Süleyman Demirel sık sık tekrarlardı:
“Siyasette nasıl gelirsen, öyle gidersin.”
Erdoğan, 1999 depreminin yıkımıyla geldi iktidara… Görünen o ki, 2023 depreminin yıkımıyla gidecek. Binlerce cana malolan bu deprem, onu da siyasetin enkazına gömecek.
Yarattığı tek adam rejimi, göçük altında kaldı. İktidar hırsıyla bütün ipleri eline aldı, her kurumu kendine bağladı. Hiçbir itiraza tahammül edemediği için yanında sadece “evet efendim”ciler kaldı. Sonuç ne?
Türkiye, tarihinin en büyük faciasını yaşıyor; yüzbinlerce insan, enkaz altından çığlık atıyor; milyonlarca insan yardım etmeye çalışıyor; ama bütün yetki tek adamda olduğu ve tek adam her krizde olduğu gibi en kritik saatlerde ortadan kaybolduğu için devlet felç olmuş durumda…
“2023’te aya gideceğiz” demişti; Maraş’a, Adıyaman’a, Hatay’a gidemiyoruz 2023’te…
O da neyle karşılaşacağını bildiği için gidemiyor felaket bölgesine, 1000 odalı sarayından izliyor, yolaçtığı yıkımı… Önündeki camdan, önüne konan yalanları okuyor.
Çünkü topladığı deprem vergilerini duble yol müteahhitlerine yedirdi.
Asırlık Kızılay’a yakınlarını doldurdu; bağışları oğlunun vakfına yönlendirdi.
Hatay’da “orası fay hattı, havaalanı yapmayın” diye uyaran mühendislere “terörist” dedi.
“Toplanma alanlarını yapılaşmaya açmayın, parklara alışveriş merkezi yapmayın” diye feryat eden şehir planlamacıları Silivri’ye gönderdi.
“Büyük deprem geliyor, önlem alın” diyen uzmanları felaket tellallığıyla suçladı.
Onlar, “Büyük Türkiye’nin önüne dikilen vatan hainleriydi değil mi? Al sana “Büyük Türkiye”…
Çığlık seslerini sela okutarak bastırdınız. Muhalif diye belediyeleri yardım etmeye bırakmadınız. Darbe korkusuyla askeri göreve çağırmadınız.
Betona taptınız, onu bile doğru dürüst yapamadınız.
Nerede şimdi o trilyoner yaptığınız müteahhit ortaklarınız?
Düşman ilan ettiğiniz ülkeler yetişiyor halkın imdadına; siz yoksunuz.
Aczinizle, beceriksizliğinizle, nobranlığınızla, en naçar gününde bu halkı enkaz altında, yapayalnız bıraktınız; ayazda donmaya terk ettiniz.
Bunun bedelini ağır ödeyeceksiniz; ölüme terk ettiğiniz bu halkın öfkesiyle gideceksiniz. Ama ne çare!
Yağmacılığınız, binlerce cana maloldu.
Şu “Milli yas” bittiğinde, “milli kurtuluş” dönemi başlayacak. Bakalım, altında kalacağınız bu siyasi enkazda yardımınıza gelecek bir Allah’ın kulu bulunacak mı?