Aydınlanma projesi büyük umutlarla ortaya çıkarak dünyayı cennete çevirme umutlarını aydınların zihinlerinde kutsamıştır. Karanlık çağın verdiği huzursuzluk, düşünürlerin o çağa karşı nefretini kelimelerde gösterir. Bu çağda hiç olmadığı kadar modern bilimin doğuşu, düşünürlerin sırtlarını bilime yaslamasına sebep olmuştur. Bilim yükselişe geçtikçe artan bilgi ışığında o dönemin ruhu hiç şüphesiz tüm sorunların bilimle, özellikle doğa bilimleriyle çözüleceğini umuyordu. Haksız da sayılmazlardı. Yüzyıllarca donuk bir dönem geçiren Avrupa medeniyeti, bilginin ne kadar büyük bir güç olduğunu fark etmişti. Aydınlanma, artan bilgiyle insan doğasının keşfedilmesini ve bu sayede insan doğası keşfedildikçe insana uygun bir dünya yaratma arzusu içerisindeydi. İnsanın kullanma kılavuzunu bilmek onu daha iyi yönetmek ve ondaki potansiyeli tam anlamıyla kullanmak anlamına gelir. Ancak işler hiçte umulduğu gibi gitmedi. Artan bilgi insanı özgürleştirmedi. Artan bilgi insanı tahakküm altına almak için aracılaştırıldı. Bilgi arttıkça insanın sınırsız ve bitmek bilmeyen arzuları güç istencine doğru evrildi. Aydınlanmadan gücünü alan modern akımlar, bir taraftan üçüncü dünya ülkelerini sömürgeleştirmekte diğer yandan insan haklarını ortaya çıkarmaktaydı. Aydınlanma projesi bu anlamda çelişkilerle doludur. Güç bir tarafı yükseklere çıkarırken, bu yükseklere çıkma sonucu diğer taraf giderek aşağılara inmiştir. İnsan doğası keşfedilmeye çalışıldıkça onu sömürmek için bilgi, güç için bir aracı haline gelmiştir.
Aydınlanma üzerinden uzun bir zaman geçti. Geldiğimiz duruma baktığımızda başarıya ulaşamadı. Güç istenci geçmiş çağlarda olduğu gibi belki büyük bir umutla başlayan bu projeyi felaketlerle sonuçlandırdı. Sömürgeleştirmenin ve bu sayede sömüren tarafa daha iyi bir yaşam sunmak için etkili bir silaha dönüştürdü. İnsan hakları bile Batı Avrupa medeniyeti için geçerli oldu. Batı güçlendikçe, demokrasi belirginleştikçe, refah ortamı Batı Avrupa’da arttıkça sömürülen ülkeler toprağa daha çok gömüldüler. Çünkü Avrupa’nın yükselişe geçmesi için diğer tarafın kullanılması gerekiyordu. Tüm insanlığa daha iyi bir gelecek umuduyla çıkan Aydınlanma projesi, Avrupa merkezci bakışla etkisini ancak Batı medeniyeti içerisinde sürdürmüştür. Bir taraftan yaraları iyileştirirken diğer taraftan kapanmaz büyük yaralar açmıştır. Tıpkı bilimin iyiye kullanıldığında milyonlarca insanı ölümden kurtardığı gibi diğer yandan tam tersi olduğunda milyonlarca insanın ölümüne yol açması gibi aydınlanma tüm bu çelişkileri ortaya çıkarmıştır. Bilim ilerlediği ölçüde aydınlanma düşünürlerinin zihinlerinde kutsadığı gibi ilerlemeolmamış ve güce gittiği için insan doğası da kötüye kullanılmıştır. Bilim ilerlediği ölçüde temel insani değerler ilerlememiştir. Temel insani değerler ancak Batı medeniyeti için geçerli bir hal almıştır. Kapitalist batı, vahşi kapitalizmini bile kendi vatandaşları için uygulamaya koymayıp bunu üçüncü dünya ülkeleri içerisinde tam anlamıyla uygulamaya koyarak ezmiştir. Yani geçmişten gelen o sömürgeci anlayış sadece şekil değiştirerek artık bir fiziksel sömürüden ekonomik sömürüye, psikolojik sömürüye evrilmiştir.
Bu sebeple rasyonel olmayı, sürekli bilime atıf yaparak ilerlemeyi kutsayanlar bu çelişkileri görmüyorlar mı? Benim kanaatime göre görmüyor/göremiyorlar. Çünkü geniş halk kitleleri de dahil ilerleme anlayışları dar olduğu için sadece bilimle ilerleneceğini sanıyor. Tam tersine bilim geliştikçe yaralar daha da büyüyor. Sınırsız güç arzusu hedefine büyük bir iştahla daha da yaklaşılıyor. Bu sebeple bu çelişkileri görebilmek için bilgiden önce bilince ihtiyacımız var. Bilinçli olmakla bilgili olmak veya zeki olmayı birbirinden ayırmamız gerekir. Kişi çok zeki olabilir hatta birçok buluş gerçekleştirebilir fakat bilinçli olmayabilir. Eğer her okuyan, zeki olanlar bilinçli olsaydı bu çelişkileri görebilirdi. Dünyaca ünlü üniversitelerin kapılarında bekleyen kapitalistler, en başarılı gençleri alarak onların zekâsını güce giden süreçte kullanıyor. Bunlar zeki olsa da neye hizmet ettirildiklerinin bilincine varamıyor. Çünkü eğitim sistemleri bilgi kazandırsa da bilinç tam olarak kazandıramıyor. Hiçbir sınav sistemi bilinç kazandırmayı ölçemiyor ama bilgi kazandırmayı ölçüyor.
Bilinçli olmanın en büyük avantajı nerede durduğunu, diğer taraftan ne olduğunu, nasıl kuşatıldığını ve çelişkilerin ne olduğunun bilincine varılması demektir. Bilinçli olmak, yüksek bir yere çıkarak ve etrafa 360 derecelik bir bakış açısıyla bakarak var olan çelişkilerin bilincine varılmasını sağlamaktır. Dünyada uçurum her geçen zaman zarfında artarken milyonlar bunu göremiyor. Görse de bu çelişkiler sadece sloganlarda kalıyor ve en sonunda unutulup tekrar uyuşturuluyorlar.
Bilinçli olmak sorumluluk gerektirir. Bu sorumluluk acı vericidir. Bu acı farkındalığın acısıdır. Çünkü tüm bu çelişkileri görmek ve “Bu nasıl olur?” diye haykırmak ve bunun yarattığı dehşet bilinçli bir bireyi sersemletir ve harekete geçirmek ister.
Dünya çelişkiler bataklığında bir yer olmasına rağmen geniş halk yığınları bunu göremiyor. Eğitim sistemi bilgiye, niceliğe odaklandığı için bakış açıları sunamıyor. Bilgi, bir takım makam mevki sahibi olmakla özdeş hale geliyor. Bilgi arttıkça bilinç kayboluyor çünkü bilgi hiyerarşik kurulan bir mekânda daha yükseklere çıkmak için aracı hale geliyor. Bilgi, geniş ufuklar kazandıramıyor ancak başkasını tahakküm altına alma arzusuna dönüşüyor. Bu sebeple Aydınlanma da tarihin tozlu raflarında yerini almıştır. I. Ve II. Dünya savaşlarının olması bile Aydınlanmanın bitişinin bir habercisi değil midir? Özgürlük sloganlarıyla başlayan hareket büyük bir faciayla bitmiştir.
İnsanlığın yeni bir bilgiye değil, önce bilince ihtiyacı var. Bilinç olmadan bilgi şiddete, uçurumlara, çelişkilerin artmasına evriliyor. Ancak bilinç kazanılırsa bunun önüne geçilebilir. Bilinç için yeni bilgilere gerek yoktur. İnsan doğasında uyutulmuş halde bekleyen bilinci uyandırmak için geniş açılarla çevrenizdeki çelişkilere bakın. Dar kalıplardan kurtularak etrafı geniş açılardan gördükçe vicdanınızda kıpırdanmalar meydana gelecektir. Bilinç uyandıkça vicdan devreye girecek ve size isyan duygusunu, harekete geçme dürtüsünü kazandıracaktır. Eğer bunlar olmuyorsa bilinciniz uyanamamış demektir. Etrafa genişçe baktığınız halde bunları göremiyor, içinizde bir haykırma meydana gelmiyor ve rahatsız olamıyorsanız, narkoz etkisinden kurtulamamışsınız demektir.