İlk defa “iktidar heyeti”nden olmayan biri sahnede göründü, yenilerin belireceği de anlaşılıyor. Erdoğan-Bahçeli arasında ayrılık, çatlak yok. Bahçeli (Uras’ın aktardığı kadarıyla) ilk defa “çatışma” olduğunu ve çözüm gerektiğini dillendirmiş oldu.
MHP lideri Bahçeli’nin DEM Partililere el uzatmasının üzerinden bir ay yirmi gün geçti, aradaki zamanda çok laf döndü, çok iş oldu ama asıl meselede herhangi bir görünür gelişmeye tanık olmadık.
Tam aksine peş peşe gelen kayyım atamaları, gözaltılar ve tutuklamalar düşünüldüğünde Kürt meselesinde bir çözüm girişiminden çok muhalefeti dağıtmaya değilse bile zayıflatmaya yönelik bir sürecin içinde olduğumuzu düşünmek için daha çok neden var. Buna bir de iktidar tekelindeki medyada her gece harita başında çubuk dolaştıran adamların “Devletimiz Rojava’ya şurdan girecek burdan çıkacak” babından çevirdiği laflara bakarsak “barış”tan çok savaş sürecinde olduğumuzu söylemek daha bile isabetli görünebilir.
‘TECRİT DEVAM EDİYOR’
Tokalaşma sürecinin görünür tek verimi, CHP ile DEM Parti arasında kayyım atamalarına karşı mücadelede işbirliği olmuş görünüyor ki bu da “muhalefeti zayıflatma” stratejisinin önde olduğu izlenimini güçlendiriyor. Çünkü işbirliğinin başarılı olmaması halinde iktidarın karşısında durabilecek bir güç de kalmamış oluyor. Evet arada en kritik mekâna yani PKK lideri Abdullah Öcalan’ın tutulduğu İmralı adasına bir ziyaret de olmadı değil ama o ziyaretten çıkan tek sonuç var: “Tecrit devam ediyor.” Tecrit devam ederken ne oluyor ne olacak diye sormak pek anlamlı değil çünkü herkesin bildiği gibi bir şey olacaksa ancak tecrit kalktıktan sonra olacak. Düğüm noktası olduğu gibi duruyor yani.
Manzarayı umumiye böyleyken Bahçeli’den bir sürpriz daha geldi: Eski ÖDP genel başkanı, eski parlamenterlerden Ufuk Uras, Bahçeli ile görüştü. Ufuk beyin anlattığına göre talep eden kendisi, Devlet bey de kabul etmiş. Yani sürpriz Ufuk Uras’tan geldi demek bile mümkün lakin burada önemli olan istek değil, kabul.
SÜRECE DIŞARIDAN İLK AKTÖR
Görüşmenin ilk önemli noktası burası: Tokalaşma sürecinin başından beri ilk defa iktidar heyetinden olmayan bir kişi sahne alıyor. Uras’ın aktarımına bakarsak Bahçeli, “aydınlardan ve sivil toplum temsilcilerinden” sürece destek de talep etmiş ki bu sahneye başka kişilerin çıkacağına dair bir başka işaret. Bahçeli’nin Uras’ı kabul etmesinin nedenleri de dikkat çekici:
“Niye biz şimdi görüşüyoruz, çünkü siz Soros çocuğu değilsiniz dedi. Siz hocasınız, Meclis’te siyaset yapsınlar diye gruba katkıda bulundunuz, sizi televizyonlardan izliyorum, kendinizi anlatmanıza gerek yok. Bu meseledeki tutumunuzu olumlu buluyorum dedi.”
(t24’te Candan Yıldız söyleşisi)
UFUK URAS’IN “SİYASETE” KATKISI
Soros meselesi, büyük ihtimalle Bahçeli’nin kendi tabanına ilişkin bir gönderme, görüştüğüm kişi bizden değil ama Sorosçu da değil gibilerinden. Hocalık, işin cilası, hüsnütabir kabilinden. Gerekçelerin en önemlisi, “Meclis’te siyaset yapsınlar diye gruba katkıda bulundunuz” sözünde. Ufuk Uras, 2007 genel seçimlerinde bağımsız olarak TBMM’ye girdikten sonra, 2009’da DTP kapatılmış, iki kişinin milletvekilliği düşürülmüştü. Yerine kurulan BDP’nin milletvekili sayısı 19’a düşmüştü. Grup kurabilmek için 20 kişi gerekiyordu. Ufuk Uras da partiye katılarak grup kurulmasını sağlamıştı.
Bahçeli’nin bu noktaya olumlu anlamda atıfta bulunması, “tokalaşma süreci”nden hâlâ umudu olduğunun işareti. Zaten Ufuk Uras’ın aktardığı kadarıyla Bahçeli, DEM Parti’yi hâlâ sürecin iki aktöründen biri olarak görmeye devam ediyor.
Diğeri, elbette sürecin baş aktörü olarak gördüğü Abdullah Öcalan. Yine aktarıma göre Bahçeli, “suyun yalaktan değil kaynaktan içileceği” örneğini veriyor, yani kaynak olarak Öcalan’ı görüyor.
60’LARDAN BERİ SÜREN KAVGA
Uras-Bahçeli görüşmesinin ikinci önemli noktası, tokalaşmadan sonra telaffuz edilen “barış” sözünün (çok belirgin olmasa da) bir içeriğe kavuşması: “’60’lı yıllardan beri bu kavganın içindeyiz. Ekonomik, siyasi, insani çok ciddi bir maliyeti var. Buradan bir yere varılmıyor. Siyaseten herkes kendisini ifade etsin’ dedi.”
(Aydınlık’ta Aykut Diş’in söyleşisi)
Kavganın başlangıç tarihinin 60’lara götürülmesi, Bahçeli’nin konuyu 60’larda başlayan sol siyasal yükselişle bağlantılı gördüğünü ortaya koyuyor. Kavganın (ekonomik, siyasi ve insani) maliyetine vurgu, çözüm arzusunun sebep hanesine yazılacak bir bakış ama asıl önemlisi bunun Bahçeli tarafından telaffuz edilmiş olması. “Siyaseten herkes kendini ifade etsin” kısmı, Öcalan’ın telaffuz ettiği “hukuki ve siyasi zemine” işaret ediyor.
ERDOĞAN BAŞLATICI, AK PARTİ KOÇ BAŞI
Görüşmenin üçüncü önemli içeriği, Erdoğan sürecin neresinde sorusunun kesin biçimde cevaplanmış olması: “Sayın Bahçeli, Erdoğan’ın geçen ayın başında kendisine ‘Bu işi kendi başımıza, kendi kendimize çözelim, bu sorunlara başkalarını karıştırmadan’ teklifiyle geldiğini aktardı. Sayın Bahçeli bunun üzerine ‘Peki bunu kim yapacak? Gittim gruba (DEM) el sıktım.”
Yani Erdoğan sürecin hem kökünde yer alıyor hem de devamında yer alıyor, Bahçeli bunu
“Bizim 50 milletvekilimiz var. Koçbaşı AK Parti olur” sözüyle ifade ediyor.
Peki Ufuk Uras’ın görüşme öncesi DEM Parti’yi ziyaret etmesi, Eşbaşkan Bakırhan, parti sözcüsü Ayşegül Doğan ve yerine kayyım atanan Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk ile konuşması ne demek? Mesaj mı götürdü. Cevabı net bir hayır. Elbette alınıp götürülen bir mesaj olmasa bile görüşmenin kendisi bir mesaj oluşturuyor, nitekim Uras, “DEM Parti’nin de katkıya hazır olduğunu Bahçeli’ye aktardım. Bir değerlendirmede bulunmadı ama müspet baktı” diyor. Müspet bakması normal çünkü Bahçeli’nin kurduğu sahnede sadece Öcalan ve DEM Parti yer alıyor. Uras ziyareti bu fikrin halen canlı olduğunu anlatıyor bize.
NOTLAR
1- Görüşmeye dair üç gazetecilik işinden yararlandım.
Gazete Duvar’dan Ceren Bayar’ın haberi
T24’Ten Candan Yıldız’ın haberi
Aydınlık’tan Aykut Diş’in haberi
2 – Yazıyı sadece görüşmeye dair aktarılanlarla sınırladım, ele alınacak çok boyutu olmasına rağmen. Mesela uluslararası boyut. Candan Yıldız soruyor bunu, fakat Ufuk Uras Bahçeli’nin ağzından bir söz aktarmıyor. Aykut Diş de ısrar ediyor bu noktada, fakat Ufuk Uras zaten ona Bahçeli’nin ağzından bir söz söylemediğini, Yıldız’a söylediklerinin kendi yorumu olduğunu söylüyor. Yorum ilgi çekici:
“Olmaz olur mu! Süreç, Türkiye-Suriye ilişkilerinin normalleşmesiyle ancak olabilecek bir şey. Zaten PKK kendini lağvetsin meselesi… Açılım sürecinde böyle değildi. Bu ancak dönüşsün diyerek olabilir. Düşünsenize Suriye’desiniz. 100 bine yakın insan var, haydi kendimizi lağvettik. Bu nasıl olacak? Bir model gerekli, oradaki yapı Suriye merkezi hükümetine tabii mi olacak? Bütün bunlar, üzerine çalışılması gereken konular.”
3 – Madem uluslararası boyuta girdik, birkaç söz edelim: Türkiye hükümetinin (yani Bahçeli’nin) ABD’nin yeni başkanının yönetim heyetinin oluşmasını beklediği bana göre açık. Atılacak veya atılmayacak adımlar ona göre şekillenecek, daha önce işin bu kısmından söz etmiştim, buyrun: 10 soruda 30 gün: Açılım, cumhuriyet, kardeşlik ve urgan
Yani Newroz’a kadar sabır ve dikkatle izlemek gerek olan biteni.
4 – Meseleyi Namık (Kemal Dinç) hoca ile konuştuk.