İhsan Çaralan
ABD, Trump’ın dediği gibi iki haftanın sonunda mı İran’ı vurmak ya da vurmamak için karar alacak yoksa hiç vurmayacak, bölgedeki belirsizliğe, kaosa oynayarak bölgeyi orta vadede dizayn etmeyi mi amaçlıyor tartışması yapılırken, önceki gece ABD, savaş uçakları ve bölgedeki denizaltılardan atılan füzelerle İran’a sadırdı.
Bu tartışmalar ve tartışmaya eşlik eden saldırılar yanında ABD propagandası, savaş uçakları, kimsede olmayan ve bugüne kadar hiç kullanılmamış bombalar, silah ve savaş kapasitesi etrafında baş edilmez gücü olduğuna dair bir kampanya da yürütüyor.
İran’a yönelik saldırının arkasından Trump ve Netanyahu birbirini överek kutladılar! İran ise, artık rutine dönüşen tepkisiyle İsrail kentlerine füzeler atarak yanıt verdi!
ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth İran’a yönelik ABD saldırısı ile ilgili basın açıklamasında; “İran’ın nükleer programını bitirdik. Çok uzun zamandan beri bu operasyona hazırlanıyorduk. Rejim değişikliğini hedef almıyoruz…” diyerek amaçlarını sıraladı. Ama Bakan Hegseth’in; “Başkomutanımızdan aldığımız emir”, “Başkan Trump’ın liderliği”, “Başkanın emriyle…” “Başkomutanımızı da tebrik etmek istiyorum” gibi ABD’deki bakanlıkların resmi açıklamalarında pek görülmeyen ama Trump’ın çok hoşuna gideceği kesin olan ifadeler kullanması da dikkat çekti.
Batılı ülkelerden ABD’ye açık destek!
İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya… gibi “Batılı ülkeler” ABD saldırısına destek verirken Güney Kore, Japonya, Avustralya… gibi “Doğulu ülkeler” endişelerini öne çıkardılar. Suudi Arabistan, BAE, Ürdün, Türkiye… gibi İslam ülkeleri ise daha çok ABD’den yana tutum alırken bölgede muhtemel gelişmelere dair endişelerini de ifade ettiler.
İran’la yakın ilişki içinde olan Rusya saldırıya açıkça karşı çıkanların başında yer aldı. Rusya Güvenlik Konseyi Başkanı Yardımcısı Medvedev ABD’yi açıkça suçladı ve “Barışçı başkan olarak gelen Trump ABD için yeni bir savaş başlattı” diyerek tepkisini ifade etti.
İran’la Rusya kadar yakın olan Çin Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada özetle “Çin ABD saldırısını güçlü biçimde kınıyor” denildi.
Yeni tartışma ise “İran’ın Hürmüz Boğazı’nı gemi trafiğine kapatıp kapatmayacağı” oldu. İran meclisi “kapatma kararını” aldı. Ama bu kararın uygulamaya sokulmasını Dini Lider Hameney belirleyecek!
Türkiye ‘derin endişe’ duyuyor ama o kadar!
Bugüne kadar maddi, askeri, diplomatik her desteği koyan ABD arkasında olmasa sıradan bir Ortadoğu ülkesi olarak bile ayakta kalıp kalamayacağı belli olmayan İsrail’in arkasındaki ABD’yi görmezden gelen Türkiye’nin tek adam yönetimi; ABD’nin İran’a yönelik saldırısı karşısında da tutumunu değiştirmedi. ABD’nin İran’a denizaltılar ve savaş uçaklarından yapılan; açık hiçbir savaş hukukuna uymayan tutumu karşısında “Derin endişe duyuyoruz” ötesinde ABD’yi eleştirmekten özenle kaçınan cümleler kullanıldı.
Saldırının arkasından Dışişleri Bakanlığının yaptığı açıklamada “Türkiye, ABD’nin İran’a saldırısının muhtemel sonuçlarından derin endişe duymaktadır… İlgili tüm tarafları sorumlu davranmaya davet ediyoruz. İhtilafın tek çözüm yolu müzakerelerden geçmektedir” denildi.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ve AKP Sözcüsü Ömer Çelik ise, “İsrail’in İran’a saldırısı sonrası, “sorumluluk ve görüşmeler yoluyla çözüm” üstüne Bakanlıkla aynı yaklaşımı yinelediler.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise dün yaptığı açıklamada; Trump’ı sahtelik ve samimiyetsizlikle suçladı. Bir sonraki hedefin Türkiye olduğunu ve “İç cepheyi güçlendirmenin gereğine” dikkat çekerken CHP başta olmak üzere muhalefeti eleştirmeyi de unutmadı!
Muhalefet ise ABD’yi sadece İran’a saldırmakla değil İsrail’in Gazze’deki soykırım katliamları ve bölgedeki askeri operasyonlarda İsrail’in arkasındaki asıl güç olarak olmakla suçladı.
İlerici demokrat güçler, devrimci siyasi çevreler de pek çok il ve ilçede yaptıkları basın açıklamalarında ABD ve İsrail’i lanetlerken halkları bölgede ve ülkelerinde barış ve demokrasi mücadelesinde birleşmeye, siyonizm ve emperyalizm ile iş birlikçi gericiliklere karşı mücadelenin önemine de dikkat çektiler.
Herkes müzakere masası kurulsun diyor da!
İster ABD’ye açık destek ister İran’a tam destek versin hemen bütün açıklamalar “Sorun diplomasiyle, görüşmeler yoluyla çözülmelidir” diye bitiyor.
ABD savunma bakanı bile “Başkan Trump barış istiyor, İran da bu yolu seçmeli” dedi.
Saldırıya uğrayan İran ise buna itiraz ediyor. Çünkü ABD başta olmak üzere “Sorun masada çözülmeli” diyenler asılında “İran’ın iki elini havaya kaldırıp teslim olarak masaya gelmesini” istiyorlar.
İran ise; ağır saldırı karşısında.
İran’a ABD saldırısının yapıldığı saatlerde Türkiye’de olan İran Dışişleri Bakanı Arakçi, ABD’nin İran’a düzenlediği saldırılara dair “ABD ve İsrail diplomasi taraftarı olmadıklarını kanıtladılar” değerlendirmesini yaptı.
İran Dışişleri Bakanlığı da, “ABD’nin hukuka aykırı saldırısı, Washington’un siyonist rejimle birlikte İran’a karşı savaş planlayıp yürüterek suç ortaklığı yaptığını kesin bir şekilde ortaya koymuştur” açıklamasını yaptı.
Evet bütün savaşlar sonunda bir masa kurulup bu masada yapılan müzakerelerle geçici ya da nispeten kalıcı olarak sonuçlandırılmıştır!
Ancak şu açık ki, bugünkü koşullarda bölgedeki bir yanı savaşlara varan gerilimlerin ortadan kaldırılması, bölge halklarının emperyalistler ve gericiliklerin yöneteceği müzakere masalarından değil bölge halklarının antiemperyalist, antisiyonist ve yerli gericilikleri de hedefe koyan bir barış ve özgürlük mücadelesiyle gerçekleşebilir.
Bölgedeki antiemperyalist güçler bu gerçekleri dikkate alan bir mücadele yürütmekle yükümlüdürler. Aksi halde emperyalistlerin çekip çevirdiği müzakere masalarından az çok gerçek anlamda bir barış çıkmaz.
Bugüne kadar bütün savaş barış mücadelelerinden çıkan başlıca ders budur!