En iyi yabancı film Oscar’ının güçlü adayı ‘Saul’un Oğlu’, Auschwitz toplama kampında Nazilerin her türden pis işlerini yaptırdıkları Macar Yahudisi bir adamın, oğlu olduğunu düşündüğü bir çocuğun, cesetlerin imha fırınında yakılmasını önleme ve dini vecibelere gömülmesini sağlama çabasını anlatan çarpıcı bir ilk film.
SAUL’UN OĞLU (Not: 4/5)
SON OF SAUL
Yönetmen: László Nemes
Oyuncular: Géza Röhrig, Levente Molnar, Urs Rechn, Todd Charmont, Sándor Zsótér
Yapım: 2015, Macaristan
Süre: 107 dakika
Ana karakteri Saul’a kilitlenen ve onun peşinde bütün film boyunca sürüklenen bir kamera… Saul, ünlü toplama kampı Auschwitz’in fabrika düzeni içinde Nazilerin her türden pis işlerini yaptırdıkları ‘Sonderkommando’lardan biri. Bir Macar Yahudisi ve oğlu olduğunu düşündüğü bir çocuğun, cesetlerin imha fırınında yakılmasını önleme ve dini vecibelerinin yerine getirilerek gömülme çabasına soyunuyor. Daha doğrusu bunu bir ‘takıntı’ haline getiriyor. Üstelik mahkûm arkadaşlarından birinin “İyi ama senin bir oğlun yoktu ki” diyerek kafaları karıştırdığı bir ortamda.
Genç Macar yönetmen László Nemes, ilk uzun metrajlı çalışması ‘Saul’un Oğlu’nda (‘Saul fia’) kalburüstü bir yapıta imza atıyor. Film, ‘Nazi Soykırımı’ meselesine bir kez daha dönerken o cehennemvari ortamda, kendi kaderinin aşağı yukarı ne olacağını bilen bir karakterin hâlâ yitirmediği insanlık değerleri için koşuşturmasını, olağanüstü bir çabaya soyunmasını öyküleştiriyor ve sinemasal üslubuyla da biz seyircileri de bu depresif ortamın birinci elden tanıkları konumuna taşımayı başarıyor. Kamera Saul’un peşinde gezdikçe biz de Auschwitz’in ne menem bir yer olduğu, adeta her köşesiyle (bir kez daha) hatırlıyoruz. Ama filmin birinci elden derdi ‘Soykırım’ hatırlatması değil, Saul’un bu ortamdaki çabası… Bela Tarr’ın asistanı Nemes, muhtemelen ileride ‘Sinema tarihinin en dikkat çekici ilk filmleri’ türünden bir kategorinin kıymetli bir parçasına dönüşecek yapıtıyla da bundan sonra çekecekleri merakla beklenecek, heyecan verici bir yönetmen olarak anılmayı hak ediyor.
Géza Röhrig’in Saul rolünde etkileyici performansıyla dikkat çektiği yapım, 28 Şubat’ta dağıtılacak Oscar’larda da ‘Yabancı Dilde En İyi Film’ kategorisinin öncelikli favorisi. Ayrıca ‘Saul’un Oğlu’nun, Elem Klimov’un ‘antimilitarist’ başyapıtı ‘Gel ve Gör’e uzaktan el salladığını da belirtelim…