TOPLUMLARI ve insanlığı kirleten, böylece sosyal ahlakı çökerten oluşumlardan biri de fakirliktir. Fakirliği iki yönlü ele alabiliriz. Birisi ruhun akirliği, diğeri ekonomik açıdan fakirliktir. Ruhun fakirliğini çeşitli şekillerdeki paylaşımla giderebiliriz. Mesela, öğretim bunlardan biridir. Eğitim ve öğretim faaliyetleri, ihtiyaç anlamına gelen fakirliği gidermenin başta gelen yollarıdır.
Ekonomik fakirliği ise paylaşım dediğimiz zekât, infak ve sadaka ile temizleyebiliriz. Aslında “fakir adam”, “ihtiyaç sahibi adam” anlamına gelmektedir. Bir ihtiyaç, nasıl giderilmesi gerekiyorsa öyle giderilmelidir. Maddi anlamda ihtiyaç sahibi olanların elinden tutmak, onları sürünmekten kurtarmak adına yardım etmek, karşılıksız olarak ihtiyacını gidermek, sosyal ahlakın önde gelen değerlerinden biridir.
SADAKA BİR PAYLAŞIMDIR
Sadakanın, yani bir paylaşım şeklinin sosyal ahlaka etkisini Yüce Allah şöyle hüküm altına almaktadır:
“Onların mallarından sadaka al; bununla onları temizlersin, onları arıtıp yüceltirsin” (Tövbe, 103).
Fakirlik, yoksulluk toplumun kiridir. Bu kirin giderilmesi için temizlik gerekiyor. Servet farkının meydana getireceği kıskançlığı, hasedi, çekememezliği, düşmanlığı toplumdan temizlemek birinci temizliği ifade etmektedir. Toplumsal ahlakı sağlamlaştırmak için paylaşım şarttır. Bu duyguları ortadan kaldırmak zorunludur.
Diğer taraftan infak eden, zekât veren ve sadakayı işler hale getirenler kendi ruhlarını da temizleyip yüceltmektedirler. Arınıp yücelen ruhlar, toplumun fakirlik, yoksulluk kirini de temizlerler.
İnfakı, zekâtı ve sadakası verilen malın geride kalanı temizdir. Böylece bu paylaşımı yapanlar kendi mallarını da temizlemektedirler. Çünkü onlar şunun bilincindedirler:
İYİLİK YAPAN MÜCAHİTTİR
“Mallarında dilenciye ve yoksula ait belli bir hak vardır” (Mearic, 24- 25). Malında fakir, dilenci ve yoksulun hakkı olduğuna inanıp yardım edenler, sosyal ahlaka can vermektedirler. Paylaşımı hayata geçirenler, pintiliği ve cimriliği rtadan kaldıran ve onları sosyal hayatın lügatinden çıkaranlardır. Pintiliğin ve cimriliğin bir ruh hastalığı, kiri olduğunu düşünürsek ekonomik anlamda iyilik yapanlar, onu tedavi edenler mücahitlerdir. Onlar toplumsal bilinci gelişmiş, sosyal ahlaka yardım eden güçlü ruha sahiptirler. Fakirliğin sosyal ahlakı kirletip çürüttüğünün, bu çürümeyle mücadele etmemenin bir çeşit intihar olduğunun (Bakara, 195) farkındadırlar. Bir fakirin maddi imkânsızlıktan çıkardığı iniltiyi dindirmenin sosyal ahlaka can vereceğinin inancını gönüllerinde saklamaktadırlar. Fakirliğin kiri varken, sosyal ahlak nasıl yaşanır?
CİMRİLİKTEN KAÇINMALI
Yüce Allah “paylaşıma” Kuran’da başka bir açıdan bakarak zekât, infak ve sadakanın dışında başka bir mana da vermektedir. “Allah’a güzel borç vermek” bu manadadır. Bu “Allah’a güzel borç vermek” eylemi ve onun Allah katındaki değeri birden çok ayette yer almaktadır. “Allah’ın kat kat fazlası ile geriye ödeyeceği bir güzel borcu O’na verecek kimdir? Allah alır ve kat kat fazlası ile geri verir ve hepiniz sonunda O’na döndürüleceksiniz” (Bakara, 245). Bu ayette yer alan “karada” fiilinin manalarından hareket ederek Allah’a borç vermenin ne anlama geldiğini açıklayabiliriz. Bu kelime “kesmek” manasına gelmektedir.
KISKANÇLIK ORTADAN KALKAR
Fakire, yoksula yardım etmeyi Yüce Allah kendisine borç verme olarak kabul ettiğine göre, bu paylaşım fakir ve yoksulun gönlündeki kini, kıskançlığı, hasedi hatta düşmanlığın kökünü kesmektedir. Ayırmak, koparmak manasından hareket edersek paylaşımı gerçekleştiren kişinin gönlündeki cimrilik duygusunu koparıp ayırmaktadır. Cimrilik tarlada ekinin büyümesini engelleyen ayrık, yani yabani otlara benzer. Onu kişinin gönlünden koparıp atan paylaşım, yani Allah’a güzel borç vermektir. İslam uğruna yapılacak olan mücadeleye yardımda bulunmayı, fakire yardım etmeyi kendisine borç verme olarak kabul eden Yüce Allah, o kişiye kat kat onun karşılığını vereceğini hükme bağlamaktadır. Bu ve buna benzer ayetleriyle Yüce Allah, inananları yardım etmeye, paylaşıma teşvik etmektedir. Kuluna nimet olarak verdiğini, geriye borç olarak istemektedir. Mümin kişi, fakire verdiği ekonomik değerin karşılığını Allah’tan beklemeli, fakirden değil.
FAKİRİN ELİNDEN TUTULMALI
Yüce Allah’ın, fakirin elinden tutmayı ve kamunun ihtiyacını karşılıksız gidermeyi önemsemekte olduğunun bilinci topluma yayılmalıdır. Yapılan yardımı Yüce Allah’ın bereketlendirerek kendisine ödeyeceğini, ahirette de ödüllendireceğini bilmeli ve bu bilinçle sosyal ahlaka destek vermelidir. Cömertlik, fedakârlık ve paylaşım şeklinde ortaya çıkan erdemin insana kazandıran eğitim görevinin büyük bir kısmını yerine getirip sosyal ahlaka yardımda bulunmuş olacaktır. Toplumu çürüten, düşmana muhtaç hale getiren, bağımsızlığını dinamitleyen, savunma gücünü kıran fakirlikle mücadele etmenin ne denli yüce bir erdem olduğunu, bu ve buna benzer ayetleriyle ortaya koymaktadır. Fakir toplumlar, cehaletle mücadelelerini gerektiği şekilde yapamazlar, geleceklerini karanlığa bırakırlar. “Sizden o büyük fetihten önce infak edip savaşanlarla, savaştan sonra infak edenler eşit değildir. Öncekilerin derecesi sonradan infak edip savaşanlardan daha yüksektir” (Hadid, 10). İslam’ın doğuşundaki sosyal sıkıntıları ortadan kaldırmak, bertaraf etmek, azaltmak için gerekli olan maddi ve manevi htiyaçları gidermek uğruna fedakârlıkta bulunup infak eden, hiç yüksünmeden malını verip cömertlik yapanlar, büyük ve yüce erdemi yakalayanlardır. Müslümanların bir kaşık suda boğulacağı o zor dönemde, o imkânsızlıklar içinde malını isteyerek verenler, ilahi dava uğruna fedakârlıkta bulunan bu insanlar büyük kurtuluşu elde etmiş ve Allah’a yakın olma sıfatını kazanmışlardır. Mekke’nin fethi İslam’ın çıkış noktası, baskılardan kurtuluşun başlangıcı, özgürlüğün, bağımsızlığın bayrağının göndere çekildiği tarihtir. Ayet sadece bu fethi anlatmıyor. Daha sonraki nesillerde de olacaktır.
YARDIM FETİHTİR
Günümüzde insanların yokluktan, fakirlikten dolayı çıkardıkları iniltiyi dindirmek için yapılan yardımlar Mekke’nin fethini andırmaktadır. İnsanların gönülleri Mekke değil midir? Sosyal ahlakı korumak için fakirlere, yoksullara yardım etmek, fetihte bulunmak demektir. İhtiyacın büyük, yaranın derin olduğu yerde imdada yetişmek bir Mekke fethi değil midir? Ekonomik yokluğundan dolayı kötü yola düşecek bir kadına yardım edip onu kurtarmak bir fetih değil midir? Ekonomik yokluğun sosyal ahlaka attığı bombaları, dinamitleri patlamadan engellemek bir fetih değil midir? Ekonomik yokluğun sosyal ahlaka getirdiği karanlığı, kara bulutu ışığa çevirmek fetih değil midir?
Gönüllerde gül açsın
FAKİR ve yoksulların titreyen, üşüyen, yaş akıtan gönüllerinde güller açacak, yaşları dindirecek yardımları yapmak bir fetih değil midir? Tövbe 100’e göre cennete ve Allah rızasına götürecek olan iyiliklerin gönülleri cennete çevirmesi bir fetih değil midir? Ekonomik yoksulluğun sosyal ahlakta açtığı kanayan yaranın kanını durdurup tedavi etmek bir fetih değil midir? İşte, Kuran ahlakının ana erdemlerinden olan cömertlik ve onun getirdiği yardım, paylaşım ruhu, sosyal ahlaka can vermekte, onu aydınlığa taşımakta ve onu mutluluğun yoluna taşımaktadır. Bu erdeme sahip olanlar, barış ve güven ağaçlarının diplerine su döküp gübre vermektedirler. Bu işi becerenler, sosyal ahlakın kitabını eylemleriyle yazmaktadırlar.
Sevindirmenin sevabı büyük
Haberturk