Bursa’nın İznik ilçesinde düzenlenen Uluslararası İznik Festivali’ne katılan Bahçeli, festival alanında vatandaşlara hitap etti.
Bahçeli, 1876 yılından bu yana geçen 134 yılda ülke yönetimine talip olanların, ömürlerini anayasa değişiklikleriyle tükettiğini ifade ederek, çok partili demokratik hayata geçilen 1946 yılından bu yana da demokrasinin bütün kurum ve kurallarıyla daha iyi işleyebilmesi için çaba gösterildiğini söyledi.
Ara rejimler döneminde yapılmış anayasalardan kimsenin memnun kalmadığını belirten Bahçeli, Türkiye’de anayasa değişikliğine karşı olan hiçbir siyasi parti veya sivil toplum kuruluşu bulunmadığına dikkati çekti.
Bahçeli, tartışmalara son verecek bir anayasa değişikliğinin yapılması ve milletin diğer gündemlerine geçilmesi zamanının geldiğini vurgulayarak, “MHP olarak her zaman anayasa değişikliklerinin yanındayız. Ancak bir şartla bu yanında olmayı tercih etmektedir. Anayasa, bir partinin anayasası olmamalı, bir kişinin amacına öncelik düzenlenmemeli, onun çıkarları uğruna kurban edilmemelidir” görüşünü dile getirdi.
Anayasanın uzlaşma zemininde oluşturulması gerektiğini savunduklarını hatırlatan Bahçeli, “Ancak bugünkü siyasi iktidar, Meclis’teki çoğunluğuna dayanarak ‘Ben yaparsam yaparım, yapmazsam da yapmam ama yaptığımı ister kabul edin, ister etmeyin’ mantığıyla Meclis’teki 330’un üzerindeki bir sayıyla referandum yoluyla da olsa ‘Ben bu anayasayı değiştiririm’ inadıyla bugün Türkiye’yi bir kaosa, bir krize, yeni bir çatışmaya doğru sürüklüyor” dedi.
“Türkiye darbeciler-demokratlar diye bölünüyor”
Bahçeli, iktidar partisinin, temel sorunları çözmek yerine “yoldaş ve yandaşlarının çıkarı” uğruna, kendisine “Ben” kendisinden olmayanlara “Öteki” diyerek Türkiye’yi “Ben ve ötekiler” ikilemine soktuğunu iddia ederek konuşmasına şöyle devam etti:
“AK Parti iktidarı dönemine bakalım: İnananlar inanmayanlar, laikler anti laikler, etnik temelli ayrışma, mezhep temelli bölünme, durup dururken 36 etnik grup gündeme getirilerek milleti birbirine karşı hasım etme gayretleriyle hep Türkiye’de bir cepheleşme, kamplaşma, ayrışma ve bununla birlikte bir gerilim stratejisi ve o gerilim stratejinin çatışmaya doğru yöneltilerek bugünkü iktidarın devamını koruma anlayışı hakim olmuştur.
Şimdi de darbeciler-demokratlar ayrımıyla Türkiye’yi ikiye bölmeye çalışıyor. Ne demek darbeciler? Bir anayasa değişikliği üzerinde kanaatini söylemek ve bulduğu eksiklikler sebebiyle ‘ben hayır diyeceğim’ diyerek bir milli irade tercihini netleştirmiş olan insanları darbeci olarak suçlamak ve kendilerini de demokrat olarak takdim etmek, hiçbir anlam ifade etmez.
Eğer Türkiye’de iktidarın çoğunluğunun dışındaki görüşleri, ‘Bir darbe niteliği taşıyan anlayışlar’ olarak kabul ederseniz, zaten siz Türkiye’de demokrasiyi geliştiremezsiniz, demokratikleşmeyi sağlayamazsınız, ancak ve ancak bölünmeyi körükleyerek demokratikleşme adına PKK‘yı siyasallaştırırsınız.”
“Yandaş yoldaşlarla beraber yolsuzluk düzeninin hesabının sorulacağı gün yaklaştıkça yargı, yürütme ve yasama arasında gerilim yaratıldığını” ileri süren Bahçeli, “Televizyonlardaki yandaşlarınızla sabahtan akşama kadar ‘evetçi’ dayatmalarla ABD ve AB‘den aldığınız desteklerle bu milleti kandırmaya yönelemezsiniz. Bu millet bir defa size inandı. Tekrar tekrar yanlışınıza inanması için bu milletin sağduyusunu kaybetmesi lazım. Bu millet, yüksek bir sağduyuya sahiptir” diye konuştu.
“Ne kadar ülkücülerin devrimcilerin idamını istismar edersen et…”
Bahçeli, 1987 yılında siyasi yasakların kalkmasına yönelik düzenlenen referandumun ardından Turgut Özal’ın hesaplarının tutmadığını ve oylarının düşüş eğilimine girdiğini anlatarak, şunları ifade etti:
“Yani halkın sağduyusunu istismara yönelirsen halk öyle bir süzgeçten geçiriyor ki hissetmeden ayağını kaydırıyor, bir günde yere çalıyor. Bugün de AKP’nin sonu budur. Ne kadar tahrik edersen et, ne kadar ülkücülerin devrimcilerin idamını istismar edersen et, ne kadar ağlarsan ağla, kaderini değiştiremezsin.
Geçen gün Meclis’te grup konuşmasında bir ağlama rolü oynuyor, karşısında da milletvekilleri başbakanla birlikte ağlıyor. Eğer ağlayacaklarını bilseydim, grup toplantısından önce 50 NC kamyonetle selpak gönderir, gözyaşlarını silmelerini sağlardım. Bu sahte gözyaşı, 12 Eylül şehitlerimizin, 12 Eylül öncesindeki mücadelede hayatlarını kaybedenlerin acılarını dindirmez. Bu sahte gözyaşı Recep Tayyip Erdoğan’a başbakanlıktan sonra yeni bir çalışma alanı bulur, o da AKP tiyatrosu olur.”
Devlet Bahçeli, “PKK‘ya ‘dur’ denecek, terörün kökü kazınacak, yolsuzluklardan hesap sorulacaksa bugünkü AKP’yi uyarmak lazım. Uyarmanın işaretiyse 12 Eylül‘de ‘hayır, hayır hayır’ demektir” dedi.
Bahçeli, 1876 yılından bu yana geçen 134 yılda ülke yönetimine talip olanların, ömürlerini anayasa değişiklikleriyle tükettiğini ifade ederek, çok partili demokratik hayata geçilen 1946 yılından bu yana da demokrasinin bütün kurum ve kurallarıyla daha iyi işleyebilmesi için çaba gösterildiğini söyledi.
Ara rejimler döneminde yapılmış anayasalardan kimsenin memnun kalmadığını belirten Bahçeli, Türkiye’de anayasa değişikliğine karşı olan hiçbir siyasi parti veya sivil toplum kuruluşu bulunmadığına dikkati çekti.
Bahçeli, tartışmalara son verecek bir anayasa değişikliğinin yapılması ve milletin diğer gündemlerine geçilmesi zamanının geldiğini vurgulayarak, “MHP olarak her zaman anayasa değişikliklerinin yanındayız. Ancak bir şartla bu yanında olmayı tercih etmektedir. Anayasa, bir partinin anayasası olmamalı, bir kişinin amacına öncelik düzenlenmemeli, onun çıkarları uğruna kurban edilmemelidir” görüşünü dile getirdi.
Anayasanın uzlaşma zemininde oluşturulması gerektiğini savunduklarını hatırlatan Bahçeli, “Ancak bugünkü siyasi iktidar, Meclis’teki çoğunluğuna dayanarak ‘Ben yaparsam yaparım, yapmazsam da yapmam ama yaptığımı ister kabul edin, ister etmeyin’ mantığıyla Meclis’teki 330’un üzerindeki bir sayıyla referandum yoluyla da olsa ‘Ben bu anayasayı değiştiririm’ inadıyla bugün Türkiye’yi bir kaosa, bir krize, yeni bir çatışmaya doğru sürüklüyor” dedi.
“Türkiye darbeciler-demokratlar diye bölünüyor”
Bahçeli, iktidar partisinin, temel sorunları çözmek yerine “yoldaş ve yandaşlarının çıkarı” uğruna, kendisine “Ben” kendisinden olmayanlara “Öteki” diyerek Türkiye’yi “Ben ve ötekiler” ikilemine soktuğunu iddia ederek konuşmasına şöyle devam etti:
“AK Parti iktidarı dönemine bakalım: İnananlar inanmayanlar, laikler anti laikler, etnik temelli ayrışma, mezhep temelli bölünme, durup dururken 36 etnik grup gündeme getirilerek milleti birbirine karşı hasım etme gayretleriyle hep Türkiye’de bir cepheleşme, kamplaşma, ayrışma ve bununla birlikte bir gerilim stratejisi ve o gerilim stratejinin çatışmaya doğru yöneltilerek bugünkü iktidarın devamını koruma anlayışı hakim olmuştur.
Şimdi de darbeciler-demokratlar ayrımıyla Türkiye’yi ikiye bölmeye çalışıyor. Ne demek darbeciler? Bir anayasa değişikliği üzerinde kanaatini söylemek ve bulduğu eksiklikler sebebiyle ‘ben hayır diyeceğim’ diyerek bir milli irade tercihini netleştirmiş olan insanları darbeci olarak suçlamak ve kendilerini de demokrat olarak takdim etmek, hiçbir anlam ifade etmez.
Eğer Türkiye’de iktidarın çoğunluğunun dışındaki görüşleri, ‘Bir darbe niteliği taşıyan anlayışlar’ olarak kabul ederseniz, zaten siz Türkiye’de demokrasiyi geliştiremezsiniz, demokratikleşmeyi sağlayamazsınız, ancak ve ancak bölünmeyi körükleyerek demokratikleşme adına PKK‘yı siyasallaştırırsınız.”
“Yandaş yoldaşlarla beraber yolsuzluk düzeninin hesabının sorulacağı gün yaklaştıkça yargı, yürütme ve yasama arasında gerilim yaratıldığını” ileri süren Bahçeli, “Televizyonlardaki yandaşlarınızla sabahtan akşama kadar ‘evetçi’ dayatmalarla ABD ve AB‘den aldığınız desteklerle bu milleti kandırmaya yönelemezsiniz. Bu millet bir defa size inandı. Tekrar tekrar yanlışınıza inanması için bu milletin sağduyusunu kaybetmesi lazım. Bu millet, yüksek bir sağduyuya sahiptir” diye konuştu.
“Ne kadar ülkücülerin devrimcilerin idamını istismar edersen et…”
Bahçeli, 1987 yılında siyasi yasakların kalkmasına yönelik düzenlenen referandumun ardından Turgut Özal’ın hesaplarının tutmadığını ve oylarının düşüş eğilimine girdiğini anlatarak, şunları ifade etti:
“Yani halkın sağduyusunu istismara yönelirsen halk öyle bir süzgeçten geçiriyor ki hissetmeden ayağını kaydırıyor, bir günde yere çalıyor. Bugün de AKP’nin sonu budur. Ne kadar tahrik edersen et, ne kadar ülkücülerin devrimcilerin idamını istismar edersen et, ne kadar ağlarsan ağla, kaderini değiştiremezsin.
Geçen gün Meclis’te grup konuşmasında bir ağlama rolü oynuyor, karşısında da milletvekilleri başbakanla birlikte ağlıyor. Eğer ağlayacaklarını bilseydim, grup toplantısından önce 50 NC kamyonetle selpak gönderir, gözyaşlarını silmelerini sağlardım. Bu sahte gözyaşı, 12 Eylül şehitlerimizin, 12 Eylül öncesindeki mücadelede hayatlarını kaybedenlerin acılarını dindirmez. Bu sahte gözyaşı Recep Tayyip Erdoğan’a başbakanlıktan sonra yeni bir çalışma alanı bulur, o da AKP tiyatrosu olur.”
Devlet Bahçeli, “PKK‘ya ‘dur’ denecek, terörün kökü kazınacak, yolsuzluklardan hesap sorulacaksa bugünkü AKP’yi uyarmak lazım. Uyarmanın işaretiyse 12 Eylül‘de ‘hayır, hayır hayır’ demektir” dedi.
CNNTurk