dikkate alınmadan yapılan ödeme tutarı, 723 milyon 365 bin TL oldu.
Meşhur Kangal Termik Santrali de ‘şanslılardan’ biri oldu. Kangal Termik Santrali, 2019’da toplam 68 milyon 935 bin 477 TL teşvik aldı; eğer arızalı olduğu günler için teşvik verilmeseydi bu rakam sadece 9 milyon 939 bin 609 TL olacaktı.
***Geçmiş birkaç yıl kamu kaynaklarının nasıl peşkeş çekildiğine dair net bir izlek sunuyor. Bugün, kamunun elinde kalan mülkün ranta ve talana açılmaya devam ettiğini gösteriyor. Hükümetin programı budur: Sattı, satıyor ve daha fazla satmak istiyor.
Bugüne kadar uygulanan politikalar ile düşük ücrete dayalı bağımlılığı derinleştiren bir ekonomi modeli yaratıldı. ‘Yerlilik ve millilik’ söylemi ile enerji gibi stratejik bir alanda uygulanan politika taban tabana zıttı. Mehmet Şimşek’in dediği gibi olmadı. Özelleştirmelerden elde edilen kaynak eğitime değil, ulusal ve uluslararası sermayeye aktı. 2002’de yüzde 17.18 olan eğitim yatırımlarına ayrılan pay 2020’de yüzde 4.65’e düştü. Ne dediyse tersi! Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en yüksek faiz ödemelerini gerçekleştiriyor. Erdoğan, Kurum, Şimşek… İşte bu yüzden “Enerji yağmasında girilen son düzlüğün” üçlü kesişimi, aynı zamanda emeğin üzerine çökmüş sermayeyi temsil ediyor.