Bugün sizi yakın tarihe götürmek istiyorum, yakın tarih dediğim 40 yıl öncesine gidiyoruz. 23 Şubat 1979 bu tarih Metin Yüksel‘in öldürüldüğü tarihtir. Metin Yüksel kimdir? Neyi savunuyordu? Ne yapmaya çalışıyordu? Bizim daha doğrusu benim onunla ilişkim nedir? Bu vesileyle ölümünün 43. yıl dönümünde size tanıdığım Metin Yüksel’i anlatmak istiyorum.
1979 yılında ben 18 yaşındaydım, Metin Yüksel de 21 yaşındaydı. İstanbul Akıncılar teşkilatının önde gelen ismi ve hatta Fatih Akıncılar Derneği‘nin kurucusuydu. Bizde Kayseri Akıncılar Derneği’nin üyeleriydik. Kayseri Akıncılar ve Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) bünyesinde gençlik yıllarımızı yaşıyorduk. İlk gençlik yıllarımız oralarda geçti. Kayseri Milli Türk Talebe Birliği, Akıncılar Derneği ve aynı zamanda Kırşehir Akıncılar Derneği, Milli Türk Talebe Birliği, Milli Selamet Partisi Gençlik Kolları bunların hepsi bir aradaydı. Biz oralardan yetiştik oralardan büyüdük geldik. Metin Yüksel de İstanbul Akıncılar teşkilatındaydı. Aktif, dinamik, canlı, eylemci bir gençlik lideriydi. Sonraki yıllarda yapılan yakıştırmayla tabiri caizse İslamcıların Deniz Gezmiş’i gibiydi. 23 Şubat 1979’da Fatih Cami avlusunda camiden çıktığı anda üzerine kurşun yağdırdılar ve en az 10 kişilik kalabalık bir grubun içerisinden birinin başı çekmesi ile onu caminin avlusunda öldürdüler. Bunlar MHP’lilerdi ve kendilerine o zamanlar Ülkücü Gençlik diyorlardı. Daha sonra yakalandılar 12’şer yıl, 10’ar yıl hapis yattılar ve serbest bırakıldılar. MHP’den milletvekili bile oldular. O dönemlerde böyle cinayetler işleniyordu mesela bunun bir benzeri de Sedat Yenigün olayıydı. O da Metin Yüksel ile aynı dönemde yaşamıştı, bizim gençlik dönemimizden gelen birisiydi ve bizden yaşça biraz daha büyüktü. 30 yaşında bir öğretmendi, O da 5 Temmuz 1980 günü Fatih Camii’nin arka sokaklarında bir berberde üzerine kurşun yağdırılarak öldürüldü ve hala katili de faili de meçhul kimin vurduğu bilinmiyor. Görüşleri ve söylemlerinin aşağı yukarı Metin Yüksel ile aynı paralelde olduğu söylenebilir. Bunlar o dönemin İslamcı Akıncı gençlik liderleriydiler ve bunlara yönelik operasyonlar, susturmalar söz konusuydu. Bir takım cinayetler işlenerek bertaraf edildiler.
Peki bunlar ne söylüyordu? Bunlara bu düşmanlık nereden geliyor? Bugün için anlamı nedir? Herhalde durduk yere öldürülmüş değillerdi. Onlar bir şey söylüyordu biri 21 yaşında diğeri 30 yaşında öldürüldü. Metin Yüksel 15 -16 yaşında itibaren derneklerle tanışmış oralarda aktif görevler almış biriydi, Ülkücüler denilen grupla arası hiçbir zaman iyi olmadı. Onlarla aralarında sık sık kavga çıkardı. Nitekim gerek Metin Yüksel gerekse Sedat Yenigün öldürüldüğünde bir komünist daha öldürüldü diye gazetelere haber oldular.
Yaşasalardı bugün nerede durup hangi çizgiyi devam ettirirlerdi? Arkadaşlarının 40 yıl sonra geldikleri yere baktığımızda bir çoğunun müteahhit olduğunu görüyoruz acaba Metin yaşasaydı bunlara ne derdi onlarla aralarında ne tür bir çekişme olurdu? Benim tahminim büyük çekişme olurdu ama bazıları O da onlardan birisi gibi olurdu diyebilir. Onu bilmiyoruz, ne olacağını bilmiyoruz ancak savunduklarından hareketle birtakım tahminler yürütebiliriz.
Bakın Metin Yüksel bu ülkücü tayfa tarafından iki sebepten dolayı eleştiriliyordu ve sürekli olarak buna vurgu yapıyordu ki bizlere de Metin Yüksel’in Kayseri’deki arkadaşları olarak o dönemlerde aynı şeyler söyleniyordu.
Birincisi diyorlardı ki; “Metin Yüksel bir yeşil komünisttir. Aslında solcudur, komünisttir ama onu Müslümanlık kisvesi ile saklamaktadır. Akıncılar Teşkilatı bünyesinde faaliyet yürütmektedir.“
Metin Yüksel günümüzde de tanınan yazar ve aktivistlerden Edip Yüksel‘in küçük kardeşidir ve babası Bitlisli bir molladır. O dönemlerde Akıncılar içerisinde Metin Yüksel’in temsil ettiği çizgiye yeşil komünistler derlerdi. Metin Yüksel aktivist biriydi, okulu yarıda bırakmıştı ama etrafında Profesörler, Doktorlar olan geleceğin lideri olabilecek evsafta bir parlak şahsiyetti, kişilikti. Şu anki Cumhurbaşkanı da onun yanında 3-4 halka uzağında olan arkadaşlarından biriydi. O dönemin gençliği parke giymek, eylem yapmak, yürüyüşlere katılmak, duvarlara yazılar yazmak, ateşli nutuklar atmakla geçirdi yıllarını ve bunların hepsi Metin Yüksel de vardı. 1979 yılından bahsediyoruz henüz daha 12 Eylül darbesinin olmasına bir buçuk yıl var. Nitekim 12 Eylül’den önce Metin öldü mezara gitti. Darbeyle birlikte biz de cezaevine girdik.
Akıncılar ve Akıncı Gençler davasından yargılandım. O dönemlerden bugüne yeşil komünistlik iddiası hiç durmadı. Şu anda şu ortamda da kime yeşil komünist, kime Müslüman solcu, kime devrimci İslam, Antikapitalist Müslüman deniyorsa işte Metin Yüksel’in fikri varisleri onun çizgisini sürdürenler onlardır. Çünkü o damar günümüzde hala bu şekilde devam etmektedir.
İkinci olarak Metin Yüksel’e ateş püskürmelerinin ve ona öfke ile yaklaşmalarının diğer nedeni de Kürtçü olduğu iddiasıydı. Evet bir Kürt’tü ve Kürtlüğünü hiç saklamazdı. Bitlisli köklü bir Kürt ailesine, babasının da molla olması sebebiyle molla geleneğine sahip bir aileye mensuptu. Babası nedeniyle çok kuvvetli bir dini tedrisat eğitimi de almıştı. Fakat duvarlara “Sınırsız ve Sınıfsız İslam Toplumuna Doğru” diye sloganlar yazardı. İran devrimini coşkuyla desteklerdi çünkü İran devriminin henüz ilk yıllarıydı. O da devrimin daha henüz çiçeği burnunda ilk yıllarında devasa İran afişleri yazardı. İranlı Halkın Mücahitleri örgütünün sloganı olan sınırsız ve sınıfsız İslam toplumuna doğru sloganını duvarlara yazdığını çok görmüştük, ondan çok da bahsederdi bir de Kürt olduğunu biraz evvel söylediğim gibi saklamazdı ama Kürtçü olduğunu da duymadık. Kürt haklarını da savunurdu ve duvarlara yazmış olduğu yazılarının yanına bir de Kürtçesini yazardı. Sloganların hem Arapçasını hem Türkçesini hem de Kürtçesini yazardı. Etrafındaki insanlar tarafından bu hangi dil falan denilince de Kürtçe derdi, kendisi Kürt olmayanlara böyle bir dil olduğunu özellikle göstermek isterdi. 1979’lu yıllardan bahsediyorum. Akıncılar bünyesi içerisinde Kürtlerin de insanca yaşama hakkı olduğunu Kürtlerin ayrı bir dili olduğunu söylerdi. İşte bu iki nedenle yeşil komünist ve kürtçü olduğu gerekçesiyle birtakım çevrelerin hışmını çekmişti. Bu çizginin Akıncılar gibi Müslüman, Türk ve Sünni kitlelere dayalı bir dini gençlik teşkilatı içerisinde gelişmesi, boy atması hem de parlak bir gelecek vaat eden bir gençlik lideri tarafından geriden gelen gençlere iyi gösterilmesi ve bunun o camiada hızla yayılması çok tehlikeli bulundu. Komünistlikten daha tehlikeli, Kürtçülüğün kendisinden daha tehlikeli. İslamcı Akıncı olan birinin sol bir kafayla düşünmesi, oraya yakın durması, mantığının ezilenden, yoksuldan yana işlemesi, Allah’ı, kitabı da Peygamberi de böyle yorumlaması bu çizgi için tıpkı tarihte Şeyh Bedrettin gibi çok tehlikeli bulunmuştur. Halen de belli başlı çevreler için devletin resmi çizgisi için yani Müslüman, Türk ve Sünni bir kimlik üzerine oturtulan devletin resmi kimliği için bu anlayış çok tehlikelidir. Hem Müslüman olacak hem Sünni olacak ama Alevilerin yanında duracak, Türk olacak ama Kürtlerin hakkını savunacak bu esas çizgiye ihanet gibi görünüyor. Başkaları bunu yapabilir ama buradan gelenlerin bunu yapmaması lazım diye düşünülüyor. Şeyh Bedrettin’e öfke duyulmasının ve kitaplarının yakılmasının ve bir daha onun ismini kimse tarafından anılmaması için ellerinden gelen her şeyin yapılmasının sebebi de işte budur. Şimdi bizim de Şeyh Bedrettin’i anmamızın, Metin Yüksel’i, Sedat Yenigün’ü anmamızın bir sebebi bu çizginin ön plana çıkmasıdır. Bu çizginin Müslüman gençlik tarafından Akıncılar, İslamcılar ve bu kökten gelen Saadet Partisi’nin, AK Parti’nin, Selamet Partisi’nin ve bu çizgiden yetişip gelen gençlerin bu damarı bilip öğrenmesi içindir. İnsanlara solcu olsunlar, komünist olsunlar, Kürtçü olsunlar demiyoruz ama tarihin ve akıp gelen zamanın olayları karşısında, hadiseler karşısında doğru yerde durulması gerekiyor. İşte Metin Yüksel o dönemde doğru yerde durmuştu ve bunun bedelini ödemişti. Rastgele seçilmiş birisi değildi, tesadüfen patlamış bir bomba yada oradan geçerken sekip gelen kör bir kurşun isabet etmiş değildi. Planlanmış tasarlanmış birtakım derin yerlerde denmiş ki; “Aman bu çizgi çok tehlikeli bunun hiçbir şekilde hayat bulmaması lazım, kendisinden sonra bu fikirleri savunan onun durduğu yerde duran başka birilerinin daha bu ülkeden çıkmaması lazım” diyerek özellikle onu ve onun gibi düşünen Sedat Yenigün’ün seçilmesi tesadüf olmasa gerek. Darbenin hemen öncesinde ve sonrasında 1-2 yıl içerisinde olan olaylardır. Bunlar Müslüman gençliğin zirve sembol isimleriydiler. 12 Eylül darbesi ile malumunuz büyük bir altüst oluş yaşandı uzun bir sessizlik dönemi geçirildi ve bu fikirlere sahip çıkan bu çizgide olan başka biri neredeyse uzun yıllar boyunca ortaya çıkmadı.
Bugün baktığımızda 42 yıl sonrasından Metin Yüksel’in fikri mirasını, düşünce çizgisini, eylem pratiğini ve dünyaya bakışını eğer yaşasaydı tabi ne olacağını bilmiyoruz Allah bilir ama eğer o kafayla sınırsız ve sınıfsız İslam toplumuna doğru diyen, yeşil komünist olmakla suçlanan, duvarlara Kürtçe sloganlar yazan ve Kürtlüğünü hiç saklamayan, açmış olduğu dernekte yoksullar garipler için kimsesizler için yardım kampanyaları düzenleyen, nöbetçi doktorları getirerek derneğin bir köşesinde sağlık taramaları yapan biri eğer bugün yaşasaydı acaba hangi çizgiyi sürdürüyor olabilirdi? Bugün onun gerçek çizgisini sürdürenler; manasız bir tekrarla anma etkinlikleri, şahadet konuşmaları yapan ve içeriği tamamen boşaltılmış insanlar gibi olur muydu? Bugün onu öldürenler takip edilsin kimlerdi ve şu anda neredeler acaba? Şu anda iktidarın ve hükümetin Medya kuruluşlarının birçoğunu Metin Yüksel’i öldürenler yönetiyor ve saray danışmanlığına kadar yükselebiliyor ve oralarda gözlerini kırpmadan ve hiç utanma sıkılma olmadan da görev alabiliyorlar. Bu nasıl olabiliyor, neden olabiliyor, ne şekilde olabiliyor? Bu neyin nesidir? İşte bunun üzerine düşünülmesi gerekiyor. Çeşitli anmalar ve etkinliklerle onun hatırasının, fikri çizgisinin ve baki kalan şu kubbede bıraktığı sedanın sürdürülmesi gerekiyor. Sizleri 43 yıl öncesine götürerek Metin Yüksel’den bahsettim kendisini araştırabilirsiniz okuyabilirsiniz daha geniş bilgiler sahip olabilirsiniz. Allah’tan rahmet diliyorum ruhu, şad olsun.