Sevgili dostlar,
Türkiye’de rejim, Gezi isyanından beri korku içinde kendini güvenceye almaya çalışıyor.
Önlemlerin en önemlisi, sokağı kontrol etmek… Bunun için askerle, polisle, bekçiyle, hatta milisler yetiştirerek hazırlık yapıyor.
İkincisi yargı… Bir yandan Gezi isyanının sembolik isimlerini ağır cezalara çarptırmaya, öte yandan itirazını dillendiren herkesi tutuklatarak dehşet iklimi yaratmaya çalışıyorlar.
Bir de ideolojik önlem var. O da, Erdoğan’ın yıllar önce vaat ettiği “dindar bir nesil” yetiştirip değişim talebinin önüne dikmek… Ancak ne kadar çabalasalar genç nesli kazanamıyorlar. Araştırmalar, seçmen yaşı düştükçe AKP’ye oy verme eğiliminin de düştüğünü açıkça ortaya koyuyor.
İşte burada Althusser’in adlandırmasıyla “devletin ideolojik aygıtları” giriyor devreye: Aile, okul, kışla, cami, medya… Aile, Milli Eğitim, Milli Savunma bakanlıkları, Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), sistematik bir beyin yıkama faaliyeti yürütüyor.
Önceki hafta Milli Eğitim’in rehber öğretmenlere dağıttığı kitapta, başı örtülü annelerin şefkatli, başı açıkların şiddete meyilli olarak resmedildiğini gördük.
Neredeyse tamamen hükümet kontrolüne giren medyadan kaçan genç seyircinin Netflix gibi nispeten serbest zeminlere aktığını fark eden RTÜK, bu dijital platformları da sansür kapsamına soktu.
Ancak asıl büyük yatırım, Diyanet İşleri Başkanlığı’na yapılıyor. 2020’de bütçesi yüzde 34 artırılan Diyanet, 11,5 milyar liralık bu bütçe ile 16 bakanlıktan 8’ini geride bıraktı, Milli İstihbarat Teşkilatı’nın bütçesini 5’e katladı. Diyanet İşleri Başkanı bu bütçe ile dini, siyasetin emrine sokma, hükümet politikalarını aklama mücadelesi veriyor. Geçen hafta Kurum, İslam’ın faizi haram kabul ettiğini hatırlattıktan sonra “Ama Toplu Konut İdaresi’nin projesi için faizli kredi almak caizdir” diye fetva verdi. Önceki gün de Diyanet İşleri Başkanı, “Bir kuran kursuna bir tuğla koyana cennette ev” vaat etti. Kuran kurslarını da “şeytandan korunmuş bölgeler” olarak ilan etti. Yıllardır inşaat malzemesinden çalındığı için çöken kuran kursu binalarının enkazı altında ölen, çıkan yangınlarda kül olan, o kurslarda topluca tecavüze uğrayan, çaresizce intihara sürüklenen çocukların aileleri o şeytandan neden korunamadı acaba?
Diyanet, rejimin bekçisi rolüne soyunuyor, dini iktidarın emrine sokmaya yelteniyor. Sadece günah değil, suçtur bu…
Not: Bu akşam, “Türkiye Nereye” programında konuğumuz Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu Genel Başkanı Hüseyin Mat’la Diyanet’in İslam’ı siyasallaşma faaliyetini konuşacağız. Kaçırmayın.