• Anasayfa
  • Gündem
    • Politika
    • Yaşam
    • Türkiye
    • Dünya
  • Emek
  • Kadın
  • Ekonomi
  • Eğitim
  • Ekoloji
  • Sağlık
  • Bilim & Teknoloji
  • Yazarlar
  • Arka Sayfa
    • Fikir & Yazı
    • Belgesel & Film
    • Eylem & Etkinlik
    • Fotoğraf & Karikatür
    • Kitap & Dergi
    • Müzik & Video
Adil Medya
  • Mart 24, 2023
  • Hakkımızda
  • Yayın İlkeleri
  • Künye
Adil Medya
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Politika
      Süleyman Soylu'nun sağlık durumuna ilişkin açıklama: 'Bir süre dinlenecek'

      Süleyman Soylu'nun sağlık durumuna ilişkin açıklama: 'Bir süre dinlenecek'

      Son anket: AKP ve CHP arasındaki fark 4 puan, Kılıçdaroğlu arayı açıyor

      Son anket: AKP ve CHP arasındaki fark 4 puan, Kılıçdaroğlu arayı açıyor

      Rifat Serdaroğlu duyurdu: Doğru Parti, Kılıçdaroğlu'nu destekleyecek

      Rifat Serdaroğlu duyurdu: Doğru Parti, Kılıçdaroğlu'nu destekleyecek

      Demirtaş: Tabanımızı da Kürt seçmeni de zerre kadar etkilemez

      Demirtaş: Tabanımızı da Kürt seçmeni de zerre kadar etkilemez

    • Yaşam
      Deri Renginin Evrimi ve D Vitamini - Folat Hipotezi: İnsanların Deri Rengi Neye Göre Belirleniyor?

      Deri Renginin Evrimi ve D Vitamini - Folat Hipotezi: İnsanların Deri Rengi Neye Göre Belirleniyor?

      Kıymanın fiyatı 300 lirayı geçti: Üç ayda yüzde 50'den fazla zam

      Kıymanın fiyatı 300 lirayı geçti: Üç ayda yüzde 50'den fazla zam

      Sel çiftçilere ve tarlaya zarar verdi

      Sel çiftçilere ve tarlaya zarar verdi

      Dayanışma için her köyde her kasabada bizi görecekler

      Dayanışma için her köyde her kasabada bizi görecekler

    • Türkiye
      İktidar yıkımdan ders çıkarmıyor

      İktidar yıkımdan ders çıkarmıyor

      SGK çalışanları iş yüküne karşı iş bırakacak: Bıçak kemiğe dayandı

      SGK çalışanları iş yüküne karşı iş bırakacak: Bıçak kemiğe dayandı

      Resmi Gazete'de yayınlandı: Merve Kavakçı Dışişleri Bakanlığı'ndaki görevinden alındı

      Resmi Gazete'de yayınlandı: Merve Kavakçı Dışişleri Bakanlığı'ndaki görevinden alındı

      Deprem bölgesinde aileler kayıp çocuklarını arıyor: 'DNA verdik bekliyoruz'

      Deprem bölgesinde aileler kayıp çocuklarını arıyor: 'DNA verdik bekliyoruz'

    • Dünya
      Ağrı Başsavcısı'nın kardeşine 'FETÖ'ye üyelikten' ceza

      Ağrı Başsavcısı'nın kardeşine 'FETÖ'ye üyelikten' ceza

      Dünya Atletizm Birliği: Trans atletler kadınlar kategorisinde yarışamayacak

      Dünya Atletizm Birliği: Trans atletler kadınlar kategorisinde yarışamayacak

      Biden, Erdoğan'ı 'Demokrasi Zirvesi'ne yine çağırmadı

      Biden, Erdoğan'ı 'Demokrasi Zirvesi'ne yine çağırmadı

      Mesud Barzani, Afrin'de Kürtlerin hedef alındığı saldırıyı kınadı

      Mesud Barzani, Afrin'de Kürtlerin hedef alındığı saldırıyı kınadı

  • Emek
  • Kadın
  • Ekonomi
  • Eğitim
  • Ekoloji
  • Sağlık
  • Bilim & Teknoloji
  • Yazarlar
  • Arka Sayfa
    • Fikir & Yazı
      Günlerce elektriksiz kalan Isparta'da Elektrik şirketi 50 lira ödememek için karşı dava açtı

      Günlerce elektriksiz kalan Isparta'da Elektrik şirketi 50 lira ödememek için karşı dava açtı

      AB Başkanlığı’ndan ekonomik kriz itirafı

      AB Başkanlığı’ndan ekonomik kriz itirafı

      Rusya’nın jetleri, ABD’nin İHA’sı ve bölgesel gerilim

      Rusya’nın jetleri, ABD’nin İHA’sı ve bölgesel gerilim

      "Yazmadığım zamanlar dünyamın daraldığını hissederim, kendimi hapishanede gibi hissederim"

      "Yazmadığım zamanlar dünyamın daraldığını hissederim, kendimi hapishanede gibi hissederim"

    • Belgesel & Film
      Kapitalizmin Yeni Silahı: Prekaryaya Dönüştürülen Göçmen Emeği

      Kapitalizmin Yeni Silahı: Prekaryaya Dönüştürülen Göçmen Emeği

      Toplumsal gerçekçi romanın usta kalemi Orhan Kemal

      Toplumsal gerçekçi romanın usta kalemi Orhan Kemal

      ''Gelincik'' Elini kirletmekten çekinmeyen bir polisin hikâyesi

      ''Gelincik'' Elini kirletmekten çekinmeyen bir polisin hikâyesi

      “Leyla ile Mecnun” ekranlara geri dönüyor

      “Leyla ile Mecnun” ekranlara geri dönüyor

    • Eylem & Etkinlik
      Aleviler büyük kurultayda buluşuyor

      Aleviler büyük kurultayda buluşuyor

      R.İhsan Eliaçık'a Avrupa'da ödül

      R.İhsan Eliaçık'a Avrupa'da ödül

      Aleviler Meclis önünde torba yasaya karşı eylem yapacak

      Aleviler Meclis önünde torba yasaya karşı eylem yapacak

      Konseri yasaklanan tüm şarkıcılar Munzur Kültür ve Doğa Festivali'ne davet edildi

      Konseri yasaklanan tüm şarkıcılar Munzur Kültür ve Doğa Festivali'ne davet edildi

    • Fotoğraf & Karikatür
      Uykusuz bu hafta kapağına TOKİ'yi taşıdı

      Uykusuz bu hafta kapağına TOKİ'yi taşıdı

      Başka Türlü | Tamam da, dezenformasyon hangisi?

      Başka Türlü | Tamam da, dezenformasyon hangisi?

      Uykusuz'dan maden faciası kapağı: Size de fıtrat mı dediler?

      Uykusuz'dan maden faciası kapağı: Size de fıtrat mı dediler?

      Günün karikatürü

      Günün karikatürü

    • Kitap & Dergi
      Komünist robotlar yaşam dünyamızı değiştirebilir mi?

      Komünist robotlar yaşam dünyamızı değiştirebilir mi?

      Beni Gör

      Beni Gör

      Dövizdeki artış okuru da kitapevini de vurdu: ‘Kitap alanlarla araba satar gibi pazarlık yapıyoruz’

      Dövizdeki artış okuru da kitapevini de vurdu: ‘Kitap alanlarla araba satar gibi pazarlık yapıyoruz’

      Çocukların haysiyetini hatırlamak

      Çocukların haysiyetini hatırlamak

    • Müzik & Video
      4 gün sürecek 'Kuzey Fest'in programı belli oldu

      4 gün sürecek 'Kuzey Fest'in programı belli oldu

      Efendiler Bunun Neresi Yalan

      Efendiler Bunun Neresi Yalan

      Gökberk Uğurlu: “Düne takılı kalmak, önümüzü görmemizi engelliyor.”

      Gökberk Uğurlu: “Düne takılı kalmak, önümüzü görmemizi engelliyor.”

      Grup Yorum üyeleri için dayanışma konseri

      Grup Yorum üyeleri için dayanışma konseri

Namık Kaya

Namık Kaya

Câhiliyeden Devrime Geçiş Süreci (9)

Mart 11, 2023 Fikir & Yazı, Yazılar 0 yorum

Facebook Twitter Google+ LinkedIn Pinterest
  1. Çocuk Gelin 

            Araplar, buluğ yaşını çocuğun rüşte eriştiği yaş kabul eder, akıl sağlığının yerinde olduğunu da ispatlamak için ergen olmuş çocuğunu Dâru’n-Nedve’ye götürerek ergenlik veya reşitlik gömleği giydirirlerdi.[1] Hâlbuki Kur’ân’a göre buluğa ermek kişinin reşit olduğunu ve sefîh olmadığını belirleme ölçütü değildir.

Kararlaştırılmış bir işte, zaman veya mekânda en son noktaya ulaşma anlamındaki buluğ, çocukluğun bittiği son basamak ve gulâm olmanın başladığı ilk adımdır. Araplar ergenliğe giren kişiye bâliğ derdi, bu sebeple buluğ ergenliğe girmeyi hatırlatırdı. Ergenliğe girmek, cinsel ilişki kuracak yaş ve olgunluğa gelmiş olmaktır. Erkekliğe ayak basmış ve cinsel gücü aktifleşmiş erkek çocuğa, delikanlıya, çiftleşme isteği oluşmuş erkek çocuğa Araplar gulâm derdi. Bâliğ ve gulâm olan aynı süreçte reşit olmaz. Reşitlik ergenlikten farklı bir durumdur.

Reşit veya rüşt sahibi deyince doğru yolu bulan, aklın gereğine uygun biçimde davranan, mülkiyeti akıl ve ekonomi ilkelerine uygun biçimde kullanacak olgunlukta olan; doğru ve eğriyi ayırmada, kâr ve zararı belirlemede, gelir ve gideri düzenlemede aklı yeterli bilgi ve donanıma sahip olma durumu kastedilir. Bir kimsenin ergenliğe ulaşması reşîd olması için yeterli değildir, ayrıca sefîh olmasını da engellemez. Yani kişi ergenliğe ulaşınca mal ve parayı akıl ve ekonominin ilkelerine göre kullanamayıp mülkiyet açısından kayıp ve zarara sebep olabilir, toplumsal kültürü, ekonomik ilişkileri ve sosyal düzenleri kavrayamayabilir. Ortalama 10-13 yaşları arasında ergenliğe ulaşmış bir çocuğun ekonomi ilkelerinden anlaması, toplum düzenine hâkim olması, mirasını işletmesi, mülkünü ticârî ilişkilerle çoğaltması, memuriyet yapması imkânsızdır. Yani rüşt sahibi olmak ile ergen olmak farklıdır. Bu nedenle bir yandan kavramları ilgili kaynaklardan ortaya koyarken öte yandan kavramları âyetlerde geçtiği biçimde açıklayacağım.     

  1. 1. Rüşd

“Korumasız ve sahipsiz kalmış, yalnızlığa terk edilmiş, yalnızlaştırılmış, babası öldüğünden dolayı sahipsiz kalmış kız ve erkek çocuklarını evlilik sözleşmesi yapacak olgunluğa erişecekleri vakte kadar doğru yolu nasıl bulacağı, akıllı biçimde nasıl davranacağı, malını ekonomiyle uyumlu biçimde nasıl kullanacağı, doğru ile eğriyi nasıl ayıracağı, kâr ve zararı nasıl belirleyeceği, gelir ve gideri nasıl düzenleyeceği konularında yetiştirin.[2] Bu yetim kız ve erkeklerin emekleriniz sonucunda doğru yolu bulduğunu, aklın gereğine uygun biçimde davrandığını, malını ekonominin ilkelerine uygun biçimde kullandığını, doğru ile eğriyi ayırdığını, kâr ve zararı belirlediğini, gelir ve gideri düzenlediğini gördüğünüzde onların babalarından kalan malları onlara derhal verin. Bunun aksi bir davranış içine girip ‘Reşit olduklarında mallarını benden alacaklar.’ diyerek onların mallarına yangından mal kaçırır gibi çökmeyin, onlara ait malları har vurup harman savurmayın.[3] Hele hele zengin olanlar yetimlerin babalarından kalan mallarından elini çeksin, mal şehvetine kapılmaktan uzak dursun, onların mallarının yanına ve yakınına sokulmasın. Yetim çocuklara ve onların annelerine bakan kimse mal ve servete, iyilik, özgürlük ve mutluluğa beli kırılmış insan gibi, çukura düşmüş bir hayvanın yardıma ihtiyaç duyması gibi muhtaç biriyse aklın ve hukûkun gerektirdiği oranda yetimlerin mallarından yesin. Yetimler mallarını toplum koşullarında yönetecek olgunluğa geldiklerinde onlar adına tanıklık yapacak kimselerin gözü önünde onların mallarını kendilerine teslim edin. Vicdân, sağduyu ve aklın yeterli bir hesapçı olduğunu unutmayın. Yetimlerin mallarını yetimlere iâde ederken sevgi, acıma, adâlet ve akıl sağlığının hesap hatası yapmayacağını hatırdan çıkarmayın.”[4] âyeti rüşd kavramına dikkat çeker, mülkiyet-rüşd ilişkisini senkronik[5] bağlamda ele alır. Birindeki olgunluğun diğeriyle eşzamanlı bir yeterlilik sağladığına dair vurguda bulunur.

Rüşd, doğru ile eğriyi ayırabilme olgunluk ve bilincine ulaşmak, doğru ve iyi olanı yapabilme olgunluğu,[6] yolun doğrusunu bulup orada ilerlemek, aklın gereğine uygun biçimde davranmak, mülkiyeti akıl ve ekonomi ilkelerine uygun biçimde kullanacak düşünce olgunluğu; doğru ve eğriyi ayırmada, kâr ve zararı belirlemede, gelir ve gideri düzenlemede yeterli bilgi ve donanıma ulaşma; doğru yolda yürüme ve doğru tarafa yönelmedir.[7]

Yolun doğrusunu göstermeye erşede/irşâd, birinden yol göstermesini istemeye isterşede/isterşâd,[8] doğru yolda yürüten kılavuza, doğru tarafa yönelten rehbere, doğru istikameti gösteren navigasyona mürşîd denir.[9] Ayrıca doğru yolu bulan, aklın gereğine uygun biçimde davranan, mülkiyeti akıl ve ekonomi ilkelerine uygun biçimde kullanacak olgunlukta olan; doğru ile eğriyi ayırmada, kâr ve zararı belirlemede, gelir ve gideri düzenlemede aklı yeterli bilgi ve donanıma sahip olan kimseye reşîd denir.

Reşîd olmak kadın ve erkek için evliliğin ergenlikten sonraki olmazsa olmaz koşuludur.

  1. 2. Sefeh ve Sefîh

Rüşdün karşıtı sefehtir. Kişinin akıl sağlığının yerinde olup iyi ile kötüyü, eğri ile doğruyu, faydalı ile zararlıyı ayrıştırma gücünün tam olmasına rağmen mal ve servetini akıl ve ekonomi ilkeleriyle bağdaşmayacak biçimde kullanmasına, sağduyunun dışına çıkmasına sefeh denir. Sefîh ise sağduyulu davranmayan, mal ve parayı akıl ve ekonominin ilkelerine göre kullanmayıp mülkiyet açısından kayıp ve zarara sebep olandır. Reşit olmayan ve sefîh olan kimseye oğlan veya kız vermek Kur’ân açısından sakıncalıdır.

“Hayatta kalmanızı, ayakta durmanızı sağlayan; yıkılmanızı ve ezilmenizi engelleyen mallarınızı aklı yerinde ve ayrıştırma gücü tam olmasına rağmen mal ve parayı ekonominin gereğine göre kullanmayan, mâlî kayıp ve zarara sebep olan kimselere teslim etmeyin.[10] Onların mal ve para üstündeki kullanım hakkını engelleseniz de onları yedirip içirin ve giydirin; onları aç, yoksul ve muhtaç bırakmayın; hukûken iyi olan ve aklın kabul edeceği güzellikte sözler söyleyerek bu tip kişilere mal ve parayı yönetmeyi, sağduyulu davranmayı öğretin.”[11] âyetinde sefih birine malın bırakılması bile teslim edilmezken kız veya gelin yahut oğlan veya damat nasıl teslim edilebilir? Sefih birinin mal ve parayı ilkeli, sağlıklı ve ekonominin kurallarına göre kullanacağı olgunluğa gelene kadar mal ve paranın teslim edilmemesi, fakat ihtiyaçlarının giderilmesi gerektiği Kur’ân’ın emridir. Kişinin sefîh olmaktan kurtulmasına reşit olması, rüşte ulaşması denir. Bu durumda aklın gereğine uygun biçimde davranan, mülkiyeti akıl ve ekonomi ilkelerine uygun biçimde kullanacak olgunlukta olan; hayatın her alanında doğru ve eğriyi ayırmada, kâr ve zararı belirlemede, gelir ve gideri düzenlemede aklı yeterli bilgi ve donanıma sahip olan kimse reşit olmuş demektir.

Reşit olmanın bâliğ (ergen) ve gulâm (delikanlı, genç) olmakla bir ilgisi yoktur. Ancak reşit olmak için öncelikle ergenliğe girmek ve delikanlı olmak şarttır.

  1. 3. Bulûğ ve Bâliğ

“Yusuf karakteri oturunca, kişiliği olgunlaşınca, bir kimlik kazanınca, huyu ve mizacı olgunluğa erişip de kendine kişilik ve kimlik yaratınca, olgunlukla bağını sapasağlam kurunca; huy, tabiat ve mizacı tam oturunca kendini kontrol etmesini, taşkın duygularına gem vurmasını, kim neyi hak ediyorsa hak ettiği biçimde davranmasını kavradığı için tahmin ve şüpheden uzaklaşarak isabetli ve dosdoğru biçimde neden-sonuç ilişkilerini ve amaç-araç bağlarını dikkate aldı.”[12] âyetinde geçen bulûğ, olgunluk hâli, amaca ulaşma; kararlaştırılmış bir işte, zaman veya mekânda en son noktaya ulaşmadır.

Mesajı/haberi hedefe ulaştırmaya belâğ, geçimi sürdürecek orana bulğatü denir. Bâliğ; sonuç elde eden, ulaşan, yerine getiren demektir. Belağa eşudde; huy, tabiat ve mizacın güçlenmesi nedeniyle kişinin yeni karakteriyle kurduğu sağlam bağdan kurtulamayacak noktaya ulaşmasıdır. Karakterin oturması, kişiliğin olgunlaşması, bir kişilik kazanma, huy ve mizacın olgunluğa erişerek bireyde kimlik yaratması ve olgunlukla bağın sapasağlam kurulmasına belağa eşudde denir.

            Bu âyet hüküm ve ilim kavramlarına da dikkatimizi çeker. Azmış birini ceza vererek durdurmaya, ata gem vurmaya hüküm; kişinin kendini frenlemesine, oto-kontrol içinde tutmasına hikmet; yanlışlar yaparak toplumu rahatsız etmeye çalışanları engellemeye hükümet denir.

İlim, bir şeyi kendi gerçekliği ile kavramak; içinde sanma, tahmin ve şüphe taşımayan kesin bilgi; yalansız, isabetli ve dosdoğru bilgidir. Ayrıca bir varlığı kendisine ait olmayan nitelikten ayıran iz ve işaret, bir konuda karar verirken hükmün arka plân ve görünmez taraflarını birbirine bağlayabilme donanımı, varılan bir kararın neden-sonuç ilişkisini, amaç-araç bağını kavrayarak üretilen sağlam bilgidir. 

  1. 4. Gulâm 

            Gulâm (ç. ğılmân, ğılme), “cinsel ilişkiye alabildiğine düşkün ve istekli, cinsel ilişki kuracak yaş ve olgunluğa gelmiş, çiftleşme isteği oluşmuş erkek çocuk” demektir. İhtiyar anlamındaki şeyh’in zıttıdır. Erkekliğe ayak basmış ve cinsel gücü aktifleşmiş her erkek çocuk gulâmdır. Türkçede bu tipe delikanlı denir.

Cinsel gücün şiddetine (libidoya) ğulmetu, cinsel ilişki kurma gücüne (şehvete) gilmetün, şehvetli olmaya galime; cinsel isteğin azmasına veya artmasına ğalemen, ğulmeten, iğtilâmen denir. Delikanlılık ve gençlik çağına hâletü’l-ğulâm denir.

Âyetlerin açıklamasında kavramları açmamın sebebi kvram bilgisinden uzak biçimde âyetlere anlam yüklemenin yanlış olduğunu göstermektir.  

  1. 5. Arap Toplumu ve Âişe’nin Evliliği

“Evlilik; beden, akıl ve duygu açısından olgunluk yaşında olmayı gerektirir. Bu durum Kur’ân’da rüşd kavramıyla ifade edilir.”[13] diyen İslamoğlu’nun tespiti oldukça yerindedir.  Rüşd ve sefehin ne olduğunu daha önce açıklamıştım. Bundan sonra rivâyet bombardımanı arasında Kur’ân gerçekliği ile uyumlu ve Arapların toplumsal yaşamlarını yansıtan aktarımlara da bakabiliriz. Kur’ân’dan ilkeleri okuduktan sonra sahada ne tür uygulamaların olduğunu araştırmak ve bunlar arasında tarihsel ve sosyolojik koşulları analiz etmek konuyu doğru anlamanın ön şartıdır.

Peygamber’in eşlerinden Âişe, 17 yaşındayken 19 yaşındaki Cübeyr bin Mut’im ile nişanlıydı. Fakat Cübeyr’in babası nişanı bozunca Âişe hicretin hemen öncesinde Peygamberle nişanlandı. Ayşe, iki yıl nişanlı kaldı ve 19 yaşında Peygamberle evlendi.[14]

Ali-Fatma evliliğinde Peygamber’in kızı Fatma 18, Ali 22 yaşındaydı. Peygamber Hatîce ile evlendiğinde kendisi 25, Hatîce 28 yaşındaydı. Peygamber’in eşlerinden Safiye, Hafsa ve Cüveyriye ile Âişe’nin ablası Esmâ 18 yaşında evlenmişlerdi. Peygamber, 16 yaşındaki erkekleri askere ihtiyaç olmasına rağmen orduya bile almazdı.[15]

Araplarda 11-19 arasındaki sayıların birler basamağındaki sayı ile anlatılması yaygın bir kullanımdı. Örneğin 11 sayısı 1, 12 sayısı 2, 16 sayısı 6 ve 19 sayısı 9 ile de anlatılırdı. Ayrıca Araplarda kızların yaşını âdet görmeye başlamasıyla birlikte sayma alışkanlığı da vardı. Bu nedenle doğruluğu oldukça şüpheli olan bir rivâyetteki Âişe’nin Peygamber ile 6 yaşında nişanlanıp 9 yaşında evlendiği aktarımı bile Âişe’nin 16 yaşında nişanlandığını ve 19 yaşında evlendiğini anlatır.[16] Ancak bu gerçekliğe rağmen Arap toplumunda küçük yaştaki kızların evlendirilmesi dramatik bir olguydu.

Halîfe Ömer’in İmam Ali’nin 9-10 yaşındaki kızı Ümm-ü Gülsümle evlendirildiği rivâyeti doğruysa bu durum tam bir vahşettir. Fakat Âişe ile Ümm-ü Gülsüm’ün evlilik yaşları konusundaki tüm aktarımlar, içinde yalan ve şüphe barındıran rivâyetler olabileceği gibi Sünnî-Şiî çekişmesi ve Ömer düşmanlığı için üretilmiş haberler de olabilir. Çünkü mezhep çekişmelerinde her türlü yalan, doğru sözlü olduğu iddiâ edilen kişilere dayandırılarak aktarılmış ve buna rivâyet zinciri denmiştir. Ne var ki Sünnî rivâyet zincirleri Şiîlere göre yalan sayılırken Şiîlerin rivâyet zincirleri Sünnîlere göre uydurma kabul edilir. Öyle ki Sünnîler içinde bile Buhârî ile Müslim arasında aktarımcıların doğruluğu tartışma konusudur. Peygamber’in ölümünden çok sonra ve mezhep çatışmaları ortamında oluşmaya başlamış olan hadîs derlemeciliği, dinin doğru anlaşılması için değil farklı mezhep ve kliği alt etmek için üretilmiş bir alandır. O nedenle hadîs ile rivâyetleri politik ve kültürel nitelikli çekişmelerin sonucu olan aktarımlar biçiminde görmeliyiz ve Kur’ân ilkeleriyle elekten geçirmeliyiz. Vicdân elçisi Muhammed’i 9 yaşındaki Âişe ile Halîfe Ömer’i de dokuz yaşındaki Ümm-ü Gülsümle gerdeğe girmiş sapkın bir pedofili[17] biçiminde aktarmak Arapların geleneklerini ya hiç bilmemek ya da kasıtlı biçimde görmezden gelmektir.

  1. 6. Mezheplerde Rüşd ve Sefeh

Mezheplere göre rüşd kişinin mallarını din, akıl, mantık ve ekonomi ilkelerine uygun biçimde koruyup harcamasını sağlayan fikrî olgunluğa sahip olmasıdır. İmam Şâfi’ye göre bunun yanı sıra dinî ve ahlâkî açıdan da kişi adalet niteliğini taşımalı ki rüşt sahibi olsun. Bu nitelikleri taşıyana reşîd denir. Rüşd, çocukluk çağını bitirip de cinsel gelişime ulaşmanın ötesinde fikrî olgunluk düzeyine de erişmedir. Rüşd, kişinin kendi eylemleriyle hak kazanma ve borç alıp verme işlemlerinde ehil sayılması anlamına gelen edâ ehliyetini tam kazanmasıdır.

Rüşdün karşıtı olan sefeh aklı yerinde ve ayrıştırma gücü tam olmasına rağmen mal ve servetini din, akıl, mantık ve ekonomi ilkeleriyle bağdaşmaz biçimde harcayan kimsenin durumunu kasteder. İmam Şâfi bu tanıma kişinin şaşkın ve kararsız karakterini de eklemiştir. Sefeh içindeki kişiye sefîh (ç. süfehâ) denir. Sefeh hali kişinin mal ve parayı kullanma haklarını engelleme sebeplerinden biridir. Ayrıca kişinin bulûğa ermesiyle veya rüşde ulaşmasıyla ortaya çıkan iki çeşit sefeh vardır. Hanefî imamlarından Ebû Yûsuf ve Muhammed’in içtihadına göre bulûğa erdiği halde reşid olmayan ve sefeh hali devam eden kişi yaşı ne kadar ilerlerse ilerlesin reşid olana kadar malları velisi veya vasîsinin[18] elinde bırakılarak mal ve parayı kullanım hakkı engellenir.[19]

Fıkıhçılar sefihlere bulûğ ve rüşd şartları gerçekleşirse mallarının verilebileceğini, rüşd şartı olmadan bulûğ şartıyla yetinmenin doğru olmayacağını savunurlar. İmam Azam’a göre aklı yerinde ve bulûğa ermiş bir kimse topluma zarar veren bir davranışta bulunmadıkça sefeh sebebiyle mal ve parasını kullanması engellenemez. Bu durumdaki kişinin reşid olduğu sabit oluncaya veya 25 yaşına gelinceye kadar önlem olarak malları kendisine teslim edilmeyip velisi ya da vasîsinin elinde bırakılır. 25 yaşına ulaşınca malî tasarruflarında mâkul biçimde davranmayıp malını israf etmeye devam etse de malları kendisine teslim edilir; çünkü malının ona verilmemesinin sebebi kullanım hakkının engellenmesi değil, gözetim ve eğitimine devam ediliyor olmasıdır.

Reşid olduktan sonra ortaya çıkan sefeh halini fıkıhçıların çoğu mal ve paranın kullanımını engelleme sebebi sayarken İbrâhim en-Nehaî, İbn-i Sîrîn, Ebû Hanîfe ve Züfer bu yaklaşıma karşı çıkmışlardır. Şâfîler reşid olmak için adâlet niteliğine sahip olmayı gerekli görmüştür. Bulûğa eren kişinin malını iyi idare etmekle birlikte şaşkın ve kararsız tavırlar ortaya koyması halinde Şâfiî mezhebine göre mal ve paranın kullanım hakkı engellenir. Çünkü bu durum kişinin rüşd sahibi olmadığını gösterir. Şâfiîlere göre sefihin nikâhı velisinin izni olmadan geçersizdir.[20]

  1. 7. Garip Fetvâlar

“Hanefîlere göre evlenme ehliyetine sahip olmak için rüşt şart değildir. Bir diğer ifadeyle mal varlığını gerektiği gibi idare edemeyen, gereksiz yere veya gereğinden fazla sarfeden sefihler, diğer hukûkî işlemler bakımından eksik ehliyetli sayılırlarsa da aile hukûku bakımından tam ehliyetli kabul edilirler.”[21] diyerek Kur’ân’ın rüşd koşulunu görmezden gelmek tuhaf bir yaklaşımdır. Bu anlayışa göre akıl sağlığının yerinde olması ve bulûğa ermek evlilik için yeterli şartlardır. Hâlbuki Kur’ân’da akıllı, bâliğ ve reşîd olmak ile sefîh olmamak koşulları evlilik şartlarıdır. Kur’ân rüşdü olmazsa olmaz bir koşul olarak öne sürerken Hanefî mezhebinin bunu dikkate almadığını ve Hanefî mezhebinin görüşünün geçerli olduğunu savunmak evlilik kurumunu geleneksel uygulamalara feda etmek, kız çocuklarının dramlarını sürdürmek, feodal toplum ilişkisini din perdesiyle devam ettirmek ve zengin efendilerin keyiflerini kaçırmamaktır.

“Ergenlik biyolojik bir olgunluğu ifade eder. Bu da insandan insana, bölgeden bölgeye değişir. İslam hukûkçuları genel duruma bakarak bir alt bir de üst sınır belirlemişlerdir. Bu iki sınır arasında kişi ne zaman biyolojik olarak ergen olursa o andan itibaren bâliğ sayılır. Alt sınırdan önce ergenlik iddiası dinlenmez. Üst sınıra ulaşan kimse de ergenliğe ulaşmasa bile bâliğ kabul edilir. Alt sınır kızlarda 9, erkeklerde 12’dir. Üst sınır ise Ebû Hanife’ye göre kızlarda 17, erkeklerde 18, İmam Malik’e göre her iki cins için 18, Ebû Yusuf ve Muhammed’e göre her iki cins için 15’tir.”[22] aktarımına baktığımızda dehşete kapılıyoruz. Çünkü 9 yaşına gelmiş ve regl olmaya başlamış bir kız çocuğunu evilik için yeterli görmek rüşd şartını reddetmektir. Kur’ân’da üzerinde önemle durulan rüşdü Hanefî mezhebinin görmezden gelmesini dini anlayışın normal bir uygulaması gören yaklaşım, insan biyolojisi ve psikolojisine savaş açmıştır.

  1. 8. Cumhuriyet’in Kadın Devrimi

T.C. Medenî Kânunu’nun 124. madde 1. fıkasına göre 17 yaşını bitirip 18. yaşından gün almaya başlayanlar evlenebilir. Bu hüküm “Dokuz yaşında evlenebilir.” biçimindeki hükme göre insânî ve vicdânîdir. Cumhûriyet devrimleri İslâm diyerek gelen pek çok hurâfe ve sapkınlıkları, Bizans ve Sâsânî düzenleri olan saltanat ve hilâfet sistemlerini kaldırdığı gibi evlilik ve kadın hakları konusunda da kadın onurunu yükselten, kadın kimliğini hak ettiği yere çıkartan devrimler gerçekleştirmiştir.

Kadınlarımız 9 yaşında evlendirilemiyorsa, câriye diye satılamıyorsa, eğitim-öğretimden uzak tutulamıyorsa, her mesleği yapabiliyorsa, kendi parasını kazanabiliyorsa, bürokraside yer alabiliyorsa, özgürce ve yanında erkek bulundurma şartı olmadan seyahat edebiliyorsa, seçiyor ve seçiliyorsa; öğretmen, doktor, memur, işçi, kaymakam, vali, polis, asker, şoför, öğretim üyesi, belediye başkanı, parti başkanı, milletvekili, istihbaratçı, bilim kadını, iş kadını, mimar ve mühendis olabiliyorsa, mülkiyet ve mirasta erkekle eşit haklara sahipse Cumhûriyet devrimleri sayesinde olmuştur.

Cumhûriyet’in devrimleri İslâm devriminin ön dört yüzyıl önce savunduğu eylemlerdir. Ancak Peygamber’in ölümüyle Cumhûriyet’in ilanı arasındaki sürede gelenek, töre, Arap örfü, saray ve saltanat sistemi, köle ve câriye hukûku ile feodal toplum düzeni Müslüman halkları hem Kur’ân’ın ilke ve amaçlarından uzaklaştırmış ve Peygamber’in devrimci kimliği dışına çıkarmış hem de askerî-tarım toplumunun tipik özelliği olan muhâfazakâr-milliyetçi bir İslâm modeli türetmiştir. Peygamber ve Kur’ân ne kadar devrimciyle gelenekçi dindârlık ile saltanatın İslâm’ı o kadar gerici, yobaz,[23] muhâlefet düşmanı, militarist,[24] sömürücü, tek tipçi, mutlak itaatçi olmuştur.

Gericilik öyle hafife alınacak bir yaklaşım değildir. Çünkü dünyanın ilerleyerek geldiği kültürel, sanatsal, bilimsel, felsefî ve teknik gelişmelerini reddedip eski düzene dönülmesini isteme ve bunu sağlamaya çalışmaya; biyolojik, jeolojik, astronomik olay ve durumları bilimsel olgularla açıklamak yerine günah-sevap ile açıklayarak dünyanın geldiği bilimsel gerçekliğin gerisinde kalmaya, psikiyatri ve psikoloji ile ruhsal sorunları çözme yerine hocaya üfletme ve muskayla çözüm aramaya gericilik denir. Örneğin bilim üreten üniversiteler yerine skolastik bataklığında boğulmuş medreseler istemek gericiliktir. Cumhûriyet, demokrasi, demokratik cumhûriyet, kapsayıcı ulus kimliği, hukûkun üstünlüğü, eşitlik, savaş ve sömürme karşıtlığı, din ve vicdân özgürlüğü, sınıf ve sınırların kaldırıldığı toplum düzeni, herkesin kaliteli yaşama ulaşmasını sağlama, özgürlükçü toplum düzeni, ortak aklın ürünü olan kurallara bağlı özgür ve bağımsız birey olma ilericilikken saltanat, monarşi, oligarşi, milliyetçilik, kavmiyetçilik, akrabacılık, bölgecilik, cinsiyetçilik, din ve mezhep baskısı, efendi ve kölecilik düzeni, fetih ve işgâl fikri, sınır ve toprak kutsaması, ordu ve savaş yüceltisi, lider ve din önderlerine sorgusuz itaat etme ve ölümün yüceltilmesi gericiliktir.

İlericiliğin farkında ve cumhûriyetin bilincinde olan Said Nursî bile Eskişehir mahkemesindeki savunmasında cumhûriyetin fazîletini kabul ederek sadece adı cumhûriyet olan bir rejimi değil, gerçek bir cumhûriyeti istediğini belirtirken karıncaların bile cumhuriyetçi olduğunu vurgulamıştır. Ayrıca cumhûriyeti adâlet ve gücün yasalarda toplandığı bir sistem olarak tanımlaması Said Nursî için vicdânî bir tespit olmuştur. Fakat onun savunduğu fıkıh, hadîs ve parlak şeriat (şerat-ı garrâ) kadını neredeyse yok sayan bir sistem inşâ ettiğinden maalesef bu gerçeklikle yüzleşmemiştir. Said Nursî ve benzerleri mâzîyi ve sahâbeleri kutsamak yerine tarihle yüzleşmeyi seçseydi; mezhep ve tarîkât akımlarını geçmişin dînî-politik çatışmalarından uzak biçimde hak-bâtıl nitelemesi dışında ele alsaydı, geçmişi (selefi) eleştirilmez ulular kabul etmeseydi İslâm devrimi insanlığın yeni yüzyılını inşâ edebilirdi. Ancak Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat (Sünnîlik) veya Şiâ-yı Ali (Câferilik) gibi mezhep engizisyonlarının İslâm coğrafyasında ne tür fikrî kuraklıkları ürettiğini biliyoruz.  Geçmişe toz kondurmayanlar III. Murat’ın imamı ve sonradan Rumeli Kazaskeri görevine atanan Molla Abdülkerim Efendi’nin “Kadınlar maymunlarla cinsel ilişkiye giriyorlar.” diye maymun dükkânlarını basarak maymunları astırması[25] bile geçmişin traji-komik realitelerden uzak olmadığına minik bir kanıttır. Detay isteyen İslâm kılıklı engizisyon mirasına[26] bir baksın.[27]

 

devam edecek…

_______________________________________________________________

[1] Cevâd Alî, el-Mufassal fî Târihi’l-Arab Gable’l-İslâm, 4/654.

[2] Ve’b-telu’l-yetâmâ hattâ izâ belağu’n-nikâh(a)

[3] Har vurup harman savurmak deyimi gereksiz yere, hesapsızca harcayarak tüketmek, sonunu düşünmeden bol bol harcayıp bitirmek.

[4] Nisâ, 6/Ve’btelu’l-yetâmâ hattâ izâ belağu’n-nikâh(a) fe in ânes-tum min-hum ruşden fe’d-fe’û ileyhim emvâle-hum velâ te’kulû-hâ isrâfen ve bidâran en yekberû ve men kâne ğaniyyen fe’l-yesta’fif ve men kâne fakîran fe’l-ye’kul bi’l-ma’rûf(i) fe izâ defa’-tum ileyhim emvâle-hum fe-eşhidû ‘aleyhim ve kefâ bi’l-lâhi hasîb(en)

[5] Senkronik: Aynı andalık, eşzamanlılık. Örneğin bir uçağın pistten havalanmasıyla diğer uçağın piste inmesinin aynı anda olması senkron(ik) durumdur.

[6] Hakkı Yılmaz, Kur’an’daki Önemli Sözcük ve Kavramlar, Rüşd Maddesi, Nergiz Yayınları, İstanbul, 2017.

[7] Râğıp el-İsfehânî, el-Müfredât, R-Ş-D Maddesi, çeviren ve notlandıran: Yusuf Türker, Pınar Yayınları, İstanbul, 2007.

[8] Mevlût Sarı, el-Mevârîd, R-Ş-D Maddesi, İpek Yayınları, İstanbul, 1982.

[9] John Penrice, Kur’ân Sözlüğü, R-Ş-D Maddesi, çev: Ömer Aydın, İşaret Yayınları, İstanbul, 2010.

[10] Velâ tu’tu’s-sufehâe emvâle-kumu’l-letî ce’ala’l-lâhu le-kum gıyâmen

[11] Nisâ, 5/Velâ tu’tu’s-sufehâe emvâle-kumu’l-letî ce’ala’llâhu le-kum gıyâmen ve’r-zugû-hum fî-hâ ve’k-sû-hum ve gûlû le-hum gavlen ma’rûf(en)

[12] Yusuf, 22/Velemmâ beleğa eşudde-hu âtey-nâ-hu hukm(en) ve ’ilm(en)

[13] Mustafa İslamoğlu.

[14] Şibli Numani, 2. cilt, 1010. sayfa

[15] Ahmet Tekin, Hz. Aişe’nin Doğum Tarihi ve Evlilik Yaşı, Kelam Yayınları, İstanbul, 2011.

[16] Buhârî, Nikâh, 38; Kefâlet, 4; Tirmizî, Nikâh, 10; İbn-i Mâce, Nikâh, 53; Ahmed bin Hanbel, 6/42, 54, 118, 198, 200; Dârimî, Nikâh, 28.

[17] Pedofili: Sübyancılık. Bir kimsenin ergen olmamış çocuğa cinsel ilgi duyması. (Bu durum cinsel saapma hastalığıdır.)

[18] Vasî: Bir yetimin veya aklı hesap kitabı ayırmada yeterli düzeyde olmayan birinin malını yöneten.

[19] Mal ve parayı kullanım hakkının engellenmesine hacir denir.

[20] Diyanet İslam Ansiklopedisi, Rüşd Maddesi, 35. Cilt, İstanbul, 2008.

[21] İlmihal, Aile Hayatı, 2. Cilt, 22. Baskı, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 2014.

[22] İlmihal, Aile Hayatı, 2. Cilt, 22. Baskı, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 2014.

[23] Yobaz: Bir inanç ve düşünceye körü körüne ve aşırı ölçüde bağlı olup hoşgörüden yoksun olan.

[24] Militarist: Militarizmle ilgili. Ülkeyi ordunun yönetmesi gerektiğini düşünen. Ordunun devletin her alanında belirleyici bir güç olması gerektiğini savunan. Askerî dayatmayı isteyen. Orducu, askerci.

[25] Murat Bardakçı, Eskiden Maymunları Bile İdam Ederdik, hurrriyet.com.tr, 9 Temmuz 2000.

[26] Namık Kaya, Özgürlükçü Dinamizm, Lora Yayıncılık, İstanbul, 2022; Müslümanların Engizisyonu I-II-III, editör: Mehmet Azimli, Mana Yayınları, İstanbul, 2019.

[27] Depremde Hakk’a kavuşan tüm insanlara rahmet, yaşayanlarına sabır ve sağlık dilerim. Tamamen insanın kendi elinin ürünü olan (Şûrâ, 30) felaketlerin başımıza gelmemesi için umarım gerekli dersler çıkarılır. Sünnetu’l-lah, evren ve doğanın işleyiş yasaları; kader, yasaların işleyişi sırasındaki hesaplar, ölçüler, oranlar, miktarlar, kurallar ve yöntemler; kazâ, doğal yasaların gerçekleşmesi veya gerçekleşme biçimidir. (Nisâ, 79; Talak, 3; En’âm, 2; Hadîd, 22).

Yorum Bırak Cancel reply

İlgili Haberler

Günlerce elektriksiz kalan Isparta'da Elektrik şirketi 50 lira ödememek için karşı dava açtı Ekonomi
Mart 22, 2023

Günlerce elektriksiz kalan Isparta'da Elektrik şirketi 50 lira ödememek için karşı dava açtı

23 Yıl Öncesinden Bir Newroz Yazısı: "Newroz'un Dönüşümü" - Özgür politika Yazılar
Mart 21, 2023

23 Yıl Öncesinden Bir Newroz Yazısı: "Newroz'un Dönüşümü" - Özgür politika

AB Başkanlığı’ndan ekonomik kriz itirafı Fikir & Yazı
Mart 21, 2023

AB Başkanlığı’ndan ekonomik kriz itirafı

Zaman Akışı

Mar 24 13:49
Sağlık

Soğanı kesip ayağınızın altına koyun! Bakın ne oluyor!

Mar 24 12:47
Politika

Süleyman Soylu’nun sağlık durumuna ilişkin açıklama: ‘Bir süre dinlenecek’

Mar 24 12:43
Dünya

Ağrı Başsavcısı’nın kardeşine ‘FETÖ’ye üyelikten’ ceza

Mar 24 12:37
Dünya

Dünya Atletizm Birliği: Trans atletler kadınlar kategorisinde yarışamayacak

Mar 24 12:33
Dünya

Biden, Erdoğan’ı ‘Demokrasi Zirvesi’ne yine çağırmadı

Mar 24 12:30
Politika

Son anket: AKP ve CHP arasındaki fark 4 puan, Kılıçdaroğlu arayı açıyor

Mar 24 12:22
Politika

Rifat Serdaroğlu duyurdu: Doğru Parti, Kılıçdaroğlu’nu destekleyecek

Mar 24 12:20
Türkiye

İktidar yıkımdan ders çıkarmıyor

Mar 24 12:15
Ekonomi

Krizdeki yurttaş ebedi oruçta

Mar 24 12:13
Ekonomi

Emeklilerin aylığına yama

Mar 23 08:21
Türkiye

SGK çalışanları iş yüküne karşı iş bırakacak: Bıçak kemiğe dayandı

Mar 23 08:09
Bilim & Teknoloji

Oryantiring: Beyni eğiterek bilişsel gerilemeyi durdurabilir

Mar 23 07:23
Türkiye

Resmi Gazete’de yayınlandı: Merve Kavakçı Dışişleri Bakanlığı’ndaki görevinden alındı

Mar 23 07:18
Politika

Demirtaş: Tabanımızı da Kürt seçmeni de zerre kadar etkilemez

Mar 23 07:13
Türkiye

Deprem bölgesinde aileler kayıp çocuklarını arıyor: ‘DNA verdik bekliyoruz’

Mar 23 06:56
Politika

Emek ve Özgürlük İttifakı, cumhurbaşkanlığı seçiminde aday çıkarmama kararı aldı

Mar 23 06:53
Türkiye

Erdoğan: En düşük emekli maaşı 7 bin 500 lira olacak

Mar 23 06:30
Türkiye

Enkaz kalkmadan reklama başladılar

Mar 23 06:28
Ekonomi

Kamunun malını 20 yılda yok ettiler

Mar 23 06:27
Ekonomi

Derinleşen krizin faturası çocuklara

Mar 23 06:08
Türkiye

Mega kentin gündemi olası büyük deprem

Mar 22 14:04
Politika

Önceki adaylığında HDP’lilerin desteğini arayan Muharrem İnce bu kez HDP’yi hedef aldı

Mar 22 14:02
Ekoloji

Göçmen kuşlar, depremin yıktığı Hatay’da

Mar 22 13:59
Dünya

Mesud Barzani, Afrin’de Kürtlerin hedef alındığı saldırıyı kınadı

Mar 22 13:55
Fikir & Yazı

Günlerce elektriksiz kalan Isparta’da Elektrik şirketi 50 lira ödememek için karşı dava açtı

Mar 22 13:48
Türkiye

TÜİK araştırdı: Çocuklar ekmek makarnayla büyüyor, sinemaya gidemiyor

Mar 22 13:43
Politika

AYM’den HDP’nin ‘sözlü savunma seçim sonrasına ertelensin’ talebine ret

Mar 22 12:11
Türkiye

Denetim firmaları ne istedilerse almış

Mar 22 12:10
Türkiye

Yargılamalar sonucu açığa çıktı: Sadece radara giren zarar 13 milyar TL!

Mar 22 12:05
Politika

Diploma da adaylık da şaibeli

  • Fikir & Yazı
  • Eylem & Etkinlik
  • Fotoğraf & Karikatür
  • Kitap & Dergi
  • Belgesel & Film
  • Müzik & Video
  • Yukarı Dön