Liselilerin okullarında başlattığı protestolar üçüncü haftaya girdi. İstanbul Liseliler Koordinasyonu: “Harekete geçme nedenimiz iktidar politikaları.” Koordinasyon olarak yarın saat 17.00’da Beşiktaş Meydanı’na çağrı yapan öğrenciler, “Taleplerimiz karşılanana kadar sokaktayız” mesajını verdi.
Öncü DURMUŞ
19 Mart Saray darbesinin ardından ülkenin dört bir tarafına yayılan direnişlerin son halkası liselilerin direnişi oldu. Milli Eğitim Bakanlığının Proje okul kapsamında yaptığı değişiklik ile birçok lisede öğretmenleri talepleri dışında yeniden görevlendirme ile okullarından ayırdı.
Rejimin ‘kindar ve dindar’ nesil planının bir aşaması olarak değerlendirilen öğretmen atamaları, iktidarın liselerde de yeni bir kadrolaşma çabası olarak görüldü.
Atamalara karşı liselerden yükselen direniş dalgası ise ülkede yükselen toplumsal muhalefetin güçlü bir parçası oldu.
“Öğretmenime dokunma” sloganıyla eylemlere başlayan liseli öğrenciler, kısa sürede velilerin, mezunların, üniversite öğrencilerinin de destek olduğu yeni bir mücadele alanını yarattılar.
Yarın saat 17.00’de Beşiktaş Meydanı’na buluşma çağrısı yapan İstanbul Liseliler Koordinasyonuyla devam eden protestoları konuştuk.
19 Mart’ın ardından başlayan itiraz sürecinin son halkası siz oldunuz. Öncelikle tüm bu yaşananları genel olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?
Her ne kadar henüz reşit bile olmayan arkadaşlarımızın okuduğu okullarımıza siyasetin karışmamasını istesek de ülke çapındaki adaletsizlik ve kaostan bizler de lise öğrencileri olarak etkilendik. Önce proje okullarında yenileme adı altında yapılan, eğitimin içini boşaltmaya yönelik operasyonlar, ardından ana branşların toplamından fazla olan din kültürü öğretmeni ataması biz liselileri bu karmaşaya dahil etti.
Bu duruma karşın biz; hiçbir haksızlığa tepkisiz kalmayacağımızı tüm ülke genelinde yaptığımız oturma eylemleriyle, yürüyüşlerle, protestolarla fazlasıyla gösterdik ve göstermeye devam edeceğiz. Eğitim-öğretimin içini boşaltmalarına izin vermeyeceğiz ve bunun için elimizden ne geliyorsa yapmaya hazırız. Bu ülkenin gençlerini sessizliğe mahkum etseler, özgürlüklerini kısıtlasalar da biz öğrenciler, bu kargaşaya kim tarafından sürüklediğimizin farkındayız. Bu noktadan sonra eğitime vurulan darbenin karşılığını misliyle almaları için susmayacağız ve en çok korktukları şeyi yapıp haklarımızı savunacağız.
Proje okullar kapsamında başlayan direnişler kısa sürede ülkeye yayıldı. Liselerdeki bu itirazlar nasıl açığa çıktı? Eylemler nasıl başladı biraz süreci özetler misiniz?
Öğretmenlerimizin uğradığı bu haksızlığı öğrenmemiz ve örgütlenmemiz arasında çok bir zaman farkı yok aslında. Durumu kavradığımız an tüm liseler kendi aralarında iletişime geçti ve bu haksızlığa karşı susamayacağımızı, tepkimizi somut olarak göstermemiz gerektiğine karar kılındı. Anlaşılan bu düşüncemizde liseliler olarak yalnız değildik ki tepkiler bir çığ gibi büyüdü ve hayal bile edemeyeceğimiz güzellikte bir direnişe önayak olduk. Şimdi ise okul içlerindeki eylemlerimizi sokaklara, alanlara taşıma konusunda hemfikiriz ve yine başaracağız; hiçbir baskıya, kısıtlamaya karşı yılmayıp mücadele edeceğiz.
Protestolar süresince lise öğrencilerine okul idarecileri, ailelerle konuşan emniyet mensupları dahil çok farklı yöntemle baskı uygulandı. Tüm bunlara öğrenciler nasıl tepki verdi?
Bu tür tepkilerle karşılaştığımızda, uzlaşmacı tavrımız ile eylemlerimizin çıkış noktası olan ilkeleri ve saygımızı koruma arzumuz arasındaki dengeyi gözeterek kendimize bir yol haritası oluşturmaya çalıştık. Öğrencilerin, bu tür yıldırma girişimlerine en doğru cevabı birlikteliği ve dayanışmayı sürdürmekle verdiğini düşünüyoruz. Dayanışmamız hakkında spekülasyonlar savurarak, halkı korkutarak ve liseli öğrencilerin hareketini çeşitli siyasi duruşlara bağlayarak halka panik veren operasyonları kınadığımızı da söyleyebiliriz.
Liseli arkadaşlar için öğretmen atamaları bardağı taşıran son damla diyebilir miyiz? Liselilerin bu tepkisinin, itirazların asıl nedeni ne?
Nasıl diğer kitle hareketlerini münferit bir olaya veya tekil bir nedene bağlamak yanlışsa, liselilerin şu anki tepkisini de yalnızca öğretmen atamalarına verilmiş bir tepki olarak yorumlamak doğru olmaz. Kaybedilen öğretmenlerimiz, sıra arkadaşlarımız ve tüm eğitim emekçilerinin verdiği mücadele bir bütün olarak düşünülmelidir. Eğitimde fırsat eşitsizliğinin, işçi çocuk ölümlerinin, hukuksuz ve dayanaksız tutuklamaların, birey özgürlüğünü hiçe sayan baskıcı kararların; yani özetle gençliğin özgür ve aydınlık bir geleceğe olan inancını baltalayan her gelişmenin biz liselilerin güncel tepkisinde öğretmenlerimizin zorla atanıyor olması kadar etkisi var. Baskının giderek arttığı ve toplumun adalete olan inancının her gün zayıfladığı bu atmosferin içine doğan ve yetişen bu genç kuşağın belli bir politik tepki üretmesi içgüdüseldir, doğaldır. Bu tepkilerin zamanlamasında ise elbette bir ay kadar önce Saraçhane’de gençlerin büyük çoğunluğunun ilk defa birinci elden iktidarın sokak şiddetini deneyimlemiş olmasının önemli bir rolü oldu.
Bu süre zarfında liseli ve üniversiteli gençler de bir buluşma gerçekleştirdi. Bu iktidara karşı birlikteliğin açığa çıktığını da aslında en net o alanda gördük. Sizin liseli öğrenciler olarak talepleriniz neler? Bugün liseliler ne istiyor?
Üniversiteli dostlarımızla aynı amaç uğruna buluştuk, iktidara karşı mücadele ettiğimizi biliyoruz ve her geçen gün sayımız daha da artıyor ve güçleniyoruz. Dün onlar direniyordu, bugün biz direniyoruz, yarın hep beraber direneceğiz. Çünkü bu direnişler bir kesimin veya bir sınıfın tepkisi değil, bu direnişler halkın tümünü benimseyen ve saflarına katan, zalim saray rejimine karşı bir mücadele. Bu direniş her topluluktan insanı içine kattığı gibi her topluluğun da taleplerini barındırıyor tabii ki. Bizim liseliler olarak en önemli talebimiz laik, özgürlükçü, bilimsel ve parasız bir eğitim alabilmek. Proje okul uygulamasının son bulmasını istiyoruz. Zorunlu, müfredattaki ve sınıftaki anlatımı uyuşmayan, dayatmacı din dersi almak istemiyoruz. Çeşitli safsatalarla evrim teorisinin müfredattan kaldırılmasını ve bilimsel eğitimin önüne set çekilmesini kabul etmiyoruz. Kulüplerimize ve etkinliklerimize sansür, kısıtlama istemiyoruz. Öğretmenlerimizin ideolojileri yüzünden sürülmelerini istemiyoruz. Okullarda, her geçen gün daha da normalleştirilmeye çalışan tacizleri ve taciz kültürünü hiçbir koşulda kabul etmiyoruz. Berkin’in, Rabia Naz’ın ve sayısız kız çocuğunun eğitim hakkının elinden alındığı bir ülkede okullarımızda en az bir adet öğünü ücretsiz biçimde öğrencilere sunmaktan aciz bir iktidarın altında eğitim görmeyi istemiyoruz. MESEM’lerde ölüme terk edilen çocuk işçilerin unutulmasını, öğrencinin emeğinin sömürülmesini, değersizleştirilmesini, gelecek kaygısı altında eriyip gitmesini istemiyoruz. Okuması gerekirken çalışmak zorunda bırakılıp iktidarın zulmüne yitirdiğimiz işçi kardeşlerimizi yanımızda istiyoruz. Kardeşlerimizin yerleri sıralardır; şantiyeler, fabrikalar değildir. Bu hak ve taleplerimiz için sonuna kadar direneceğiz.
Son olarak İstanbul Liseli Koordinasyonu olarak yarına bir eylem çağrısı yaptınız. Ne söylemek istersiniz?
Sesimizin evlerimizde, sınıflarımızda, okullarımızda çıktığı kadarı ile yetinmeden sokaklarda haykırabilmemizi ve bunun sürekliliğini sağlayabilmeyi elzem görüyoruz. Gündeme alışmadan aksiyon alabilmek, zulmün gündelik hayatımızın bir parçası haline gelmesini kabul etmek yerine direnişin her bir sıra arkadaşımızın hakkı olduğunu gösterebilmek, dayanışmamızın ilkesi haline gelmiş durumda. Okullarımızın kapıları ardında sınırlı kalmadan her bir seslenişi koca bir haykırışa evirmek, sıra arkadaşlarımızın sesini kendi sesimiz ile beraber duymak bizim için bir başlangıç, fakat son olmayacak. Başta tüm liseli sıra arkadaşlarımız olmak üzere bizimle beraber ses çıkarmak isteyen öğretmenlerimizi, üniversitelileri, anne-babaları ve bu çürümüş iktidara boyun eğmek istemeyen tüm halkı yarın saat 17.00’de Beşiktaş Meydan’a bekliyoruz. Taleplerimiz karşılık bulana kadar sokaklarda, meydanlardayız.