Yeni yıla, bir yandan tek adam yönetiminin kendisi dışındaki tüm güçleri ezme ve etkisizleştirme öte yandan da krizin ve pandeminin yükünü işçi sınıfı ve halka yıkma girişimlerinin had safhaya ulaştığı;
“Faiz sebep enflasyon neticedir” üstünde yükseltilen absürt iktisat teorisini eleştirenlerin “milli güvenlik sorunu” olduğunun ilan edilmesinin MGK bildirisine geçirilmekle kalmayıp, bu politikayı eleştiren bilim insanlarının, ekonomi yazarlarının, uzmanların, eski Merkez Bankası (MB) başkanlarının hakkında soruşturma açıldığı,Faizi “Nas”la yasaklamak isteyen tek adam yönetiminin, faizi dolara endeksleyerek faizi ve doları çifte garantiye almakla kalmayıp devletin verdiği faizin faiz değil “hibe” olduğuna dair fetva ile faizciliğe tüy diktiği,Hazine ve Maliye Bakanının yeni mucizevi “ekonomik modelleri”nin ilk hamlesinin kurbanı olan “Küçük yatırımcının çarpıldığı”nı ilan edip, bu büyük soygunun sorumlusu olarak da muhalefeti suçladığı,Önce Soylu’nun sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, İmamoğlu döneminde İBB’ye 557 terörist alındığını iddia ederek başlattıkları kara propagandanın yılın son günlerinde “İBB’ye kayyum atamaya varacak bir operasyona dönüştürülmek için adım atıldığı,İçişleri Bakanı Soylu’nun bütün yaptıklarını kendilerinin değil “Allah’ın yaptırdığı”nı ilan ettiği partisinin il kongresinde yoğun alkış aldığı,Kovid-19’a karşı, “gece 24.00’ten sonra müzik yasağı” dışında bir önlemin kalmadığı, Sağlık Bakanı Koca’nın, “Omicron varyantının hızlı bulaşıyor olması tedbirlerde değişikliğe sebep olmamaktadır” diyerek yeni bir önleme gerek olmadığını açıkladığı,Diyanet İşleri Başkanlığının geleneksel içkinin “günahlığı”nı yeni yılı pasta ile kutlamanın da “caiz olmadığı”nı ilan ettiği… koşullarda giriyoruz.
DEMOKRASİ MÜCADELESİNİN 2022’YE DEVRETTİĞİ
Evet, 2021’in son günlerinin 2022’ye devrettiği bunlardı ama, 2021’in bütününe bakıldığında 2022’ye devredilen, ülkemizin geleceği hakkında son derece önemli emek ve demokrasi mücadelesiyle ilgili önemli gelişmelerin 2022’ye devrettiği de tartışmasızdır.
2021’in ilk günlerinde Melih Bulu’nun rektör atanmasıyla başlayan, Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri ve öğretim üyelerinin yıl boyunca kesintisiz süren “özerk ve demokratik üniversite” talebiyle daha şimdiden tarihsel önem kazanmış mücadelesi 2022’ye devretmiş bulunmaktadır.
Yılın son çeyreğinde üniversite öğrencilerinin, “Barınamıyoruz” sloganı etrafında kredi, burs, yurt ve yurtlardaki koşulların iyileştirilmesi etrafındaki mücadele de “demokratik ve özerk üniversite” mücadelesiyle genişleme potansiyeliyle 2022’ye devretti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir gece yarısı kararnamesiyle Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine karşı yurt sathında gösterilen tepki ile zirvesine varan kadınların “eşitlik” mücadelesi, yıl boyunca “kadına şiddete karşı mücadele” ile sürerek, 2022’ye devredilen mücadelelerden oldu.
2021’in önemli gelişmelerinden birisi de Erdoğan-Bahçeli ittifakının çağrısıyla harekete geçen Yargıtay Başsavcılığının HDP’nin kapatılması için Anayasa Mahkemesine başvurmasıydı. HDP’nin kapatılmasına karşı mücadele, ülkemiz demokrasi güçleri ve demokrasi deyince mangalda kül bırakmayan sermaye muhalefeti için de sınav mahiyetinde bir mücadele olarak 2022’ye devreden önemli mücadelelerden oldu.
EMEK MÜCADELESİNİN YENİ BİR SAFHAYA GEÇME İMKANI
2021 yılında, pandemi önlemleriyle baskılanmasına karşın birer birer işyerlerinde; işten çıkarmalara, ödenmeyen ücret ve sosyal haklar için, zam talebi, çalışma koşullarının iyileştirilmesi, iş cinayetleri, TİS uyuşmazlıkları, sendikalaşma mücadeleleri… üstünden gelişmelerin yer yer greve de varan sayısız direnişlere tanık olduk. Gazetemizin okurları bu gelişmeleri yakından izlediler.
Yılın son çeyreğinde bu işyeri düzeyindeki eylemlere;
Hekimlerin ve sağlık emekçilerinin iş kolu düzeyindeki çeşitli yürüyüş ve greve varan eylemleri,DİSK ve KESK’in çeşitli büyük kentlerde on binlerin katılımıyla düzenlediği kitlesel basın açıklamaları ve mitingleri,Yılın son günlerinde metal iş kolunda işçi sendikalarıyla MESS arasındaki görüşmelerin “uyuşmazlık”la sonuçlanmasıyla işçilerin çeşitli eylemlerle taleplerini dile getirmeye başlamasına paralel olarak Birleşik Metal-İş ve Türk Metal’in grev kararı alması eklendi.
Yılın son ayında asgari ücretin belirlenmesine Cumhurbaşkanının açıkça müdahale etmesi, metal TİS’lerindeki “uyuşmazlık” sonrası alınan grev kararları sonrasında önceki gün Türk Metal Başkanı Pevrul Kavlak’ın Saray’a çağırılmasında da açıkça görüyoruz ki; Cumhurbaşkanı emek mücadelesindeki her önemli gelişmeye müdahale eden bir pozisyona geçmektedir.
Bu en yukarıdan siyasetin emek mücadelesine müdahalesi, bir yandan emek mücadelesinin zemininin genişlemesi öte yandan da işçi sınıfı ve emekçilerin siyasete müdahale edebileceği bir safhaya girmesi sürpriz olmayacaktır.
Bu gelişmelerin işçi sınıfı ve halklarımızın daha yaşanır bir dünya kurma mücadelesinin dayanağı olacağı dilek ve bilinciyle tüm okurlarımızın ve hak edenlerin yeni yılını kutluyoruz.