Ayşe Atasayar bir öğretmendi. Altı yaşında bir kızı vardı. Eşiyle ayrılmışlardı. Bu sırada Murat Akar’la yeni bir ilişkiye başladı.
“Murat Akar kim?” diye bakıyorum. Kendisini mahkeme tutanaklarında, “Milli Eğitim Bakanlığı’nda sözleşmeli personel” olarak tanıtıyor. Gelgelelim, adını arama motoruna yazınca zaman zaman siyasetin gündemine geldiğini görüyorum. Bugünkü Bakan Yusuf Tekin’in müsteşarlığı döneminde, danışman olarak çalıştığı anlatılan Akar’ın adı hep Fatih Projesi’yle anılmış. Milyarlık proje için soru önergesi veren eski milletvekili Nur Serter, “Murat Akar’ın yeni aldığı villanın Fatih Projesi kapsamında ihaleleri alan firmalarca verildiği bilgisi doğru mu” diye sormuş. Akar’ın ilişkide olduğu kişilerin banka hesaplarındaki yüklü paraları gündeme getirmiş. Gerçekten de mahkeme tutanaklarındaki anlatımlarına bakarsanız Akar, sıradan bir personele göre oldukça fazla para harcıyor.
Öğretmen Ayşe ile MEB’in güçlü adamı Akar’ın ilişkisini neden anlattın derseniz…
Her şey 7 Haziran seçimlerinden dört gün sonra başladı. O gün Ayşe öğretmenin doğum günüydü. Murat Akar’ın anlattığına inanırsanız bir restoranda yer ayırtmış, pırlanta takı hediye almıştı. Ancak Ayşe öğretmenin eski eşi o gün aramış, eşyalarını paylaşmak üzere görüşmüşlerdi. Eski eşi ile doğum gününde buluşmaları sürpriz değildi. Bakıcının anlattığına göre eski eşi barışmak istiyordu. Bu görüşme ve Ayşe öğretmenin yemeğe gelmek istememesi Akar’ın hoşuna gitmemiş, ağzına geleni söylemişti.
Kamera kayıtlarına göre 11 Haziran akşamı buluştuklarında, Ayşe öğretmen masada hiç konuşmadan oturuyordu. 20.50’de “Yeter!” diyerek masadan kalkıp Akar ile birlikte kullandıkları eve gitti. 22.45’te Akar da eve geldi…
Aradan 40 saat geçti. Tam 40 saat boyunca Ayşe öğretmene ulaşılamadı. Akar onu arayanlarla da konuşturmadı. Derken 112’yi arayarak ihbarda bulundu. Sağlık ekipleri geldiğinde Ayşe öğretmen yatakta ölmüş şekilde yatıyordu.
VÜCUDUNDA 80 DARBE
Otopsi raporu gerçeği ortaya koyuyordu:
“Göz etrafında sağ zigomatik bölgede, frontal bölgede, çene altında, yanaklarında, dudak ve bel kısmında, göğsünde, batın sol alt bölümünde, göğüs sağ yandı, sağ uyluk ön yüzeyinde, sağ gluteal bölgede, safral bölgede, sağ lombar bölgede, sağ uyluk üstte, sağ dizde, sol dizde, sol el bileği, sol el sırtı, sol kol dış yüzeyinde, sol kol dış yüzeyinde, sol kol iç yüzeyinde, sağ ön kol ön yüzde, sağ kol dış yüzeyinde, ekimotik alanlar bulunduğu…”
Uzayıp gidiyor…
Ayşe öğretmen vücudunun her yerine 80 civarında darbe almıştı. Ama ölümü, kafasına aldığı birden fazla darbenin ardından beyin kanamasıyla gerçekleşmişti. 40 saat boyunca can çekişmiş ancak ölünce Akar sağlık görevlilerine haber vermişti.
Murat Akar önce ilaçla öldü dedi. Otopsi raporu yalanladı. Eski eşi dövmüştür dedi. Onu da tanıklar yalanladı. Eve başka biri gelmiştir dedi. Kamera kayıtları eve kimsenin gelmediğini gösteriyordu. Sonunda kendi kendine düşüp kafasını çarptığı hikâyesine sığındı.
Murat Akar’ın bir şiddet geçmişi vardı. Başkalarının yanında da Ayşe öğretmeni itip kakması bir yana, eski kız arkadaşının eski sevgilisine vurarak kemiğini kırmıştı. Kısacası şiddet onun için sıradanlaşmıştı.
YARGININ ELİNDEN KURTULDU
Okuduktan sonra Murat Akar cezasını çekmiştir diyor olabilirsiniz. Yanıtı “Burası Türkiye” olacak!
Tane tane anlatayım…
Önce Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi, 11 Şubat 2016’da Murat Akar’ı kasten cinayetten mahkûm etti. Cezasında indirim yaparak 25 yıl hapis cezası verdi. Bu ne indirimi derken… Yargıtay 1. Ceza Dairesi, Akar’ı “Kasten yaralama sonucu ölüme neden olmak suçundan cezalandırmalıydın” dedi ve bu cezayı bile fazla bularak bozdu. Yerel mahkeme “Peki” diyerek Yargıtay’ın istediği kararı verdi. 671 sayılı KHK ile gerçekleşen infaz düzenlemesiyle serbest bıraktı. Dosya yeniden Yargıtay’a gitti. Ancak bu kez Yargıtay fikir değiştirdi. Cezayı “Eziyet çektirerek öldürmekten müebbet diyerek vermeliydin” dedi. Yani önceden daha az ceza isterken bu kez müebbet istedi. Dosya bir kez daha yerel mahkemeye gitti. Ama Murat Akar çoktan ortadan kaybolmuştu. Avukatları iki yıldır kırmızı bülten çıkarılmasını istediği halde bu talepleri de reddediliyor. Fikirlerini söyleyenler hapiste günlerini doldururken, yüksek yargının yıllar sonra müebbet istediği Akar, özgürce dolaşıyor!
Milli Eğitim Bakanlığı’nda bir zamanlar bugünkü bakan Yusuf Tekin ile birlikte çalışan, eli değdiği ihalelerle zenginleşmiş bürokrat, bir öğretmeni katletti. Dilim varmıyor ama olağandışı yargı hareketi bize adeta birileri tarafından kollanılarak kaçırıldığını gösteriyor.
Yusuf Tekin bugün milli eğitim bakanı. Yıllardır milli eğitimin vicdanını kanatan bu davada katilin bulunup cezalandırılmasını sağlayabilecek hükümetin bir üyesi. Haliyle okulları, dersleri, öğretmenleri yönetmek yetmez, Ayşe öğretmenin katili yakalanıp cezasını çekmeli. Tekin takipçisi olmalı.
Ülkeye borcumuz, ödevlerimizi yaptığımız gün değil, onu kirden arındırdığımız gün bitecek.