Birkaç hafta önce Meksika Körfezi’nde BP’nin petrol arama lisansına sahip olduğu bölgede “Deepwater Horizon” adlı petrol platformu inflak ederek battı. Patlamada 11 işçi hayatını kaybederken, okyanus yüzeyine yayılan petrol hızlı hareket edilmediği ve yeterli önlemler alınmadığı için tüm canlı yaşamını tehdit eder hale geldi. Dün de sızıntıyı önlemek için okyanus dibine batırılan çelik ve betondan inşa edilen dev tıpanın işe yaramadığı açıklandı. Şu anda petrol kuyusundan günde 757 bin litre petrol suya karışıyor. BP’nin okyanus yüzeyine yayılan petrolü çözmek için kullandığı kimyasallar ise içerdikleri maddeler nedeniyle canlıların yaşamını tehlikeye attığı ve bu yöntemle başka bir çevre felaketine yol açıldığı için eleştirilmişti.
Dünyanın gözü önünde Meksika Körfezi petrole boğulurken, ortaya çıkmaya başlayan bilgiler ise BP ile ABD yönetiminin kirli ilişkilerinin, vaktinde alınmayan önlemlerin ve ihmallerin felaketin esas nedeni olduğunu ortaya koyuyor.
Fidel: Şirketler dünyanın gidişatını belirliyor
Geçtiğimiz günlerde yaşanan felaketle ilgili bir açıklama yapan Küba’nın efsanevi lideri Fidel Castro “Kamunun kaderini belirleyenler ortada” diyerek dünyanın en büyük petrol şirketlerinden BP’nin insan ve canlı yaşamını tehdit eden gücüne işaret etti.
Fidel, Meksika Körfezi’nde yaşananlarla birlikte, “Tabiatı kirletenlere karşı hükümetlerin çaresiz kaldığını, küresel ekonomi nedeniyle şirketlerin dünyanın (kötü) gidişatını belirlediğini” vurguladı.
Kirlilik henüz Küba’ya ulaşmamış olsa da, kapitalizmin yarattığı çevre sorunlarına daha önce de çeşitli vesilelerle dikkat çeken Fidel, canlı yaşamını tehdit edenlerin kimler olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
BP’nin tüm sorumluluğunu kabul ettiği söylese de, bu dev petrol tekelinin, kapalı kapılar ardında bu işten en az zararla çıkmak için pazarlıklar yürütmeye başladığı bildiriliyor. Obama yönetiminin de BP ile birlikte yaşanan kirlilikte sorumlululuğu bulunması, başka ABD şirketlerinin de işin içinde bulunması, başlayacak soruşturmalara rağmen felaketin örtülmesinden birden fazla odağın yarar sağlayacağına işaret ediyor.
BP, kirlilikten sonra nasıl dolaplar döndürüyor?
Louisiana, Missisippi, Alabama ve Florida’da olağanüstü hal ilan edilmesine, on binlerce kuşun ölebileceği ve okyanus canlılarının yok olabileceği uyarılarının yapılmasına sebep olan patlamanın sorumluluğunu üstlenen BP, geçen sene Washington’da yürüttüğü lobi faaliyetleri sırasında siyasetçilere döktüğü 15.9 milyon dolar karşılığında bu olaydan en az zararı alarak çıkmanın hesabını yapıyor.
BP üst düzey yetkilileri, felaket sonrası lobiciliği kapsamında aralarında senatörlerin de olduğu etkili kişilerle görüşmelere başladı bile. Listelerinde felaketten etkilenen eyaletlerin senatörlerinden, Obama yönetiminin önemli konumdaki yetkililerine kadar pek çok isim var. BP’nin işin içinden sıyrılmak için başladığı lobi faaliyetleri, patlamanın yaşandığı günden bu yana bu olayın BP’ye faturasının oldukça kabarık olacağı hesabıyla şirket hisselerinde yaşanan – tutarı yaklaşık 30 milyar doları bulan- erimeyi durdurmak için bilerek gündeme getirildiği yorumları da yapılıyor.
BP lobi faaliyetleriyle, bir yandan hisselerindeki erimeyi durdurmak için yatırımcılarına güven telkin ederken, öte yandan felaketten dolayı ödemesi gereken tazminatı olabildiğince düşük tutmayı amaçlıyor. BP’nin son yıllarda yürüttüğü lobicilik faaliyetlerinin odağında, ise petrol sızıntısının yol açtığı kirliliği önlemek için 2009 yılında çıkarılan yasaları aşma çalışmaları yatıyor.
BP, 2009 yılında bu platforma ilişkin olarak sunduğu raporda, patlamanın olduğu kuyuda büyük bir sızıntıya neden olacak bir olayın yaşanmasını ihtimal dışı olarak gösterdiği için suçlanıyor.
2005 yılında da BP’ye ait Teksas City rafinerisinde meydana gelen patlamada 15 işçi ölmüş, 180 işçi yaralanmıştı. Şirketin rafineride bıraktığı eksikliklerin patlamanın nedeni olduğu ortaya çıktığında şirkete 50 milyon dolar ceza verilmişti. Ancak BP’nin muazzam kârı ile kıyaslandığında bu miktarın gülünecek kadar küçük olduğu yorumları yapılmıştı.
Obama yönetimi BP’yi kayırmış
Yaşanan büyük felaketten dolayı BP’yi eleştirmekle yetinen Obama yönetiminin de bizzat felaketin hazırlayıcısı olduğu yeni bilgiler ışığında ortaya çıktı. Washington Post’un yayınladığı habere göre, Obama yönetimi geçen sene BP’yi “Deepwater Horizon” sondaj operasyonunun çevre üzerindeki olası sonuçlarıyla ilgili bir rapor yazmaktan özel olarak muaf tutmuş.
Resmi belgeler, bu bölgede sondaj çalışmaları başlamadan önce mineral yönetiminden sorumlu ABD Mineral İşletme Servisi’nin, BP’yi, 6 Nisan 2009 tarihinde Ulusal Çevre Politikası Akdi (NEPA) olarak bilinen kanunla zorunlu hale getirilen ve herhangi bir sızıntı durumunda bunun olası ekolojik sonuçlarını içermesi gereken rapordan muaf tuttuğunu gösteriyor.
Bu işlem BP’nin 10 Mart tarihindeki keşif planında yer verilen muafiyet talebinden sonra gerçekleştirildi. Buna göre, BP, muafiyet talep ederken, sızıntının “ihtimal dışı” olduğu, yönetmelikte yer alan, sızıntının yol açabileceği kötü sonuçları sınırlayacak önlemler dışında önlem istenmemesi isteğine de yer verdi. BP ayrıca çevre kaynaklarına yönelik her türlü etkiyi önleyecek, zayıflatacak ve ortadan kaldıracak bir politika izleneceğini de belirtiyor. Obama yönetimi ise BP’nin şirket politikasını taahhüt olarak göstermesi üzerine, normal koşullarda devletin bir biriminin sahip olması gereken yetkiyi, BP’ye teslim ediyor.
Bilim insanları ve çevreciler felaketin önceden öngörülemeyeceğine ilişkin açıklamaların yalandan ibaret olduğunu söylerken, derin sulardaki petrol platformlarından sızma olma ihtimalinin büyük olduğu yönünde uyarılar yaptıklarını, ancak bu uyarılara kulak verilmediğini belirttiler.
Obama yönetimi ile BP arasındaki ilişki ise yaşananların bir “ihmalle” sınırlı olmadığını gösterdi.
BP herhangi bir siyasetçiye yaptığı bağıştan çok daha büyüğünü 2008 yılında Obama’nın kampanyasına yaptı. BP ayrıca lobicilik için Obama’ya oldukça yakın olan John Podesta’nın yönettiği Podesta Grup ile anlaştı.
Yaşanan felaketten sonra Obama yönetimi ABD’nin binlerce kilometrelik kıyı kuşağı boyunca sondaj yapılmasını engelleyen moratoryumun kaldırılmasına verdiği desteği yineledi. Yönetimden gelen açıklamada, “Başkan yapılacak sondaj çalışmalarının büyük bölümünün güvenli olacağına inancını koruyor” denilerek destek tekrarlandı.
Dick Cheney’in Halliburton’u da işin içinde
Çetenin bir diğer bileşeninin ise Bush döneminde başkan yardımcılığı yürüten ve Irak savaşının mimarlarlarından biri olarak bilinen Dick Cheney’in ortakları arasında bulunduğu Halliburton enerji ve inşaat şirketi olduğu belirtildi. BP gibi Halliburton da Irak işgalinden en çok pay kapan şirketler listesinde üst sıralarda yer alıyordu.
Halliburton’un okyanusun altına yerleştirilen platformun çimentolanmasından sorumlu olduğu, petrol kuyusunun ve boruların çimentolama işleminin patlamadan sadece 20 saat önce bitirilebildiği kaydedildi. Temsilciler Meclisi’nde kurulan komisyon geçen hafta Halliburton’dan “Deepwater Horizon” platformu kapsamında üstlendiği işe dair tüm belgeleri komisyona iletmesini istedi.
Halliburton’un felakette sorumluluğu olabileceği ihtimalini kuvvetlendiren iki veri bulunuyor. Bunlardan biri 2007’de ABD Mineral İşletme Servisi tarafından yapılan bir çalışmada Meksika Körfezi’nde yaşanan 39 patlamanın 18’inde çimentolamanın en önemli faktör olarak belirlenmesi. İkincisi ise konunun uzmanlarının yaptıkları açıklamalarda çimentolama işleminin sadece 20 saat önce bitirilebildiği ve daha önce yaşanan benzer patlamaların bu kez de nedenlerden birinin çimentolama olabileceğine işaret etmiş olmalarıdır.
(soL – Dış Haberler)