“Kontrolsüz güç, güç değildir!”. Bir oto lastiği firmasının reklamında kullanılan bu cümlenin özlü bir cümle olduğu açık. Yalnızca doğada değil toplumsal birçok konuda da geçerli olduğuna dair sayısız örnek var.
Beni etkilemesinin nedeni ise kapitalist toplumlardaki eşitsiz güç birikiminin hiç olmazsa “kontrol” edilmesi gereğini hatırlatması. Güç sahibi olmanın meşruiyeti onun en azından “kontrol” edilmesiyle sağlanabilir anlamına gelmesi. Tabii bu “kontrol”ün de toplum tarafından yapılması gerektiğini ima etmesi…
Bu ifade aynı zamanda içinde yaşadığımız demokratik toplumlara da atıf yapıyor bence. Özellikle parlamenter demokrasilerde “iktidar”ın eline geçirdiği gücü kendi yararına, dolayısıyla toplumun aleyhine kullanmaması için güçlü bir “muhalefet”in de şart olduğunu söylüyor.
Tabii içinde yaşadığımız gerçek toplumlarda gücü elinde bulunduran ne yalnızca “iktidar”, onu “kontrol” edecek olan da ne yalnızca parlamentodaki muhalif partilerdir. İçinde yaşadığımız gerçek toplumlarda “demokrasi mekanizması” her ne kadar parlamentodaki partiler arasında oluşuyor olsa da tüm toplumdaki diğer güç arayışlarının da özetidir aslında. Yani partilerin onlardan onların da partilerden beslendiği bir mekanizma…
Bütün bunları hatırlamam ve hatırlatmamın nedeni ise son günlerde gelişen bazı olaylardan giderek, AKP ve CHP arasında diğer demokrasilerde de olduğu gibi normal bir ilişkinin gelişip gelişemeyeceğinin kamuoyunda sorgulanması.
Yani, kamuoyu, bu iki parti arasında, topluma daha iyiyi verebilmek için, birinin, diğerinin hesapsız bir güç elde etmesini önlemek üzere yarıştığı, bildiğimiz, klasik demokratik bir ilişkinin gelişip gelişmeyeceğini sorguluyor. Tabii bu çerçevede de CHP’de siyaset çizgisinin değişip değişmeyeceğini…
Doğrusu Baykal tarafından dizayn edilmiş “gerilim politikaları”nın değişeceğine dair bazı işaretler yok değil. Özellikle yeni genel başkan Kılıçdaroğlu’nun referandum boyunca “başörtüsü sorununa” olumlu yaklaşabileceğine dair sözler söylemiş olması bunlardan biri.
Bir diğeri ise, genel başkan Kılıçdaroğlu’nun “Kürt” sözcüğünü hiç ağzına almıyor olsa da Kürt sorunuyla ilgili yeni bir rapor hazırlatıyor olması.
Bir başkası, geçenlerde iki liderin karşılaştıkları bir toplantının kapı arasında yapılan konuşmalarının bu yönde umut verici olduğuna dair genel bir heyecanın basını da sarmış olması vs.
Ama doğrusu ben hâlâ bütün bunlardan CHP siyasetinin genel doğrultusunda herhangi bir değişiklik olacağını ummanın aşırı bir iyimserlik olacağını düşünüyorum.
Hatırlayalım! CHP 1999 seçimlerinde yüzde 8,7 oy alarak parlamento dışı kalmıştı. 2007 seçimlerinde ise yüzde 20,7 oy aldı. Bu yüzde 10’dan fazla oy artışı nasıl mı sağlandı? Kabul edelim ki bu oy artışı Deniz Baykal’ın mimarı olduğu AKP karşıtı “gerilim politikaları”yla sağlandı.
Şimdi soru şu: CHP, şimdiye dek uyguladığı ve başarılı olduğu açık olan “gerilim politikalarıyla” mı dokuz ay sonra yapılacak seçime girmeli, yoksa AKP’nin yanına gelmiş gibi bir görüntü verecek bazı politika değişikliklerini yaparak mı seçime girmeli?
Doğrusu CHP için kritik olan bu sorunun çeşitli cevapları olabilir. Ama bütün o cevapların anlamlı cevaplar olabilmesi uzunca bir zamandan beri uygulanmış ve bir ölçüde de başarılı olmuş gerilim politikalarına mesafe alabilmekle mümkün. Ancak o zaman yeni bir söylem ve politika üretilebilir ve gerçek bir muhalefet, gerçek bir kontrol mekanizması yaratılabilir. Çünkü ancak o zaman bu iki parti arasındaki ilişki birinin diğerinin gücünü sınırlayabildiği bir demokratik yarışmaya dönüşebilir.
Ama bence CHP’de durum bu değil. Çünkü CHP’nin gerilim politikalarıyla elde ettiği başarı şimdi onun başarısızlığını belirliyor. Bugün değiştirmeyi düşündüğü söylemlerin önünde dünün AKP karşıtı söylemiyle büyümüş bir taban var. Yani politikalar ve söylemler değişse bile AKP karşıtlığı söyleminin hâlâ tabanı beslediği çok açık.
CHP’de siyaset yapanlar gelişen olaylardan, artık “gerilim politikalarından” vazgeçmek gerektiğini anlıyorlar. Ama ne var ki tabanları hâlâ “gerilim politikalarının” etkisinde. Bu durumun değişimi ise seçimin de yakın olması nedeniyle pek mümkün görünmüyor.