Ülkede yeni eğitim öğretim yılının başlamasına sayılı günler kala eğitimdeki sorunlara karşı herhangi bir adım atılmış değil. Yurttaşların ücretsiz yemek, laik bilimsel eğitim gibi taleplerini görmezden gelen Milli Eğitim Bakanlığı, kendi bildiğini yapma derdinde.
Yeni eğitim-öğretim döneminin başlamasına sayılı günler kala eğitimde yaşanan sorunlara karşı Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) kendi bildiğini okumaya devam ediyor. Eğitimcilerin, velilerin, sendikaların ve demokratik kitle örgütlerinin eleştirilerine kulak tıkayan Bakanlık, eleştirileri duymazlıktan geliyor.
Okullarda bir öğün ücretsiz yemek, yasağa rağmen velilerden alınan kayıt ücretleri, ‘Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, ‘Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum’ (ÇEDES) projesi, çocuk işçiliğe uydurulan kılıf olan Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM) ve “öğretmenliğe darbe” olarak nitelendirilen Öğretmenlik Meslek Kanunu (ÖMK) teklifi yaşanan sorunlardan yalnızca birkaçı.
ÜCRETSİZ YEMEK TALEBİ
Eğitimcilerin, sendikaların ve velilerin “okullarda bir öğün ücretsiz yemek” talebiyle başlattıkları mücadele sürüyor. Eğitim Sen, Veli-Der, Türk Tabipler Birliği gibi birçok sendika ve demokratik kitle örgütlerinin ana talebi ise ekonomik krizin kıskacındaki çocukların okullarda sağlıklı besine ulaşmasını sağlamak. AKP eliyle yaratılan ekonomik krizin içerisinde “Her beş çocuktan biri okula aç gidiyor” sözleriyle başlatılan mücadelede MEB sessizliğini koruyor. MEB, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda 1 trilyon 619 milyar 907 milyon 408 bin TL ile ‘aslan payı’nı aldı. Ancak “bir öğün ücretsiz yemek” talebi Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in gündeminde yok. MEB, “sivil toplum kuruluşları” dedikleri cemaat ve tarikatlara bütçesinden milyonlarca lira akıtırken konu ücretsiz yemeğe geldiğinde alınan cevap “Kaynak yok” oldu. 6 Şubat depremlerinin ardından okul öncesi öğrencilerine verilen ücretsiz yemeğin kaldırılmasında ise Bakanlığın bahanesi “bütçedeki kısıtlamalar” olmuş, Tekin “2 milyon öğrenciye ücretsiz bir öğün yemek veriyoruz. 2 milyon öğrenci de az değil” demişti. Hâlbuki Bakan Tekin 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu görüşmelerinde en büyük payın bu yıl da eğitime ayrıldığını söylemişti.
MEB ayrıca taşımalı eğitim kapsamındaki öğrencilerin yararlandığı öğlen yemeğine son verdi. Bakanlık, eğitimcilerin de yemek hizmetlerinden yararlanmasının önüne geçti.
MEDRESE MÜFREDATI
AKP iktidarının kendi zihniyetinde nesil yetiştirme projesi olan ‘Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ ile zorunlu eğitimin her kademesinde ders programlarını dinselleştirmeye yönelik müdahale yaşanıyor. Müfredat taslağı ilk erişime açıldığı andan itibaren eğitimcilerin eleştirilerinin odağı olurken müfredata yönelik 67 bin 284 görüş ve öneri iletildi. Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı’ndan jet hızıyla onay alan müfredatta ilişkin “Saray’ın koridorlarında hazırlandı” eleştirileri ise sürerken Bakan Tekin’in önceki gün yaptığı açıklamadaki “Bize özgü bir model olan Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ni geliştirdik” sözleri ise bunu doğrulayacak nitelikte oldu.
MEB’in hazırladığı yeni müfredat, “Ders programı değil, parti programı” yorumlarına yol açtı. Derslerde dini referanslar yapılırken “Atatürk ve Cumhuriyet” seyreltildi, “Cihat, kamil insan” ifadeleri müfredata girdi. 2024-2025 eğitim-öğretim dönemi itibarıyla anaokulu, ilkokul 1’inci, ortaöğretim 5’inci, lise hazırlık ve lise 1’inci sınıflarda okutulacak olan söz konusu müfredatın Anadolu imam hatip liselerinin dokuzuncu sınıflarında okutulacak Temel Dini Bilgiler kitabında Diyanet İşleri Başkanlığı’na referans verildi. Tarih kitaplarında Osmanlı propagandası yapıldı. Müfredata ilişkin “medrese eğitimi” eleştirilerinin haklılığını MEB’in, fen bilimleri derslerinde yaptığı dini referanslar ortaya koydu. Fen Bilimleri dersinin “canlılar ile evrenin oluşumu” konusuna ilişkin paragrafta sure ve ayetlere yer verildi.
ÇOCUK İŞÇİLİĞİNE KILIF
İktidarın yasal yolla çocuk işçiliğine kılıf hazırladığı Mesleki Eğitim Merkezleri’ne (MESEM) yönelik tepkiler sürerken MEB, MESEM’lerde yaşanan iş cinayetlerini de görmezden gelmeye devam ediyor. 2023-2024 eğitim öğretim döneminde MESEM kapsamında çalıştırılırken yaşamını yitiren çocuk sayısı 9 oldu. Ancak bu iş cinayetleri gündemdeki yerini korurken MEB, Mesleki ve Teknik Eğitim Politikası Belgesi ile sermaye ile yapılan işbirliklerini de “yetersiz” buldu. Ülke genelinde 1,5 milyondan fazla çocuğun haftada 4 gün işyerine, 1 gün ise okula gittiği MESEM’de Ortaokul mezunları, herhangi bir liseden ayrılanlar, lise mezunları, üniversite mezunları MESEM’lere kayıt olabilir. Yaş sınırı yok. Aynı zamanda 9, 10 ve 11’inci sınıf öğrencileri asgari ücretin yüzde 30’u, 12’nci sınıf öğrencileri ise asgari ücretin yüzde 50’sini kazanabiliyor.
Eğitim Sen tarafından yapılan açıklamalarla MESEM uygulamasının meslek lisesi öğrencilerini zorunlu örgün eğitimden koparmayı amaçladığı söylense de MEB, çocuklar üzerinden elde edilen kâra odaklanıyor. Ancak aynı zamanda meslek liselerinde okuyan öğrencilerde okul terkinin de arttığını itiraf ederek kendisiyle çelişmeye, sermaye ile olan ilişkisini korumaya devam ediyor.
Eğitimcilerin ise MESEM’e karşı çıkmasının temel sebepleri şu şekilde:
• Denetimlerin yetersizliği,
• Örgün eğitimden kopuş,
• Sermayeye ucuz işgücü sağlanması,
• Okul terkinin artması,
• Haftada bir günde eğitim verilememesi,
• Devamsızlığın artması
YASAK DİNLEYEN YOK
MEB, 14 Ağustos tarihinde yayımladığı genelge ile öğrenci kayıtları esnasında kayıt parası alınamayacağını söylese de okullarda ‘bağış’ adı altında kayıt ücreti alınmaya devam ediyor. Anayasa ve İlköğretim Temel Kanunu’na göre söz konusu ücreti almak suç sayılsa da denetimsizlik yaşananların önüne geçemiyor. Bütçenin ‘aslan payı’na sahip olan ancak tarikat ve cemaatlere saçan MEB’in okullara yeterli ödenek göndermemesi nedeniyle okul idarecilerinin velilerden 5 bin ila 100 bin TL arasında değişen ‘kayıt ücreti’ istendiği iddia ediliyor. 1 trilyon 619 milyar 907 milyon 408 bin TL bütçeye sahip olan MEB, okullara yeterli bütçeyi göndermezken “yurtdışındaki FETÖ okullarını devralmak” için kurulan ve “gölge bakanlık” olarak adlandırılan Türkiye Maarif Vakfı’na 5,7 milyar TL akıtmaktan da geri durmuyor. Mayıs ayında Resmi Gazete’de yayımlanan kararla Maarif Vakfı’na aktırılabilecek olan söz konusu kaynak da 2019 yılından bu yana katlanarak devam ediyor.
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin her ne kadar “Kayıt parası isteyen okulları bize şikâyet edin, gereğini yapalım” dese de eğitim meslek örgütlerinin velilerden aldıkları bilgiler doğrultusunda Bakanlığın attığı adımlar yetersiz kalıyor. Okul idarecilerinin kayıt, kırtasiye, temizlik ücreti istemesine karşı çıkan eğitim sendikaları yaşanan sorunun temelinde de Tekin’in “sivil toplum kuruluşu” olduğunu iddia ettiği tarikat ve cemaatlere aktarılan kaynaklar olduğunu savunuyor.
ÖĞRETMENLİĞE DARBE
Eğitimcilerin, Öğretmenlik Meslek Kanunu (ÖMK) teklifine karşı mücadelesi sürüyor. AKP’li vekillerin imzasıyla Meclis’e getirilen, ilk 6 maddesi kabul edilen, hazırlandığı esnada yalnızca iktidara yakınlığıyla bilinen Eğitim Bir-Sen’in görüşünün alındığı teklif, yaşanan sorunları derinleştirecek türden. ÖMK’de kabul edilen maddelere göre, “öğretmenlerin seçilmeleri, yetiştirilmeleri, atanmaları, hakları, kariyer basamaklarında ilerlemeleri” ile Milli Eğitim Akademisi’nin kurulması, görevleri, teşkilat yapısı ve personeline ilişkin konular düzenleniyor. Eğitimcilerin “başarılı olurlarsa” sözleşmeli öğretmen olarak atanacakları Akademinin, eğitim fakültelerinin bypass edeceğine yönelik tartışmalar sürerken teklifle “uzman öğretmen, başöğretmen” ve “aday öğretmen” ayrışmasının da önü açılacak.
GERİCİLERE KAPI AÇTILAR
Geçtiğimiz yıl MEB, Diyanet İşleri Başkanlığı ile Gençlik ve Spor Bakanlığı ile hayata geçirilen ÇEDES projesi kapsamında Din Öğretimi Genel Müdürlüğü ve Diyanet’e geniş görev alanı tanındı. Din görevlilerinin ‘manevi danışman’ denilerek öğrencilere eğitim vermesinin önünü açan ÇEDES ile çocuklar, camilere götürüldü, gerçek bıçakla ‘kurban ibadeti’ gösterildi, Kabe maketi etrafında tavaf ettirildi, mezarlık temizletildi. Üstelik ÇEDES kapsamında yapılan gerici etkinlikler bununla sınırlı kalmadı.
Eğitimcilerin her defasında “Çocuklarımız iktidarın siyasal hedeflerinin parçası haline getirilemez” diyerek karşı çıkmasına karşın Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin ÇEDES Projesi’nin “okul dışı bir kulüp çalışması” olduğunu savundu. Tekin her ne kadar ÇEDES’in arkasında “kulüp” savunması yaparak durmaya çalışsa da düzenlenen etkinliklerin birçoğu Diyanet ve müftülükler tarafından gerçekleştirildi.