BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, grup toplantısıda yaptığı konuşmada, sözlerine helikopter kazasında yaşamını yitiren beş subay ile sanatçı “Kıvırcık Ali” için başsağlığı dileklerini sunarak başladı.
‘DUBLE YOL’SUZLUK’
Eşbaşkan Demirtaş, Başbakan’ın geçen haftaki grup toplantısında gösterdiği “duble yol” haritalarına karşılık bölge illerinin ekonomik, eğitim, sağlık durumlarını gösteren haritalarla verdi.
Demirtaş şunları kaydetti: “Biz gösterdiğiniz haritaları baktık inceledik, ülkede bir de duble yolsuzluk haritaları var. Onları niye göstermedi diye merak ettik. Şöyle bir rakamlara baktık. Asıl vahim durum bu duble yolsuzluk haritalarında. ‘Ülkeyi böldüler bölecekler’ diye bizi suçluyor. TÜİK’in rakamlarına göre Türkiye’de 339 bin kişi açlık sınırının altında yaşıyor, 12 milyon 750 bin kişi yoksulluk sınırının altında. Toplam 13 milyon insan yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Başbakan’ın her gün meydanlarda ‘şunu yaptık, bunu yaptık’ dediği günlerde resmi rakamlar bunlar. 13 milyon insan senin ülkende yoksul aç ve sen çıkıp halen bu ülkede güllük gülistanlık bir hava var haritası çizip bunun üzerinden halkı kandırmayı planlıyorsan bu halka hakarettir. En azından onu söylerken arkasından da ‘tamam bu ülkede 13 milyon yoksul insan var onları unutmadık’ de bari.”
Demirtaş, bölgede köy boşaltma yakmalardan önce küçük-büyükbaş hayvan sayısı ve süt ile et üretimine işaret ederek bölgenin durumunu belirten haritaları gösterdi.
Demirtaş, “Bu güvenliğe ayrılan pay, bu Yeşil kart oranı haritası… Doğu Güneydoğu’ya dikkat edin. Kimse yanlış anlamasın, bu Kürdistan haritası değil yeşil kart sağlık haritalarıdır. Bunlar duble yolsuzluk haritalardır. Kişi başına düşen hemşire ile ilgili en geri iller, bu haritada. Bunları kim çizdi? Okullaşma oranları en geri iller bu haritaları da mı BDP’liler çizdi? Dolayısıyla ülkenin gerçek tablosu budur” dedi.
BÖLÜCÜNÜN DANİSKASI SİZSİNİZ
Demirtaş şöyle devam etti: “Ülke hükümetler tarafından zaten bölünmüştür. Her bir rakam için haritaya yazsanız ülke bölünmüştür. Bebek ölüm oranlarında, üniversite kazanma oranlarında böyledir. Hal böyle iken biz ülkeyi yeniden birleştirelim diye projeler üretiyoruz ama birileri çıkıp bu tabloları halkın gözünden uzak tutuyor. Bunlar bölücüdür diyorlar. Bölücünün daniskası sizsiniz, bütün hükümetlerdir. Ülkeyi böyle böldünüz işte.”
BDP’nin projelerinin bölünmüş haritaların ortadan kalkması için olduğunu ifade eden Demirtaş, Demokratik Özerklik projesinin tek kurtuluş reçetesi olduğunu söyledi. Demirtaş, “Bu yönetim anlayışı olmazsa başbakanlık padişahlık zihniyetiyle yürümeye devam edecek” dedi.
‘HİZBULLAH TAHLİYELERİ ORTAK ESER’
Demirtaş, Hizbullahçı liderlerinin tahliyesine ilişkin, “Bu gelişmelerle hükümet ve yargı artık iş yapamaz, yönetemez hale geldiğinin tablosunu ortaya koymuştur. Bu gelişmeyle toplumun vicdanı yaralanmıştır” şeklinde konuştu.
Adil yargılanma hakkı mağdurlar için olduğu kadar sanıklar için de gerekli olduğunu vurgulayan Demirtaş, tahliyelerin on yılda yargılamayı bitirmeyen yargının ve bunun zeminini oluşturmayan hükümetin ortak eseri olduğunu ifade etti.
Demirtaş şöyle devam etti: “Yargı ve hükümet el ele verip ortaya bir imalat çıkardılar ve bu Türkiye’yi rahatsız ediyor. Mesele Hizbullah meselesi de değil. Eğer Türkiye Hizbullah’ı tartışacaksa Hizbukontra olarak adlandırılan JİTEM sorgulanmalıdır. Ortada bir JİTEM, derin devlet yapılandırılması, devlet eliyle gerçekleştirilmiş seri cinayetler zinciri vardır. Bizzat devletin emriyle, göz yummasıyla, teşvik etmesiyle gerçekleştirilen cinayetler serisi vardır. Türkiye belki toplu mezarlar tahliyeler vesilesiyle bu kontrgerilla gerçeğiyle yüzleşiyor, ama Kürt halkı yıllardır bu trajediyle yaşıyor zaten. İnanın ki o bölgede 90’lı yıllarda yaşananlar birer ortaya çıkarılsa Türkiye kamuoyu Türkiye halkı bu ülkenin vatandaşı olmaktan belki de utanacaktır. Bunlar daha ne ki, köy yakmalar, işkenceler, kaçırmalar bunların arkasında devlet otoritesi vardır.”
Demirtaş, dönemin bakanları, emniyet müdürleri, olağanüstü hal tamamının ‘hizbukontra’ cinayetleriyle ilgili yargı önüne çıkarılması gerektiğini belirtti.
CİNAYET EMRİNİ VERENLER DIŞARIDA
BDP Eşbaşkanı, “Bu cinayetlerin emrini verenlerin hepsi dışarıda, halkın yönetici sıfatıyla ‘anlı şanlı’ görevlerde bulunmaktalar. Bunlar toplumun vicdanını yaralıyor. Bununla ilgili neden hesap verilmiyor? Bilinmiyor mu, ortay çıkmadı mı bu gerçekler? Neden yargılanmıyor dönemin başbakanı, genelkurmay başkanı?” diye sordu, Kürt halkının vicdanının otuz yıldır her gün kanadığının görülmesi gerektiğini söyledi.
Sorunun Kürt sorununun bir parçası olduğuna dikkat çeken Demirtaş, “Bunların ortaya çıkarılması için hakikatleri araştırma komisyonunu oluşturmak lazım. Bu işleri savcılar, yargıçlar çözemez. Kim devlet adına, kontrgerilla adına, PKK adına canice suçlar işlemişse, ne yapmışsa ortaya çıkarılsın. Hepsini ortaya çıkaralım. Toplum tarihiyle yüzleşsin, ancak bu şekilde çözülür” şeklinde konuştu.
‘SÖZLEŞMELİ ER ALACAĞINA, HAKİM AL’
Demirtaş, verdiği örneklerle yargının, isterse dört ayda, isterse dört yılda kararlar alabildiğine işaret ederek, “Bu hükümet isterse elli bin sözleşmeli er de alabiliyor, hakim yerine. Bunlar imalat hatasında suç ortağıdırlar, kimse topu birbirine atmasınlar. Son derce mümkündü bu tahliyeleri önlemek. Savaşa bu kadar bütçe ayrılacağına eğitime, adalete bütçe ayrılsaydı bu işler bu noktaya gelinmezdi” dedi.
Demirtaş, Başbakan Erdoğan’a, “Elli bin sözleşmeli er alınacak, niye alacaksınız, neye ihtiyaç var, hani Kürt sorunu çözülecekti” diye seslendi.
Cezaevlerindeki hasta tutukluların durumlarına dikkat çeken Demirtaş, “Abdulsamet Çelik, Mehmet Aras, Sedat Karadağ bunlar ölümle pençeleşiyor ama bunların tahliyesi olamaz mümkün! Hizbullahçılarla aynı ceza hükmü ama tahliye olmuyorlar. Dolayısıyla rezalet tek açıdan değerlendirilemez” dedi.
‘ADELET SİSTEMİ ÇÖKMÜŞSE DEVLET YOKTUR’
Demirtaş, “Bir ülkede adalet sistemi çökmüşse ortada devlet diye bir şey yok demektir. O yüzden mahkemelerde ‘Adalet mülkün temelidir’ diye yazar. Çökmüşse adalet, devlet yoktur. Sen istediğin kadar tek devlet, millet de ortada ne devlet, ne yargı kalmış” dedi.
Demirtaş, Yargıtay’ın ve başta Diyarbakır olmak üzere bazı mahkemelerin BDP’lilere ilişkin dosyalarda el çabukluğuyla davranıp kararlar verdiğini söyledi, “Bizimle ilgili dosyalarda aceleniz ne? Bizimle ilgili dosyalar Yargıtay’a gidiyor, üç-dört ayda onaylanıyor, belediye başkanlarımızın dosyaları onaylanıyor. Aceleniz ne, hani çuvallar doluydu? O çuvalların arasından nasıl BDP’lilerinkini çıkarabiliyorsanız, Hizbullahçılarınkini de çıkarsaydınız” diye seslendi.
‘BİLSELER DE ANADİLDE SAVUNMA YAPABİLİRLER’
Demirtaş, 13 Ocak’ta görülecek KCK duruşmasını işaret etti, anadilde savunma yapma hakkının mutlaka tanınması gerektiğini belirtti ve tutukluların serbest bırakılmasını istedi.
“Arkadaşlarımız Türkçe’de biliyor olsa anadilde savunma hakkına sahiptirler” diyen Demirtaş, Kürt siyasetçilerinin bu haklarını kullanmaları için Diyarbakır’da olacaklarını ifade ederek tüm duyarlı kesimleri mahkemeyi izlemeye davet etti.
Demirtaş, “Umut ediyoruz ki 13 Ocak’ta Türkiye’yi rahatlatacak bir tahliye kararıyla bu hukuk rezaletine son verilmiş olacak” dedi.
etha