L. Doğan Tılıç
21 yılı geride bıraktık. Henüz çok başındayız ömrümüzün. Birinci yılımızda da delikanlıydık, 20’li yaşlarımızın başlangıcında olduğu gibi, ve kanımızın deliliği cesaretse eğer, 100. yaşımızda da değişmeyecek bu. Payımıza ne kadar baskı, şiddet, yasak, ceza, gözaltı, tutuklama düşse de.
Timur’la Murat’ın gözaltına alınmasından az sonra oğlum aradı Almanya’dan; “Baba, Timur Abi’yi almışlar!” diye, endişeli. “Evet” dedim. “Seni almıyorlar mı?” sorusu geldi ardından ama sesin tınısında endişeden başka bir şey daha var. “Niye ki” dedim, “Utanıyor musun?” “Eh, biraz dedi!”
Nasıl korkunç bir memleket oldu burası? Anneler ve babalar bir gösteriye katılan çocukları tekme tokat, suyla gazla, yerlerde sürüklenerek gözaltına alınır mı diye endişeli. Hiç olmayacak nedenlerle onca insan gözaltına alınıp tutuklanırken de, çocukları da kendi ebeveynlerinin başına bir şey gelmemiş olmasından biraz mahcup!
Bu tablo bir koyu karanlık göstergesi!
O karanlığı dağıtıp bir yerlerden ışık girmesi için memlekete, en fazla gereksinim duyulan şeylerden biri gazetecilik şimdi. Cesur, boyun eğmez, bağımsız, nesnellikten uzak olmayan ama ezilenden yana bir gazetecilik…
14 Nisan 2004’te dünyaya sayfalarını açan BirGün’ün yolculuğu; “uluslararası düzeyde bir düzine kadar dev grubun, bir yandan kimya sanayiinden otomotive, bankacılıktan sağlık sektörüne, turizmden silah sanayiine kadar her alanda faaliyet gösterirken, öte yandan da haber akışını ve kültürel üretimi önemli ölçüde kontrol ettiği, Türkiye’deki durumun da bunun yansıması olduğu vurgulanarak’’ ve buna karşı başlamıştı.
Geride kalan 21 yılda yolu da yolculuğu da gittikçe zorlaştı. ABD’yi saran yeni bir McCarthycilik dalgası dünyaya yayılırken, otokrasiler her yerde ifade özgürlüğünün üzerine çullanıyor. Teknoloji multi-milyarderleri, kendi internet mecraları yetmezmiş gibi, geleneksel medyanın klasiklerini de zapt edip, bin bir bedelle bugüne taşınan tüm gazetecilik ilkelerini yerle bir etmeye başladılar.
Muhalif ve eleştirel seslerin kısılması ve sansür, eski bir hikâye olsa da hiç bu kadar sofistike araçlarla ve gözü kara olmamıştı. Troller, iktidarların paralı askerleri olarak, tüm mecralardan eleştirel her sese saldırıyor, onları yok etmenin zeminini hazırlamak için canhıraş çalışıyorlar.
Teknoloji sektöründe servet ve etkinin giderek az sayıda kişide toplanması, Muskların, Bezosların, Zuckerberglerin dijital sosyal medya platformları üzerindeki denetimlerini artırmaları yetmezmiş gibi, geleneksel medyaya da musallat olmaları bir tür demokratik değerler ve bağımsız gazetecilik giyotinine dönüşüyor. Yarattıkları siyasi iklim Trumpgillerin önünü açıyor. Burada ve başka memleketlerde…
Umudu yok edemiyorlar ama… Umut sokaklarda, sokakların sesini duyuranlarda… Umut cesaretle konuşanlarda… Gözü kara milyarderler ve onların eli sopalı otoriter liderleri karşısına deli kanlarıyla, cesaretle dikilenlerde umut.
21 yıldan yüz akıyla çıktık. Ancak, mevcut karanlıktan çıkmak daha kolektif bir çaba, daha fazla dayanışma gerektiriyor. Bir, iki, üç… Daha fazla bağımsız medya, daha fazla BirGün gerektiriyor. BirGün’e daha omuz vermeyi, daha çok abone olmayı gerektiriyor.
Hiç kuşkum yok, bunu da yapacak ve önümüzdeki 21 yıllara bakacağız! İyi ki doğdun BirGün!