1 . 8. Nikâh ve Birliktelik
“Babalarınızın sizden önce yaptığı gibi yapmayın. Onlar, babasının yatıp kalktığı veya boşadığı kadınlarla cinsel ilişki kuruyorlardı. Hatta babaları ölünce babalarından geriye kalan üvey analarını bir miras gibi düşünür ve onlarla serbest cinsel ilişki sözleşmesi yapıp yatarlardı. Sizden öncekiler böyle yaptı diye siz de o yoldan yürümeyin. Bu uyarıdan önce tıpkı babaları gibi analığını nikâhlamış olanlar, babasının boşadığı veya cinsel ilişki kurduğu kadınlarla cinsel birliktelik sözleşmesi yapmış olanlar bağışlanacaktır. Bir kimsenin atalarının bu yolunu takip etmesi aşırı çirkin ve sınırı çok aşan bir durum olduğundan bu tür ilişkileri sürdürenlere şiddetli nefret duyulur, onlardan tiksinilir. Çünkü babalarının yattığı kadınlarla veya analıklarıyla cinsel ilişkiye girmek yaygın ve kolay ancak nefret ve tiksinti uyandıran kötü bir yoldur.”[1] âyetinde mesajlar oldukça açık veriliyor. Burada geçen magt; pis, fena ve çirkin işleri yapana duyulan şiddetli nefret, tiksindirici duygudur. Kur’ân câhiliye toplumunu değiştirirken bir yandan sosyolojik gerçeklikle çok çatışmaz öte yandan temel değerlerde yapacağı devrim konusunda tâvizsiz davranır. Bu âyetin devamında ise serbest cinsel ilişki kurulması yasaklananalar tek tek sıralanır.[2] Böylece Kur’ân’ın devrimci hamleleri, hem töreler hem de zihniyetler üzerinde basamak basamak yerleşir.
İlgili ve pek çok âyette geçen nikâh kelimesi günümüz Müslümanları tarafından gelenek, töre ve mezhep penceresinden öğrenildiği için içi boşaltılan veya doldurulan bir kavrama dönüşmüştür. Nikâh “ekleme, toplama, sözleşme, cinsel ilişkide bulunma, iç içe girme, kucağa çekme” demektir. Hukûkta bir kadınla bir erkeğin cinsel yönden birbirinden yasaksız, serbest ve özgürce yararlanmasına olanak sağlayan sözleşmeye denir.[3] Böylece nikâh, kadın ve erkeğin aynı evi paylaşarak birlikte yaşama ve cinselliklerini birbirine özgürce sunma anlaşması[4] veya erkek ile kadının aynı evde yaşama koşulu aramaksızın serbest cinsel ilişki kurma sözleşmesi yapmasıdır.[5]
Evlilik olgunluğuna gelmiş kadın ve erkeğin özgür tercihleriyle aralarında serbest cinsel ilişki kurma konusunda anlaşmaları veya sözleşmelerine nikâh denir. Bu anlaşma veya sözleşme aldatma, tâciz[6] ve tecâvüzün[7] olmayacağı, bir başkasıyla para veya maddi bir çıkar karşılığında cinsel ilişki kurulmayacağı, birlikteliğin bağlılık ve güven içinde yürütüleceği koşulları üzerinden yapılır.[8] Kadın ve erkek kendi aralarında ve kendilerinin belirlediği şartlarda özgürce birlikte yaşama ve serbest cinsel ilişki kurma anlaşması yapmalarıyla evlenmiş, sözleşmiş, nikâh kıymış olurlar. Bu aşamadan sonra tanıkların belirlenmesi, birlikteliğin ilan edilmesi, devletin resmî kayıtlarına başvurulması gibi hususlar evliliğin geleneksel taraflarıdır. Bunlar olmasa da evililik olmuştur. Çünkü nikâh denilen birliktelik ve cinsel ilişki kurma özgürlüğü için olmazsa olmaz şeyler sadece üç sözcüktür: Rıza, icap, kabûl.
Rıza, bir erkek ile bir kadının birlikte yaşama ve cinselliklerinden karşılıklı yararlanma konusunda aldatma, tâciz ve tecâvüzün olmayacağı, bir başkasıyla para veya maddi bir çıkar karşılığında cinsel ilişki kurulmayacağı, birlikteliğin bağlılık ve güven içinde yürütüleceği koşulları üzerinden hiçbir baskı altında olmadan anlaşmış olmaları; icap, birinin belirtilen koşullar çerçevesinde serbest cinsel ilişki kurma amacıyla birliktelik isteği ve teklifinde bulunması; kabûl ise bu teklifi diğerinin ilgili koşullar kapsamında kabûl etmesidir.[9] İki kişi arasındaki rıza, icap ve kabûl için ne devlet onayı ne tanıklar ne de düğün gerekir; yazılı metin, sözlü anlaşma veya bir işaret yeter.[10]
Geleneklere göre nikâh erkeğin kadına anlaştıkları oranda bir mehir[11] vermesinin ardından kadın ile erkeğin birbirini eş olarak seçtiklerini tanıklar ve resmî görevlinin huzurunda beyan etmeleridir. Geleneksel uygulama ile temel nikâh arasındaki fark birliktelik ve serbest cinsel ilişkinin düğün töreniyle ilan edilmesi ve İçişleri Bakanlığı Evlendirme Yönetmeliği tarafından onaylanmasıdır.
İki insanın birlikte bir evde yaşama ve serbest cinsel ilişki kurma sözleşmesi yaptığının (nikâh) düğünle ilan edilmesi ve devlet kurumu tarafından tanınır olmasının amacı çiftin birlikte olduğunu, doğacak çocukların âidiyetinin belirlendiğini ve bu kişilerin aralarındaki cinsel birlikteliğin kınanmayacağını duyurmaktır.
Başka bir yönden düşündüğümüzde birlikte olduğu kadın veya erkekle aldatma, tâciz ve tecâvüzün olmayacağı, bir başkasıyla para veya maddi bir çıkar karşılığında cinsel ilişki kurulmayacağı, birlikteliğin bağlılık ve güven içinde yürütüleceği koşulları üzerinden rızaya dayalı birlikte yaşayan kişilerin zarar görmesi söz konusu değilse, kadın ve erkek kendi aralarındaki yazılı sözleşme veya sözlü anlaşmaya bağlı olarak cinsel birliktelik yaşıyorlarsa, kadın veya erkek hak ve sorumluluk konularında birbirini ihmâl etmiyorsa ortada sadece ilan edilmemiş, resmîleşmemiş ve geleneksel uygulama dışında oluşmuş bir birliktelik sözleşmesi (nikâh) vardır.
Resmî nikâh denilen devletin tanıdığı serbest cinsellik ve birlikte yaşama sözleşmesi, olası mülkiyet sorununun çözümünde taraflara hukûkî destek verdiği, çift ayrıldığında hiçbir tarafın mağdur edilmemesinde güvence sağladığı, şiddet olması durumunda mağdur tarafı koruduğu ve mülkiyet paylaşımında adâlet sağlandığı için önemlidir. Ancak resmî serbest cinsellik ve birlikte yaşama sözleşmesi dışında kadın ve erkeğin kendi arasındaki yazılı veya sözlü serbest cinsellik anlaşmasının bir nikâh (birliktelik sözleşmesi) türü olmadığını savunmak nikâhı geleneksel anlayışa mahkûm etmektir.
Sünnî fıkıhta geleneksel-resmî nikâh veya bir sözleşme çerçevesinde birlikte yaşamak için yapılan yazılı veya sözlü anlaşma, mal edinirken veya borç öderken yapılan sözleşmelerden farklı bir anlaşma türü olarak görülmemiş ve alışveriş gibi değerlendirilmiştir.[12] Çünkü bağlayıcılığı olan her sözleşmenin vicdânî, toplumsal ve hukûkî bir karşılığı vardır.
Hanefî mezhebinde nikâhlanılan veya serbest cinsel yaşam sözleşmesiyle birlikte olunan kadının mal veya kocaya özel mülk biçiminde değerlendirilmesi kabûl edilemez. Sünnî fıkıhta kadın erkeğin eşi ve eşiti değil, yararlandığı ve özel mülkü yaptığı malı konumundadır ve bu anlayışın Kur’ân’da bir karşılığı yoktur. Öyle ki Sünnî evlilik fıkhına göre kadın için bir erkek; mal sâhibi, geçindiren ve cinsel yönden doyuran bir varlıktır.[13]
- 8. 1. Kimler Uyumlu Birliktelik Yaşayamaz?
“Arasında yasal bir birliktelik anlaşması veya serbest cinsellik sözleşmesi olmayan kişilerle para karşılığında cinsel ilişkiye giren, yani fâhişelik veya jigololuk yapan; tâciz ve tecâvüz ederek sınırı aşan, cinsellik ve birliktelik konusunda yazılı veya sözlü olarak sözleşilmiş kişiyi bir başkasıyla aldatarak norm dışına çıkan kadın ve erkekler bu karakterleriyle birbirini bulmuş olur ve şehvet duygularını sınır tanımaz biçimde putlaştırdıkları için cinsel ilişkiye girer. Cinselliği sınır tanımadan yaşayanlar ile cinselliğini vicdân, sağduyu ve aklın kabul ettiği normlar içindeki serbestlik sözleşmesiyle uyumlu biçimde yaşayıp güven toplumu kuranlar birlikte olamazlar. Sınır çiğneyen ile duracağı yeri bilen aynı yerde buluşamaz.
Başkasına veya kendine Tanrı ile eşdeğer etkileyici özellikler veren, büyüklenme saplantısına girerek toplumun dikey bir hiyerarşi içinde yönetilmesi gerektiğini düşünen, güç ve yetkilerine dayanarak emir verip yasaklar koyan, büyüklük kompleksine kapılarak kendini herkesten üstün gören, sadece kendini benzersiz görüp kendi dışındaki herkesin yedeği ve alternatifi olduğunu kabul eden, kavmi ve töresini kutsayan, kast ilişkisi ve sınıfsal düzeni savunan, siyasal ve ekonomik mülkiyet eşitsizliğini benimseyen; Tanrı gibi tek olma, en üstün olma, var etme ve yok etme gücünü kendi elinde toplayıp yönetimin tek sahibi olma hevesi taşıyan biri ile barış, güven, dayanışma, eşitlik, kıst, özgürlük ve paylaşım bilinci taşıyan birisi hiçbir konuda uyuşamayacağı gibi cinsel doyum ve cinsel özgürlük ilkelerinde de uyumlu birliktelik oluşturamaz.”[14] âyetinde barış ve güven değerlerine inanan biri ile heveslerini tanrılaştıran birinin aralarında serbest cinsel ilişki kurma sözleşmesi yapmasının uyumlu bir birliktelik doğurmayacağına dair vurgu vardır.[15] Kur’ân burada aralarında serbest cinsel ilişki kurma sözleşmesi olmadan para veya maddi bir kazanç için cinsel ilişkiye girenlerin duygu ortaklığı içinde olduklarını, toplumsal değer ve normlara birlikte saygızılık ettiklerini, cinsel ilişkide beraberce sınır çiğnediklerini belirtir. Yani cinselliğini toplumsal kabûle uygun yaşayanlar ile birliktelik sözleşmesini umursamayarak cinsellik yaşayanlar birbirine denk olamazlar. Bunun din dilindeki karşılığı “Mü’min ile müşrik cinsel yaşam düzeninde paydaşlık edemez.” hükmüdür.
- 8. 2. Fuhuş
Fuhuş veya fahşâ aşırı çirkin şey, sınırı çok aşan şey,[16] fenalığı büyük olan söz veya eylem, çok çirkin iş; kalıcı değeri olmayan, zarar veren ve kalitesiz olan söz veya davranış;[17] gerçek dışı veya norm dışı olan şey demektir.[18] Bu nedenle bir şeyin kabul edilebilir, tölerans gösterilebilir sınırı aşmasına fâhiş denir.[19]
Fuhuş ve fâhiş aslında ekonomik bir terimdir. Alışverişte satıcının malı çok pahalı satması, mala değerinden fazla fiyat biçmesi, malın piyasa değerini yükseltmesi fuhuş durumu veya fâhiş durumdur. Bu bağlamda ticârî bir ilişkide hakkından fazla para istemek, ekonomik dengeleri sarsmak, geçim zorluğu üretmek ve alım gücünü düşürmek fuhuş yapmaktır. Abdestli kapitalizm veya abdestsiz kapitalist ekonomi-politik düzen bu nedenle fuhuş yapan sistemin adıdır. Kapitalizm her alanda fuhuş yaparak insanın bedeninden emeğine kadar her şeyinden kâr üretme yoluna gider.
Gelenekte bir kadının bedenini para karşılığında erkeklere kiralamasına fuhuş; fuhuş eylemi gerçekleştiren kadına fâhişe denir. Bedenini para karşılığında cinsel amaçla kullandıran erkeğe jigolo, yaptığı eyleme jigololuk denir.[20] Ancak geleneğin fuhşu dar alana sıkıştırması pek çok konuda olduğu gibi bu hususta da bir yanılgısıdır.
- 8. 3. Zinâ
Zinâ Ârâmîce[21] zenâ kelimesinden Arapçaya geçmiştir. Zunuun/zenun tırmanma, yüksek bir yere çıkmadır. Zenâu ise “Sidiğini tutan.” demektir. Kur’ân, zinâyı fâhiş bir eylem olarak nitelemesiyle[22] hem fuhşun kapsamı içine alarak tâciz, tecâvüz ve aldatma gibi oldukça çirkin, fena, birlikteliğe ihânet eden ve bağlılık sözünü çiğneyen eylemleri zinâ sayıyor hem de paraya ve maddî çıkar ilişkisine dayalı cinsel birliktelik kurmayı zinâ kabûl ediyor.[23]
Evli bir kadının kendi rızasıyla kocasını bir erkekle aldatması, evli bir erkeğin kendi rızasıyla karısını bir kadınla aldatması; bekâr bir erkeğin kadınlarla, bekâr bir kadının da erkeklerle para veya maddi çıkar karşılığında cinsel ilişkiye girmesi; aralarında serbest cinsellik anlaşması ve birliktelik sözleşmesi olanların partnerini aldatarak bağlılık ve güveni çiğnemesi; birinin diğerini tâciz etmesi veya diğerine tecâvüz etmesi zinâdır. Kur’ân’dan hareket ettiğimizde en kapsamlı zinâ tanımı budur. Bu tanım dışındaki târifler Arap örf ve geleneğinin, Yahûdî ve Mezopotamya âdetlerinin İslamlaştırılmasıdır.
- 8. 4. Zamparalık
Bekâr bir erkek ile bekâr bir kadın beraberce yaşamaya karar verdikten sonra aralarındaki serbest cinsel ilişkiyi para veya mal elde etme karşılığında yapmıyor, kimse kimseyi tâciz etmiyor, biri ötekine tecâvüz etmiyor, birliktelik süresince kimse kimseyi aldatmıyor ise bu çerçevedeki rızaya dayalı birliktelik ve cinsel ilişki zinâ veya fuhuş sayılır mı? Zinâ ve fuhuş, para veya maddi bir karşılık için cinsel ilişkiye girme, yani fâhişelik ve jigololuk yapma; eşini veya partnerini[24] aldatma, tâciz veya tecâvüz eylemi gerçekleştirme olduğuna göre sorunun yanıtı apaçık ortadadır. Fakat bu yanıttan Don Juanlık ve Kazanovalığa veya çapkınlık ve zamparalığa bir hoşgörü çıkmasın. Çünkü Don Juanlık ve Kazanovalık beğendiği karşı cinsi kandırıp cinsel ilişkiye girdikten sonra terk etmedir. Partneriyle sadece yatmayı düşünen ve bu konuda hiçbir bağlılık tanımayan ve güven vermeyen zampara ile sürekli karşı cinsin peşinden sadece cinsel ilişki kurmak için koşan çapkın tölerans gösterilmesi gereken kişiler değildir. Bunların davranışı cinselliği ayağa düşürür. Hâlbuki cinsellik belli ilkeler üzerinde kurulan birlikteliğin sonucu gerçekleşmelidir.
Don Juan, Kazanova, çapkın ve zampara serbest cinsel ilişki kuracağı kişide öncelikle evli bekâr ayrımı yapmaz; cinsel ilişki kurduğu kişiye belli süreliğine bile olsa hiçbir bağlılık taşımaz, onunla yazılı veya sözlü cinsel birliktelik sözleşmesi yapmaz, tâciz veya tecâvüz etme olasılığı yüksektir, partnerini sadece zevk için kullanıp başka partnerler arama yoluna gider. Bu nedenle Don Juan, Kazanova, çapkın ve zamparanın karşı cinsle kurdukları cinsel ilişki sözleşmesiz, anlaşmasız, vicdânî ve hukûkî bağlayıcılığı olmayan ve güven sarsıcı olan ilişki olduğundan zinâ kapsamındadır. Bunların gününü gün etme dışında bir amaçları yoktur, bunlar şehvetlerini tanrılaştıran ve hevâlarını[25] putlaştıran tiplerdir.
Bedenini satarak fâhişelik ve jigololuk yapan seks işçilerinin eylemleri de zinâdır. Seks işçisi olarak nitelenen ve yaşamak için bedenini satmak zorunda kalan kişileri bulundukları bataklıktan kurtarmak ancak dayanışma ve kolektif mücadele bilinciyle olur. Çünkü insan bedenini kâr amacıyla kullanan, vücudu satılan bir metâya dönüştüren ve insanı seks kölesi yapan düzenle savaşmak; genelevlerden randevuevlerine ve mafya pazarlarına kadar tüm fuhuş yuvalarına karşı mücadele etmek, oralarda sermâye olarak kullanılan bedenleri özgür ve onurlu bireyler haline getirmek için savaşmak her erdemli kişinin ve Muhammedî devrimcinin görevidir.
- 8. 5. Yasak İlişkinin Etrafında Dolaşmayın
“Evli bir kadın aralarında serbest cinsel ilişki kurma anlaşması olmayan bir erkekle, evli bir erkek kendisiyle serbest cinsel ilişki kurma sözleşmesi olmayan bir kadınla cinsel ilişkiye girmesin. Çünkü evli olanlar eşleriyle birbirlerinin cinselliğinden serbestçe yararlanmak için toplumun kabul ettiği biçimde birbirlerine söz verdiler. Bekâr erkek ve bekâr kadınlar da tıpkı evli erkek ve evli kadınlar gibi birbiriyle vicdân, sağduyu ve aklın onayladığı biçimde serbest cinsel ilişkiye girsinler. Bu konuda farklı yaklaşımlarla kendinize bahaneler üretmeyin. Çünkü toplumun vicdân ve sağduyusunun onaylayacağı serbest cinsel ilişki kurma anlaşması olmadan cinsel ilişkiye girdiğinizde toplumsal sınırı aşmış, norm dışına çıkmış, hoş görülmeyen çirkin bir iş yapmış ve toplumun gözünde fena bir işe soyunmuş olursunuz. Vicdân, sağduyu ve aklın toleransı dışına çıkarak hiçbir sözlü veya yazılı cinsel serbestlik sözleşmesi yapmadan cinsel ilişkiye girmek herkesin kolayca gidip geldiği kötü bir yolda yürümektir.”[26] âyeti zinâ ve fuhşa dikkatimizi çeker. Toplumsal normların kabul ettiği serbest cinsel ilişki kurma biçiminin dışında kalan cinsel birlikteliklerin toplum tarafından kabul görmeyeceğine özellikle vurgu yapılır. İnsan toplumda yaşayan bir varlık olduğundan cinsel yaşamını da bir düzene oturtmak zorundadır. Kur’ân, birey-toplum ilişkisini sağlıklı bireyler ve barış toplumu inşâsına giden yolda epey önemsemektedir.
Bir arada yaşamak, hukûku işletmek ve mülkiyet ilişkilerini düzene sokmak için ortak normlar gerekir. Özgürce ve dışlanmadan cinsellik yaşamanın en isabetli yolu da bu nedenle toplumla çatışmayan yöntemlerde cinsel yaşam sürdürmektir. Ancak cinsel yaşam standartlarının toplumdan topluma değişkenliği de dikkate alınmalıdır. Örneğin bir toplum iki kişinin sadece resmî[27] birliktelik sözleşmesi ile cinsellik yaşamasını onaylarken başka bir toplum devlet kurumlarını karıştırmadan iki kişinin kendi arasında anlaşarak birlikte yaşamasını onaylamaktadır. Ancak farklı kabûllere rağmen toplumsal normları dikkate alırken Kur’ân’daki ana ilkeyi unutmamalıyız.
Temel Arapça lügatlar ile İsrâ 32. âyeti birlikte düşündüğümüzde resmî nikâh varken veya birliktelik süresince aldatma, tâciz ve tecâvüzün olmayacağı, bir başkasıyla para veya maddi bir çıkar karşılığında cinsel ilişki kurulmayacağı, beraberliğin bağlılık ve güven içinde yürütüleceği koşulları üzerinden rızaya dayalı birliktelik yaşanırken verilen sözleri veya atılan imzaları unutup başkalarıyla cinsel ilişkiye girmek sınırı aşmak, norm dışına çıkmak, çirkin ve fena bir iş yapmak olduğundan hem fuhuş hem zinâdır.
devam edecek…
_______________________________________________________________________
[1] Nisâ, 22/Velâ tenkihû mâ nekeha âbâu-kum mine’n-nisâi illâ mâ gad selef(e) inne-hu kâne fâhişeten ve magten ve sâe sebîl(en)
[2] Nisâ, 23.
[3] İslam Fıkhı Ansiklopedisi, Evliliğin Oluşması, mütercimler: Ahmet Efe, Beşir Eryaysoy, H. Fehmi Ulus, Abdürahim Ural, Yunus Vehbi Yavuz, Nurettin Yıldız, İlmî Müşâvir: M. Emin Saraç, 9. Cilt, Risale Yayınevi, İstanbul, 1994.
[4] Muhammed Esed, Kur’an Kavramları, çevirenler: Ömer Aydın-Ertuğrul Özalp, Nikâh Maddesi, İşaret Yayınları, İstanbul, 2016.
[5] Râğıp el-İsfehânî, el-Müfredât, çeviren ve notlandıran: Yusuf Türker, N-K-H Maddesi, Pınar Yayınları, İstanbul, 2007.
[6] Tâciz: Rahatsız etme, âciz bırakma, bezdirme, bıktırma, usandırma.
[7] Tecâvüz: Saldırma, hücum etme, zorla sınırı geçme, başkasının hakkına el uzatma.
[8] İsrâ, 32.
[9] İslam Fıkhı Ansiklopedisi, Evliliğin Rükünleri, mütercimler: Ahmet Efe, Beşir Eryaysoy, H. Fehmi Ulus, Abdürahim Ural, Yunus Vehbi Yavuz, Nurettin Yıldız, İlmî Müşâvir: M. Emin Saraç, 9. Cilt, Risale Yayınevi, İstanbul, 1994.
[10] İslam Fıkhı Ansiklopedisi, Evliliğin Sigası, mütercimler: Ahmet Efe, Beşir Eryaysoy, H. Fehmi Ulus, Abdürahim Ural, Yunus Vehbi Yavuz, Nurettin Yıldız, İlmî Müşâvir: M. Emin Saraç, 9. Cilt, Risale Yayınevi, İstanbul, 1994.
[11] Mehir: Erkeğin evleneceği kadına evlenmeden önce verdiği para veya mal. Bunun oranı ve cinsi iki tarafın anlaşmasıyla belirlenir. Kadının işsiz, mesleksiz, parasız ve çaresiz olduğu çağlarda kadına bir güvence olarak ortaya çıkmış uygulamadır.
[12] İslam Fıkhı Ansiklopedisi, Hemen Nikâh Akdi Yapmak, mütercimler: Ahmet Efe, Beşir Eryaysoy, H. Fehmi Ulus, Abdürahim Ural, Yunus Vehbi Yavuz, Nurettin Yıldız, İlmî Müşâvir: M. Emin Saraç, 9. Cilt, Risale Yayınevi, İstanbul, 1994.
[13] İslam Fıkhı Ansiklopedisi, Evliliğin Tarifi, mütercimler: Ahmet Efe, Beşir Eryaysoy, H. Fehmi Ulus, Abdürahim Ural, Yunus Vehbi Yavuz, Nurettin Yıldız, İlmî Müşâvir: M. Emin Saraç, 9. Cilt, Risale Yayınevi, İstanbul, 1994.
[14] Nûr, 3/Ez-zânî lâ yenki-hu illâ zâniyeten ev muşriketen ve’z-zâniyetu lâ yenki-hu-hâ illâ zânin ev muşrik(un) ve hurrime zâlike ‘ale’l-mu’minîn(e).
[15] Bakara, 221.
[16] Ebû Hilâl el-Askerî, El Furûq fi’l-Luğa, İşaret Yayınları, Fuhş Maddesi, çeviren: Veysel Akdoğan, 3. Baskı, İstanbul, 2017.
[17] Râğıp el-İsfehânî, el-Müfredât, çeviren ve notlandıran: Yusuf Türker, F-H-Ş Maddesi, Pınar Yayınları, İstanbul, 2007.
[18] Hakkı Yılmaz, Kur’an’daki Önemli Sözcük ve Kavramlar, Fevahiş Maddesi, Nergiz Yayınları, İstanbul, 2017.
[19] https://www.etimolojiturkce.com/arama/fahis.
[20] Eski Farsçada serbestçe cinsel ilişki kurma sözleşmesi (nikâh) olmadan cinsel ilişki kuran kadına rûsbî/rôsbî denirdi. Ancak rû/rô yüz, s(i)bî beyaz, ak; rûsibi beyaz yüzlü kadın demekti. Beyaz tenli güzel kadını kastederdi. Bu sözcük zamanla anlam değiştirdi ve Türkçeye orospu diye geçti. Pezevenk Ermenicedeki poz (fâhişe) ve avak (sahip) birleşik kelimesinin Türkçeye geçmiş bir biçimidir. Türkçede bunun yanında muhabbet tellâlı, kavat, kodoş da kullanılır; kadınları fuhuş işlerinde alıp satan kimseleri kasteder. Azerbaycan Türkçesinde pezevenk iri cüsseli, heybetli, ulu ve yüce anlamlarına gelir.
[21] TDV, İslâm Ansiklopedisi, Ârâmîce, 3. Cilt, 1991.
[22] İsrâ, 32.
[23] Muhammed Esed, Kur’an Kavramları, çevirenler: Ömer Aydın-Ertuğrul Özalp, Zina Maddesi, İşaret Yayınları, İstanbul, 2016.
[24] Partner: Birlikte dans edilen kimse, dans eşi, rol arkadaşı, eş, ortak, takım arkadaşı.
[25] Hevâ: Vicdân, sağduğu ve aklın reddettiği istek ve eğilim. Zevk ve çıkar amaçlayan bencil istek.
[26] İsrâ, 32/Velâ tegrabuz’z-zinâ inne-hû kâne fâhişe(ten) ve sâe sebîl(en)
[27] Resmî: Devletle ilgili. Devletin yasama, yürütme ve yargısıyla ilgili. Devlete âit iş ve işlem. (Sivil: Resmî olmayan. Devlet kurumlarına ait olmayan. Devletin iş ve işlemleri dışında kalan özel ve tüzel kişiliklere ait iş ve işlemler.)