Neoliberalizm rüzgarıyla tırmanışa geçen finans sektörü ABD’de imalat sanayinin iki katı büyüklüğe ulaştı. Beraberinde yoksulluğu da getirdi. Bugün nüfusun yüzde 20’si yoksul veya yoksulluk sınırında.
Finans sektörünün, parayla para kazanmanın öne çıktığı, üretimin ikinci plana düştüğü bir çağda yaşıyoruz. Hisse senedi borsaları sanki uzaya çıkacak gibi yükseliyor. Endeksler rekor üzerine rekor kırıyor. Bankalar kâr rekorları kırıyor. Hedge fonlar, türev enstrümanlar milyarlarca dolarlık işlem hacmiyle sürekli büyüyor.
Buna finansallaşma ya da menkul kıymetleştirme diyoruz. Finans sektörünün reel üretimden ayrışması, üretim ekonomisinden kopuk olarak faaliyetlerini yürütmesi, finans sektörünün ekonomideki büyüklüğünün ve öneminin artması diye özetleniyor.
Hükümetler, her ne kadar finansallaşmaya karşı sınırlama ve yasaklama getirse de, para tatlı, sermayedarlar finansal sektör ile bağlarını hızla arttırıyor.
FİNANSIN PAYI İMALAT SANAYİNİN İKİ KATI
Neoliberalizmin yükselişiyle tırmanışa geçen finans sektörü, ABD’de gayrisafi yurtiçi hasıladan en büyük payı alıyor. 2023’te finans sektörünün ciro olarak büyüklüğü 6 trilyon oldu. 2022 yılında finans sektörü Amerikan ekonomisinin beşte birini oluşturdu. İmalat sanayi ise onda birini… Tablo aşağıda:
Sektörlerin ABD’nin GSYİH’sından aldıkları pay, %
Finans, sigorta, gayrimenkul, kiralama ve leasing: Yüzde 20.2
İş dünyası ve profesyonel hizmetler: Yüzde 13.1
Kamu sektörü: Yüzde 11.6
İmalat sanayi: Yüzde 11
Eğitim ve sağlık hizmetleri, sosyal yardım: Yüzde 8.4
Perakende ticaret: Yüzde 6.3
Toptan ticaret: Yüzde 5.8
Bilgi teknolojisi: Yüzde 5.5
Sanat, eğlence, konaklama, yemek hizmetleri: Yüzde 4.2
İnşaat: Yüzde 4
Ulaştırma ve depolama: Yüzde 3.2
Diğer hizmetler: Yüzde 2
Madencilik: Yüzde 1.9
Kamu hizmetleri (özel ve devlet) : Yüzde 1.7
Tarım, ormancılık, balıkçılık: Yüzde 1.1
Finans, sigorta, gayrimenkul, kiralama ve leasing: Yüzde 20.2
KISA VADEDE BÜYÜK KÂRLAR, SPEKÜLASYON HER ZAMAN BAŞ TACI
Kısa vadeli kârlar söz konusu… Özellikle emtia piyasaları aşırı oynak. Örneğin yeni tarihi rekorlar kıran altının onsu son bir yılda 350 dolarlık bir bantta oynadı. Kazanılan ve kaybedilen milyarlarca doları düşünün.
En ilginci de dünyanın enerji tüketiminin üçte birini karşılayan petrolde fiyatlar, pandemi döneminde Nisan 2020’de sıfır doların altına düşmüştü. İşlemciler petrol pozisyonu almak isteyenlere para ödüyordu. Piyasalardaki oynaklığın, spekülasyonun en güzel örneği…
Hisse senedi borsaları, hepimizin malumu kâr hırsının, spekülasyonun merkezi diyebiliriz. Pandemi döneminde eve kapanan ve devletten ekonomiye destek çeki alan binlerce spor bahis oyuncusunun, o zaman maçlar ertelenince, borsaya akın ettiğini, pandeminin yarattığı düşüş ve olumsuz havayı hızla tersine çevirdiğini hatırlatalım.
Tabii ki en büyük hisse senedi borsaları ABD’de… Piyasa değeri bakımından New York Borsası ve Nasdaq açık ara en önde… Trilyon dolar olarak en büyük borsalar şöyle:
NYSE 25.24
Nasdaq 20.58
Şanghay 6.6
Euronext 6.26
Japonya 5.75
GEÇEN YIL TEKNOLOJİ HİSSELERİ UÇTU, YÜKSELİŞ BU YIL DA SÜREBİLİR
Geçen yıl Dow Jones endeksi yüzde 7, S&P 500 yüzde 19, Nasdaq yüzde 36 yükseldi. Borsalar savaş, ekonomik durgunluk dinlemiyor. Bu yıl da yükselişin süreceği tahmin ediliyor. Günümüzde teknoloji ve yapay zeka hisseleri furyası var. Bunlar Wall Street’i sürükleyen hisseler…
13 Ocak itibarıyla son bir yılda performansları şöyle: Apple (yüzde 38), Amazon (yüzde 58), Tesla (yüzde 79), Microsoft (yüzde 62), Alphabet (Google) (yüzde 55), Meta (Facebook) (yüzde 173), Intel (yüzde 56 ), NVIDIA (yüzde 224).
Microsoft’un piyasa değeri 2.89, Apple’ın ise 2.87 trilyon dolar. Her biri bir Fransa ekonomisi.
ADALETSİZLİK HİSSE SENETLERİNDE DE…
Borsalar bu kadar büyük, getiriler bu kadar yüksek olsa da, portföylerde hisse senedinin payı ne yazık ki orantısız.
Amerikalıların en zengin yüzde 1’i, emeklilik hesaplarında veya emeklilik fonlarında tutulanlar da dahil olmak üzere tüm hisse senetlerinin yüzde 38’ine sahip. En alttaki yüzde 50 ise, sadece yüzde 7’sine sahip ve bunun çoğunluğu da dolaylı olarak…
Amerikan ekonomisinin büyüklüğünü, dinamizmini, zenginliğini yazıp çiziyoruz ancak aşırı düzeyde yoksulluğun yaşandığı bir ülkeden de söz etmeliyiz. Yoksul Amerikalılar, rezerv para ABD Doları ile dünyaya yön veren küresel kapitalizmin merkez üssünde yaşıyorlar.
ABD’DE NÜFUSUN YÜZDE 20’Sİ YOKSUL YA DA YOKSULLUK SINIRINDA
ABD’nin önde gelen sosyologlarından Princeton Üniversitesi’nden Matthew Desmond’un geçen yıl yoksulluk üzerine bir kitabı yayımlandı.
“Poverty, by America” (Yoksulluk, Amerika Tarafından) adlı kitapta, yaklaşık 38 milyon Amerikalının yoksulluk içinde yaşadığı, diğer 30 milyonunun da yoksulluk sınırında olduğu vurgulanıyor. Birlikte ele alındığında bu, Amerikalıların yüzde 20’sinden biraz fazlası…
Desmond’a göre, beş milyon Amerikalı günde 4 dolar ya da daha az parayla geçiniyor. Çocukların durumu çok daha acınası… Her sekiz çocuktan biri temel ihtiyaçlardan yoksun. Geçen yıl okula başlama yaşındaki bir milyon çocuk resmi olarak evsiz… ABD’de çocuk yoksulluğu oranı Almanya ve Güney Kore’dekinin iki katı…
Siyah ve Latin kökenli aileler diğer ailelere oranla daha yüksek yoksulluk oranlarına sahip. Ancak Amerika’daki yoksul insanların sayısal olarak çoğunluğu beyaz ve kırsal kesimde yaşıyorlar. Evsizlerin çoğu aynı zamanda çalışıyor. Bir ev almaya gücü yetmeyen ama yine de haftada 30-50 saat çalışan bir kesim söz konusu…
Desmond diyor ki: “ABD’de yoksulluk programlarına yapılan harcamaların son 40 yılda fazlasıyla artmasına rağmen yoksulluğun oldukça kalıcı olduğu konusunda bir paradoks var. Olan şu: İşgücü piyasasında, konut piyasasında ve finans piyasasında yoksulların amansız sömürüsüne karşı koymakta başarısızlık yaşanıyor. Sendikalar zayıf ve özellikle üniversite eğitimi olmayan insanlar için ücretler oldukça düşük. Yoksulluk programları hayat kurtarıyor, sömürü onları diyalize benzer bir şeye dönüştürdü: Yoksulluğu daha az acı verici hale getiriyorlar ama ortadan kaldırmıyorlar. Farklı yatırımlara da ihtiyaç var.
EN ZENGİNLERİN SERVETİ BİR KEZ DAHA REKOR KIRDI
Bunca yoksulluğa karşın; ABD’nin en zengin insanları bir kez daha daha da zenginleştiler. Forbes dergisinin Eylül’de açıkladığı “2023 En Zengin 400 Amerikalı” sıralamasında, hisse senedi piyasalarındaki toparlanmanın ve yapay zekanın yönlendirdiği teknoloji patlamasının da yardımıyla bir yıl öncesine göre 500 milyar dolar artışla toplam 4.5 trilyon dolarlık servete ulaştılar (Almanya ekonomisine eşit). Bu şimdiye kadarki en yüksek seviye…
En zengin 20 kişinin serveti ise 275 milyar dolar arttı ve toplam 1 trilyon 875 milyar dolara çıktı (Rusya ekonomisine eşit). En zengin 20 Amerikalı da şimdiye dek olmadığı kadar zenginleştiler. Bu 20 kişi en zengin 400’ün net servetinin yüzde 40’ını ellerinde tutuyor ve ortalama olarak bir yıl öncesine göre yüzde 30 daha zengin oldular.
ZENGİNLERİN AĞIRLIKLI BÖLÜMÜ FİNANS SEKTÖRÜNDEN…
Elon Musk (Tesla), 251 milyar dolar değerindeki servetiyle listenin başında, Jeff Bezos (Amazon) 161 milyar dolar ile ikinci… İlk 10’daki 8 kişi yukarıda sözünü ettiğimiz teknoloji şirketlerinin patronları… Tabii bunlar hep kağıt üzerinde, büyük ölçüde Tesla, Amazon gibi sahip oldukları şirketlerin hisse fiyatı üzerinden yaratılan servetler…
Tamamıyla finansallaşmaya dayalı bir zenginlik…
Forbes’in önceki En Zengin Amerikalılar listeleri finansallaşma konusunda bize iyi bir ipucu veriyor. Listenin derlendiği ilk yıl olan 1982’de, ilk 100 içinde tek bir fon yöneticisi veya herhangi bir aracı kurum sahibi yoktu. 2020’deki aynı 100 kişilik listede, servetini finans alanında kazanan 23 kişi vardı. 2023’te bu sayı 26’ya çıktı. 2023 sıralamasında zenginleşmeyi ivmelendiren teknoloji sektöründen ise 25 kişi var.
EN ALTTAKİ YÜZDE 50 NASIL FAKİRLEŞTİ, EN ZENGİN YÜZDE 1 PASTAYI NASIL GÖTÜRDÜ?
Konuyu Dünya Eşitsizlik Veri Tabanı (World Inequality Database) adlı siteden bir grafikle kapatıyorum. Mavi çizgi en zengin yüzde 1’in ABD’de ulusal gelirden aldığı payı, kırmızı ise en alttaki yüzde 50’nin payını gösteriyor.
En alttaki yüzde 50, 1960’ların sonu, 70’lerin başında gelir pastasından yüzde 20 pay ile zirve yaptıktan sonra inişe geçmiş, en zengin yüzde 1 ise yüzde 10 ile dipte…
Neoliberalizm yıllarıyla tam tersi olmuş, bu kez makas en alttakiler aleyhine açılmış. 2022’de en zengin yüzde 1’in payı yüzde 20.9 ve en alttaki yüzde 50’nin ise yüzde 9.8…