Belli ki Trump piyasa manipülasyonuna ilişkin yasalar çok net olmasına rağmen, kendisine burada bir muafiyet sağlamaya çalışmaktadır. Bu konuda arkasına almak istediği destek ise Hazine Bakanı Bessent’in açıklamalarında saklı. Bessent sık sık artık “Wall Street”in değil, halkın kazanacağını ifade ediyor.
Almanya’nın merkez sağ ağırlıklı yeni hükümetinin müstakbel başbakanı Friedrich Merz, bir süredir gündemden kalkmış olan “Taurus füzesi” tartışmasını yeniden başlattı.
Merz, iki yıldır Almanya’nın gerektiğinde nükleer başlık da taşıma kapasitesi olan bu son derece etkili stratejik silahın Ukrayna’ya verilmesinden yanaydı. Ancak o muhalefet lideri olarak Ukrayna’ya gerektiğinde Moskova’yı vurma olanağı verecek bu stratejik silah desteğini savunurken, Başbakan Olaf Scholz bunun Almanya’yı fiilen Ukrayna ile Rusya arasındaki savaşın bir tarafı haline getireceğine işaret ederek karşı çıkıyordu. Aslında Scholz savaşta Ukrayna’yı destekliyor, Almanya onun döneminde milyarca avroluk askeri ve ekonomik yardımda bulundu. Ancak bunları yaparken, başından beri “Üçüncü Dünya Savaşı’nı önlemeyi” hedeflediğini de vurguluyordu. Tüm baskılara rağmen Ukrayna’ya Kremlin’i bile vurma olanağı sağlayabilecek füzelerle ilgili tutumdan geri adım atmadı.
KONUYU ‘ERTELEMİŞTİ’
Kamuoyu yoklamaları Almanya’da halkın büyük çoğunluğunun da bu stratejik silahların Ukrayna’ya verilmesiyle, ülkenin Rusya’yla fiilen hasım olmasına karşı olduğuna işaret ediyordu. Bu arada koalisyon hükümeti içindeki anlaşmazlıklar nedeniyle ülke erken seçim sürecine girdi. Aşırı sağcı parti AfD (Almanya için Alternatif), yeni kurulan ve ülkenin doğusundaki eyalet seçimlerinde büyük başarılara imza atan “sol” parti BSW (Sahra Wagenknecht İttifakı), Ukrayna’ya yardımlara karşı çıkarak güçleniyorlardı. Scholz’un da “barışçı” çıkışlarla o sırada büyük prestij kaybetmiş olan partisi SPD’nin (Almanya Sosyal Demokrat Partisi) oylarını artırabileceği yorumları da yapılıyordu. Taurus tartışmasının kendilerine oy kaybettireceğini gören Merz, bu konuyu kapatarak, seçim kampanyası sürecinin gündeminden düşmesini sağladı ve çok sevdiği “göç” konusunu öne çıkararak seçimi kazandı.
Seçim sandıklarından çıkan sonuç Almanya için en mantıklı seçeneğin başında Merz’in yer aldığı merkez sağ çizgideki Hıristiyan birlik partilerinin, sosyal demokratlarla ortak olacağı bir hükümet olduğunu gösteriyordu. Aşırı sağcılarla işbirliği (şimdilik) söz konusu değildi.
Yeni hükümetin politik yönelimleri üzerine yürütülen koalisyon görüşmeleri geçtiğimiz hafta sonlandığında kimi kesimlerden Merz’e birçok konuda sosyal demokratlara ödünler vererek, kendi hedeflerinden uzaklaştığı suçlamaları yapıldı. Ancak bir haftadır süregelen tartışmalar durumun hiç de öyle olmadığını, Merz’in sosyal demokratları yedeğine alarak kendi yolunda gideceğini gösteriyor.
KENDİ YOLUNDAN DEVAM
Taurus tartışması da bunun bariz bir örneği.
Merz, “Ukrayna’nın artık savunma pozisyonundan çıkması gerekir” diyerek, bir süredir unutulmuş daha doğrusu dondurulmuş olan bu tartışmayı yeniden başlattı.
Zamanlama da buna uygundu. ABD Başkanı Trump’ın “barış girişimleri” sonuç vermemişti, NATO’nun geleceğiyle ilgili
gerçek dışı tartışmalar, Avrupa’nın Rusya karşısında korumasız kalacağı propagandalar daha da alevlenmişti.
Taurus füzelerini, tabii Avrupa’lı müttefiklerle anlaşarak, vermeye hazır olduğunu açıklayan Merz, böylece Ukrayna’nın Kırım’ı Rusya’ya bağlayan stratejik Kerç Köprüsü’nü tahrip etme şansı bulacağını da vurguladı. Böylece Almanya’nın bu konudaki inadının Ukrayna’nın bu savaşı kaybetmesine neden olabileceği propagandası yeniden canlandı. Scholz’un “Üçüncü Dünya Savaşı” uyarılarına etkisini yitiriyor.
Örneğin SPD’den gelen ilk tepkiler, Scholz’un bu kırmızıçizgisinin artık geçerli olmayacağının işaretlerini veriyor. Partinin genel sekreteri, bu konudaki kararın yeni hükümetçe alınması gerektiğini açıkladı. Yeni hükümette CDU’lu ve CSU’lu bakanlar çoğunlukta olacağına göre, SPD’liler karşı çıksa bile Merz’in isteği gibi bu sonuç çıkacağı ortada. Kaldı ki SPD’lilerin buna karşı çıkmayabilirler de. Yeni hükümette de savunma bakanlığına getirilecek olan sosyal demokrat Boris Pistorius’un bu konuda Merz’le uyumlu olacağı kesin.
Bu tartışma Almanya’daki geleneksel Paskalya barış yürüyüşleri öncesine geldi. Bu pazar ve pazartesi günleri, yani paskalya bayramında Almanya’nın birçok kent ve kasabasında bir araya gelen barış yanlıları geleneksel yürüyüşlerini gerçekleştirecekler. Geçmişte yüzbinlerce kişinin katıldığı bu eylemler, çeşitli siyasi parti ve barış örgütlerinin, sendikaların, hatta kiliselerin oluşturduğu ittifaklarla gerçekleştiriliyordu. Son yıllarda bu ittifaklar ve yürüyüşlere katılım azalıyor ancak yine de binlerce barışçı inatla “savaşlara son” çağrısıyla meydanlara çıkmaya devam ediyor. Yeniden alevlenen füze tartışması bu eylemlere katılımı ne ölçüde etkileyecek, göreceğiz.