Erdoğan, Bahçeli ve Çakıcı’nın barış getireceğine, Şimşek’in bolluk bereket yaratacağına inanan kalmadı. Hâlâ rejimin sınırları içinde muhalefet etme ısrarı, çöken rejime dayanak olmaktan başka bir anlam taşımaz.
Yaşar Aydın
Köhnemiş, her taraftan dökülen, boğazına kadar pisliğe batmış rejim nelere kadir, neleri başaracak güçteymiş de haberimiz yokmuş. Alaattin Çakıcı ve Devlet Bahçeli kol kola ülkeye barışı getirirken aynı anda da Mehmet Şimşek, batılı patronlarının yol göstericiliğinde ülke insanını refah ve zenginlik içinde yaşatacakmış. Ve tüm bunlar büyük reis Erdoğan’ın talimatlarıyla hayat buluyormuş.
Saray’ın bir odasından kerameti kendinden menkul Mehmet Uçum konuşur, Numan Kurtulmuş tüm baskı ve anti demokratik uygulamalarda imzası yokmuş gibi demokrasi kahramanlığına soyunur, o birine teşekkür eder, diğeri herkesle tokalaşır ve el birliğiyle her sorun hızla çözüme kavuşur. Ne güzel bir ülke, nasıl da yaşanılası ve özenilesi değil mi?
Oysa gerçeğin böyle olmadığını ülke olarak biliyor ve yaşıyoruz. İçinde yaşadığımız coğrafya 6 yaşında kız çocukların vahşice öldürüldüğü, kadınların cehennemi yaşadığı, belediye başkanlarının şafak operasyonlarında gözaltına alındığı, çalışanları üç kuruş maaşa açlık sınırında çalıştırıldığı, itiraz edenin kapıya konulduğu bir ülke. Yetmez, emeklinin ucuz ekmek sıralarında ömür geçirdiği, hastanelerin, okulların rant çeteleri ile dolduğu bir ülke. Mafyanın itibar gördüğü, aydının, okumuşun terörist sayıldığı bir ülke. Daha sayalım mı, biliyorsunuz liste çok uzun.
Türkiye’nin içine sürüklendiği bu karanlığın en önemli nedenlerinden birinin 16 Nisan 2017’de gerçekleşen referandum sonrası oluşan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi olduğunu da mutlaka söylemeliyiz. Adım adım inşa edilen bir kötülük rejiminden bahsediyoruz. Tam da o yüzdendir ki “rejimin yıkılması-değiştirilmesi” meselesini önüne koymayan muhalefet anlayışının yol alma şansı yok. Bu çizginin dışında kalan muhalefet aklı, en nihayetinde iktidarın değirmenine su taşımaktan başka bir anlam taşımaz.
Muhalefet partileri ve güçleri her şeyden önce bu konuda bir anlaşma sağlamak durumunda.
ÜLKENİN YARISI HER KOŞULDA HAZIR
Aşağıda son 7 yıl içinde yapılan seçimlere bazı iller üzerinden bakarak rakamları değerlendirmeye çalışacağız. Bu rakamlar aynı zamanda toplumsal muhalefetin ya da ülkenin yarısından fazlasının isimlerden ve partilerden bağımsız aldığı tutum konusunda bize ipuçları verecek.
Bursa ile başlayalım.
Bursa’da 17 Nisan 2017 Anaysa Referandumu’nda “Hayır” oyu 868 bin 778, 14 Mayıs 2023 seçimlerinde Kılıçdaroğlu’nun oyu 859 bin 707 ve 31 Mart 2024 yerel seçiminde başkan seçilen Bozbey’in aldığı oy 860 bin 490 olarak gerçekleşmişti.
İki büyük şehre daha bakalım ve devam edelim.
Manisa; Referandumda “Hayır” oyu 496 bin 622, Kılıçdaroğlu’nun aldığı oy 458 bin 205 iken 31 Mart’ta Ferdi Zeyrek 507 bin 560 oy aldı.
İstanbul; “Hayır” oyu 4 milyon 728 bin 318, Kılıçdaroğlu 4 Milyon 928 bin 772, son seçimde İmamoğlu da 4 milyon 432 bin 864 oy aldı.
Referandum sonrası yapılan seçimlerde adayların ve partilerin durumuna göre oylarda küçük de olsa farklılık görebilirsiniz. Bu fark, geçen cumhurbaşkanlığı seçiminde Sinan Oğan faktörü ya da yerel seçimde DEM ile İYİ Parti’nin durumundan bağımsız değil. Oylar bunlarla birlikte dikkate alındığında muhalefet partileri için 6-7 yıldır seçim tablosunun çok değişmediğini söylemek mümkün. Bu illerin ayrıntılarını ve daha farklı ileri internet sitemizde görebilirsiniz diyelim ve biz devam edelim.
İşin esası her türlü baskı ve zorbalığa rağmen ülkenin yarısı bir yolunu bulup Erdoğan’ın lideri olduğu rejime direnmeye devam ediyor olmasıdır. Bu blok kaybettiği seçimler dahil her zaman sağlam durdu.
SAĞCILAŞMAK YA DA NORMALLEŞMEK Mİ?
Siyasi partiler ve liderlerinden bağımsız olarak tablo şu: Ülkenin en az yarısı hiçbir koşulda bu rejimle birlikte yaşamak istemiyor. Yine farklı seçim sonuçlarına batığımızda hayatından memnun olmayanları ve arayış içinde olanların oranı yüzde 60-70 arasında bir yerde. Ülkenin yüzde 30’u çeşitli gerekçelerle her koşulda rejimi oluşturan partileri destekliyor.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun sağa ve sağ partilere yatık siyaseti de Özel’in normalleşme gayretleri de hatta Kürt hareketinin Erdoğan’dan bir türlü kopamayan durumu da gösteriyor ki Meclis’te siyaset yapan partiler bu rakamı tersten okuyor. Onlara göre geri kalan yüzde 50’ye seslenmenin tek yolu var: Onlara benzemek ya da onların oy verdikleri isimlerle iyi geçinmek.
Oysa görmedikleri bir şey var. Toplumun çok önemli bölümü ülkeyi kalın duvarla çevrili hapishaneye dönüştüren ve hastalık yayan rejimden kurtulmanın yolunu arıyor. Muhalefet partileri ise rejimi aşmaya çalışan bu toplumsal kesimleri ısrarla duvarın içinde ikna etmeye çalışıyor. Hatta bununla yetinmeyip çoktan yola çıkanları bile geri çağırıyor.
Oysa “Neden 16 Nisan Referandumu’nu aşan bir kampanya yapamıyoruz” ya da “Konuşmalarımızın en çok alkış alan kısmı neden her zaman rejimi karşımıza aldığımızda oluyor” diye kendilerine sorsalar mesele aydınlanacak. Bunun için muhalefet partileri değişmek, değiştirmek ve yeniden kurmak isteyenlere pranga takmak yerine önce kendi prangalarından kurtulmayı denemeli.
AYAKTA DURMAKTA BİLE ZORLANIYORLAR
Esenyurt vakası da gösterdi ki Erdoğan ve rejimle iyi geçinerek gidilebilecek bir yol yok. Yine son anketlere de yansıdığı kadarıyla bu muhalefet tarzıyla ulaşılacak menzilin de sınırlarına gelindi.
Rejimin tel tel döküldüğü bir zaman diliminde hala muhalefet konuşuluyorsa bunun arkasında yatan neden halkın talepleriyle partilerin siyasetleri arasında makasın bir türlü kapanmamasından başka bir şey değil.
Bırakın yeni bir şey kurmayı yürürken bile birbirlerine yaslanmak zorunda olan liderlerin kurduğu, her seçimde yeni ortakla hayatta kalabilen bir rejimden bahsediyoruz. Şimdi çaresizlikten her tarafa saldırıyor, her şeyi söylüyorlar. Akıllarına ne gelirse, barış, İslam kardeşliği, kalkınma, büyüme, düşük enflasyon. Hepsi yalan dolan.
Bu saatten sonra yapılacak şey zor bela yürüyen kötülükler rejimine değnek uzatmak değil onu devirmek olmalı.
Halk 16 Nisan 2017 Referandumu’nda bu kötülükler rejimini belki durduramamış olabilir. Ama şimdi devirmeye çok hazır. Sorun şu ki muhalefet partileri buna hazır mı?