• Anasayfa
  • Gündem
    • Politika
    • Yaşam
    • Türkiye
    • Dünya
  • Emek
  • Kadın
  • Ekonomi
  • Eğitim
  • Ekoloji
  • Sağlık
  • Bilim & Teknoloji
  • Yazarlar
  • Arka Sayfa
    • Fikir & Yazı
    • Belgesel & Film
    • Eylem & Etkinlik
    • Fotoğraf & Karikatür
    • Kitap & Dergi
    • Müzik & Video
Adil Medya
  • Kasım 12, 2025
  • Yayın İlkeleri
  • Hakkımızda
  • Künye
  • İletişim
  • Güncel
  • Sağlık
  • Sağlık
Adil Medya
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Politika
      Asgari yaşamlar

      Asgari yaşamlar

      Külliyelog

      Külliyelog

      Bağlı ama şartlı

      Bağlı ama şartlı

      New York Times başyazısında sormuş: Demokrasimiz elden gidiyor mu?

      New York Times başyazısında sormuş: Demokrasimiz elden gidiyor mu?

    • Yaşam
      Kış aylarında görülen deri hastalıklarına dikkat!

      Kış aylarında görülen deri hastalıklarına dikkat!

      Yurt(suzluk), beton ve elektrik: Modernliğin ruhsuz aydınlığı

      Yurt(suzluk), beton ve elektrik: Modernliğin ruhsuz aydınlığı

      Yapay Zekâ Kansere Çare Olabilir Mi? 2025 İtibarıyla Umut Veren Gelişmelerin Soğukkanlı Analizi

      Yapay Zekâ Kansere Çare Olabilir Mi? 2025 İtibarıyla Umut Veren Gelişmelerin Soğukkanlı Analizi

      İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü

      İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü

    • Türkiye
      2026’da asgari ücret ne kadar olacak?

      2026’da asgari ücret ne kadar olacak?

      Eğitimsiz okullar bakanlığı

      Eğitimsiz okullar bakanlığı

      Yurt(suzluk), beton ve elektrik: Modernliğin ruhsuz aydınlığı

      Yurt(suzluk), beton ve elektrik: Modernliğin ruhsuz aydınlığı

      650 TL’lik yevmiyeyle yaşamadan öldüler

      650 TL’lik yevmiyeyle yaşamadan öldüler

    • Dünya
      ABD'de hükümetin yeniden açılacağı beklentisi piyasalarda risk iştahını artırdı

      ABD'de hükümetin yeniden açılacağı beklentisi piyasalarda risk iştahını artırdı

      New York halkı Trump ve Trumpçıların burnunu fena halde sürttü!

      New York halkı Trump ve Trumpçıların burnunu fena halde sürttü!

      Akdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü

      Akdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü

      New York Times başyazısında sormuş: Demokrasimiz elden gidiyor mu?

      New York Times başyazısında sormuş: Demokrasimiz elden gidiyor mu?

  • Emek
  • Kadın
  • Ekonomi
  • Eğitim
  • Ekoloji
  • Sağlık
  • Bilim & Teknoloji
  • Yazarlar
  • Arka Sayfa
    • Fikir & Yazı
      Çalışma Bakanlığının bütçesi komisyonda: Çocuk işçilikle mücadele değil, patronlara teşvik arttı

      Çalışma Bakanlığının bütçesi komisyonda: Çocuk işçilikle mücadele değil, patronlara teşvik arttı

      Haçlı Seferleri ve Cihat Gerçekten Din için mi yapıldı yoksa bir Sınıf/Zümre Mücadeleleri miydi?

      Haçlı Seferleri ve Cihat Gerçekten Din için mi yapıldı yoksa bir Sınıf/Zümre Mücadeleleri miydi?

      Atatürk’ün vefatının 87. yılında devlet erkânı Anıtkabir’deydi: Erdoğan, "Türkiye Cumhuriyeti'ne tutkuyla sahip çıkıyoruz" dedi, binler akın etti

      Atatürk’ün vefatının 87. yılında devlet erkânı Anıtkabir’deydi: Erdoğan, "Türkiye Cumhuriyeti'ne tutkuyla sahip çıkıyoruz" dedi, binler akın etti

      Yurt(suzluk), beton ve elektrik: Modernliğin ruhsuz aydınlığı

      Yurt(suzluk), beton ve elektrik: Modernliğin ruhsuz aydınlığı

    • Belgesel & Film
      Kapitalizmin Yeni Silahı: Prekaryaya Dönüştürülen Göçmen Emeği

      Kapitalizmin Yeni Silahı: Prekaryaya Dönüştürülen Göçmen Emeği

      Toplumsal gerçekçi romanın usta kalemi Orhan Kemal

      Toplumsal gerçekçi romanın usta kalemi Orhan Kemal

      ''Gelincik'' Elini kirletmekten çekinmeyen bir polisin hikâyesi

      ''Gelincik'' Elini kirletmekten çekinmeyen bir polisin hikâyesi

      “Leyla ile Mecnun” ekranlara geri dönüyor

      “Leyla ile Mecnun” ekranlara geri dönüyor

    • Eylem & Etkinlik
      Üçüncü Dünya Savaşı

      Üçüncü Dünya Savaşı

      Deniz Gezmiş - Metin Yüksel Birlikte Anılıyor

      Deniz Gezmiş - Metin Yüksel Birlikte Anılıyor

      Bizi uyutamazsınız; bu zulüm ne unutulur ne de affedilir!

      Bizi uyutamazsınız; bu zulüm ne unutulur ne de affedilir!

      Anayasal Düzen ve Adalet Devleti paneli

      Anayasal Düzen ve Adalet Devleti paneli

    • Fotoğraf & Karikatür
      TESK Genel Başkanı: Okul alışverişleri için en az 10-12 bin lira gerekiyor

      TESK Genel Başkanı: Okul alışverişleri için en az 10-12 bin lira gerekiyor

      Metafor

      Metafor

      Günün karikatürü

      Günün karikatürü

      LeMan'dan İsrail kapağı: Hangi hayvan hastaneleri vurur ki?

      LeMan'dan İsrail kapağı: Hangi hayvan hastaneleri vurur ki?

    • Kitap & Dergi
      Kadire Bozkurt: Ben yazarken okur henüz yoktur

      Kadire Bozkurt: Ben yazarken okur henüz yoktur

      Fuat Sürmeli'nin Yeni Kitabı Raflarda: “GÖLGEDEKİ GERÇEK”

      Fuat Sürmeli'nin Yeni Kitabı Raflarda: “GÖLGEDEKİ GERÇEK”

      Kitap toplama düşkünlüğü

      Kitap toplama düşkünlüğü

      Kitapların yalnızlığı

      Kitapların yalnızlığı

    • Müzik & Video
      4 gün sürecek 'Kuzey Fest'in programı belli oldu

      4 gün sürecek 'Kuzey Fest'in programı belli oldu

      Efendiler Bunun Neresi Yalan

      Efendiler Bunun Neresi Yalan

      Gökberk Uğurlu: “Düne takılı kalmak, önümüzü görmemizi engelliyor.”

      Gökberk Uğurlu: “Düne takılı kalmak, önümüzü görmemizi engelliyor.”

      Grup Yorum üyeleri için dayanışma konseri

      Grup Yorum üyeleri için dayanışma konseri

Aynı dili konuşmak

Ekim 29, 2010 9 comments

Facebook Twitter Google+ LinkedIn Pinterest

Konunun daha iyi anlaşılabilmesi amacıyla, yazının sonunda söyleyeceğimi başında söyleyerek giriş yapmak istiyorum: Aynı dili konuşmak, insanın yaşadığı toplumla aynı etnik kökene dayalı dili konuşması değil, aynı tanımlamalar üzerinden anlamaya ve anlaşılmaya dönük iletişim kurmasıdır.   


 


Bu anlamda kendimizden yola çıkarak yaşadığımız hayatı yorumlama çabası içerisinde kendimizi ve ötekini tanımlamanın değişik adlandırması olan, “ne olduğumuz” ve “ötekiyle olan ilişkimizde ne söylediğimiz”, bunun yanı sıra “anlaşılması gerekenin ne olacağı”, özellikle üzerinde durulması gereken bir konudur.


 


Hayata ve insan dair bir şeyler söyleme cehdi içerisinde olan her bireyin göz önünde bulundurması gereken ölçünün (Kur’an’ın) “anlaşılabilirlik” kıstası gereğince, söylediklerinin, muhatabın algı dünyasında nasıl yankı uyandıracağı endişesi önemlidir.


 


Son mesajın tabiriyle resuller kendi toplumlarının diliyle mesajı açıklamışlardır: “Biz her peygamberi, ancak kendi kavminin diliyle gönderdik ki, onlara iyice açıklasın.” (İbrahim, 4 )


 


Özellikle bilince çıkarılması gereken şey, resullerin, kendi halklarının diliyle gönderilmiş olmaları ve bundan kastın aynı etnik dili konuşmakla birlikte, muhataplarıyla aynı kavramlar üzerinden anlaştıklarıdır. Dolayısıyla bu husus, meseleyi anlamaya çalışan zihinlerin dikkat kesileceği şeydir kanaatimce.


                        


Kendi açımızdan bugün özelde toplumumuza ve genelde dünya halklarına “ne demek” istediğimizi anlatma cehdi, kendi halkımızla aynı kavramlar üzerinden anlaşma çabasını net, anlaşılır ve tutarlı olma adına örneklendirmek ve bu örnekliği bireysel ve toplumsal anlamda görünür kılmak demektir.


         


Belki de bugüne kadar en çok ötelenen şeydir bu çaba. Nice doğru düşüncelerin yanlış kişiler tarafından, yanlış kelimeler kullanılarak, sanki anlaşılmamak istercesine sadece kendine veya belli bir kliğe hitap eden bir dil oluşturulması, daha başlangıçta tohumun kendi içerisinde çürümeye yüz tutmasına neden olmuştur.


 


Bu bağlamda resullerin çabası; kendi toplumlarını analiz etmeye ve mesajın doğru algılanabilmesine dönük okumaları, bizim için örneklik teşkil etmektedir.


 


Yaşadığımız pratik göz önünde bulundurulursa, anlamak-anlaşılmak değil de, sanki anlaşılmamak isteyen ve garip bir dille, yaşadığı toplumu tanımadan onu değiştirip dönüştürme isteği, zihinlerde oluşturulan krallıklarda ilan edilen “doğrular”ın herkes tarafından bir anda aynı şekilde yer etmesi arzusu, yanlış duruş sergileme ve iletişimsizlik becerisi gösterme, bizi marjinallikten ve ego tatmininden öte bir yere götürmedi.


.


Yaşadığımız toplumu göz önünde bulundurarak bu çabanın günümüzde nasıl olması gerektiği konusunda düşüncelerimi paylaşmak istiyorum: Öncelikle bugünü anlama noktasında SOSYOLOJİ VE PSİKOLOJİ biliminden özellikle yararlanılması gerektiğini düşünüyorum.


 


Vahyin ilk inişinde de görüldüğü üzere, analiz etmiş ve çözüm önerisi sunma aşamasına gelmiş bir aklın, önce muhataplarının ve hedef kitlenin inancını ve alışkanlıklarını dikkate alarak, başka bir ifadeyle toplumun ZİHİN HARİTASI’nı çıkararak, gerekeni ortaya koyma ameliyesi dikkat çekicidir. Burada en önemli noktanın mevcut yapıyı ve durumu analiz etmek olduğunu görüyoruz.


 


Tersi bir duruş, amaçsızca ve ne istediğini bilmeksizin heyecanını boşaltmaktan öte bir şey değildir.


 


Bu bağlamda duyarlı bilinçler açısından, tevhid,  adalet, eşitlik ve özgürlük üzere, yaşanan çağa karşı bir duruş sergileyen birey ve toplulukların erteledikleri en önemli şey, bu çabadan yoksun bulunmalarıdır. Yaşanan tıkanıklıkla beraber düşünüldüğünde bunun, üzerinde önemle durulması gereken bir konu olduğu görülecektir.


 


Bu noktada halkı, onun seviyesini veya anlama çabasını yetersiz bularak bu durumu mazeret gösterenler bulunmakla beraber, halkı başka bir düşünce formatına dönüştürerek yeniden inşa göreviyle kendilerini görevli addeden birey ve toplulukların da kullandıkları dilin sanki “halk bizi anlamasın” dercesine kelime oyunlarıyla, halkın yabancı olduğu kelime ve kavramlara söylemlerinde yer vererek, daha ilk baştan iletişimsizlik örneği sergilemeleri de manidardır.


 


Var olan gerçekliği yok sayarak, halka rağmen halkı değiştirme çabası içerisinde gözükenler açısından bu çabalar, kendilerine kişisel olarak değer katma anlamında “anlamsızdır” demek istemiyorum. Ama eğer amaçları üzüm yemekse bu çaba sonuç alıcı değildir. İletişimde asıl olan zaten anlamak ve anlaşılmaktır. Böyle bir amaç yoksa bir şeyler eksik demektir.


 


Tabii bu bağlamda “Halk kimdir?”, Homojen bir halk tanımı yapılabilir mi?” diye sorulabilir haklı olarak. Genel tanımlama yapmak istemiyorum, sadece her nerede, kiminle, hangi düşünsel grupla karşı karşıyaysak onların anlayabileceği “DİLİ” anlaşılır kılmalıyız demektir muradım.


 


Çözüm niteliğinde söylenebilecek şey ise, en acilinden halkın anladığı, bildiği, ters yüz edilmiş, mevcut zulmün devamına yarayan kavramları asli haline, yani DİRİLTİCİ BİR SESE dönüştürmektir.


 


İlk anlamda belki de aynı anlam dilini konuşma çabası içerisinde olmak, ne demek istediğimizi anlatma adına bir nebze olsun çabalarımızı daha anlamlı kılabilir.


 


Bundan sonrası mesajı dinleyip dinlememek, bilerek kabul edip reddetmek üzere özgür bireylerin tercihine kalmıştır ki, mesajı ileten açısından mazeret ortadan kalkmış olsun.


 


Yaşanan gerçekliğe vurgu yapma anlamında yaşadığımız toplumu analiz etmek gerekirse, toplum kendisini İslam’a nispet etmekle beraber, böyle bir tanıma uyacak düşünce ve pratikten fersah fersah uzak bulunuyor.


 


Bu avantajı ve dezavantajı kendi içinde barındıran bir gerçekliktir. Avantajdır, çünkü inandığı kavramları aslına, onu değiştirip dönüştürecek, anlamlı kılacak hale de dönüştürebilir. Bu kavramlar, ilk olarak egemenler tarafından bellettirilen şekliyle afyona ya da kendine yabancılaşmasına da neden olabilir ki, bugün yaşanan şey tam olarak budur.


 


Yaşadığımız ülkede maalesef İslam’ı afyon hale dönüştürenlerle, bu afyona bakarak İslam’dan uzaklaşan, hatta İslam’dan ve Kur’an’dan nefret edecek pozisyona gelmiş birey ve topluluklar var.        


     


Bu bağlamda anlaşılabilir muhatap olma adına “Sen kimsin”, “Siz kimsiniz?” sorusunu soracak zihinlere, Allah’la karşılıklı özgür bir şekilde sözleşme anlamında kimliğimizin “İslami” adımızın da “Müslüman” olması, net, tutarlı kimlik tanımlaması açısından hayatı, insanı ve bir bütün olarak toplumu kuşatan alanlarda vahyin yol göstericiliğini kabul etmiş akıllar tarafından deklare edilmesi gerekiyor.


 


Tersi bir uygulamayla da hep bu tanımlamaları insanların gözüne sokarcasına ön plana almak,  bu isimlendirmeleri içi boş tanımlamalara dönüştürmek değildir, olmamalıdır da.


 


Dolayısıyla peygamberlerin, gönderildikleri toplumların diliyle konuşmaları ve her kavmin kendi içinden çıkan peygamberlerin oluşu, her toplumun bir ecelinin olması, şu gerçekliği göz önünde bulundurmamızı gerektiriyor: Nihayetinde peygamberler de kendi toplumlarının ürünüdürler.


 


Mevcut bulundukları toplumlardan bağımsız bir sosyal ve psikolojik varlık değillerdir.


 


Etkilenmiş ve etkilemişlerdir, yapmak istedikleriyle yaptıkları arasındaki farkı görebilecek bir gözle biz de bugünümüzü aynı nedenlerle yola çıkarak vahyi harfi harfine bugüne taşıma adına geçmişin yaşanmışlığını bugüne taşıma değil, anlamı merkez alarak ve resullerin ne demek istediğine odaklanarak kendi hukukumuzu toplumu kuşatan bütün bir alana taşıyabilmeli, geleneksel tabirle kendi şeriatımızı oluşturabilmeliyiz.


 


Daha somut ve anlaşılabilir olma adına net tanımlar üzerinden muradımı beyan etmem gerekirse, şöyle diyorum: Neyin tarihe ait, neyin evrensel olduğunu tespit edip, evrensel olanı alıp kendi tarihimizi, bu tarih içerisindeki kutlu yürüyüşümüzü, tevhid, adalet ve özgürlüğü esas alan dilin pratiğiyle beraber sürdürmeye gayret etmeliyiz.


 


Bu da ancak eski olan, eskimiş olandan kurtulup var olan kavramlara yorum zenginliği katarak, toplumu kuşatan şartlar ve karşı karşıya kaldıkları olaylar bağlamında geleceğe yönelik uyandırmak, insanları ilerleme ve gelişme yoluna yöneltmek için çaba sarf eden, kınayıcıların kınamasından çekinmeyen, özgür birey ve bireylerin yapacağı şeydir.


 


Hulâsa dengeli bir yol tutarak, vahyin anlamını ön plana alıp verdiği mesajı anlaşılır kılmaya dönük çabalar içerisinde olmaktır asıl olan. Vesselam…

9 Comments

  1. cihat oruç
    29 Ekim 2010 at 21:10

    Allah muradını versin Murat güzel yazı…

    Allah tüm peygamberleri toplumlarının dili ile ve toplumların sorunlarını(yoldan çıkmışlığını)giderici bir öz (insanlığı tevhide davet edici)ve sorumluluk ile göndermiştir.Bu peygamberin muhatapları insanlar idi ama onu benimseyenler akledenler idi.Bu gün peygamber aramızda yok.Ve peygamber adına aramızda dolaşan sözler saf değil.Saf(arı)olsa bile tümden şimdiki dünyamız için ne kadar yeterli.Yani o toplumsal gerçekliği göz önünde bulunduran uygulama bu günkü toplumsal gerçeklikle birebir örtüşüyor mu?Kanımca peygamberinde beslendiği Kur-an’dan(vahiyden) yola çıkılarak,Allah’ın bize bahşettiği vahiy(akıl)le tüm insanlık için indirilmiş evrensel dinamikleri ve peygamberlerin tecrübelerini de gözeterek bu günün insanına derman olacak,O’nu mutlu edecek,O’nu özgürleştirecek,O’nu Rabbi ile buluşturacak bir dil geliştirmeliyiz.Kur-an’ı, buharlaştırılan anlamına yeniden oturtmalıyız…

  2. kürşat
    29 Ekim 2010 at 23:03

    Değerli murat ercan abi,eline,yüreğine sağlık,,Allah bilginizi,kavrayışınızı,düşünce gücünüzü zenginleştirir inşaallah, çalışmalarınızın devamını merakla bekliyoruz.

  3. mert
    29 Ekim 2010 at 23:04

    tebrikler

  4. Yavuz Soysal
    30 Ekim 2010 at 06:55

    Entellektüelizm zindanı,apaçık gerçeklerden koparak kendisine yarım hakikatlerden oluşmuş teorik bir put üretiyor.Bir sürü içinden çıkılmaz,boş,faydasız tartışma sokaktan ve pratikten uzak oldukları için islamcılarımız arasında sürüp gidiyor.İkbal’in dediği gibi islam içinde gizli bir doktrin yoktur.Yaşam,doğa,insan ve onun çelişkileri apaçıktır.Sadece çıkıp söylemek lazım.tabi islamcı arkadaşlar sokaktaki adamın derdiyle dertlenmeyi ayak takımının işi olarak görüyor.Evet halkla beraber olmaya devam edeceğiz,peygamberin yaptığı gibi ..Bu konu güzel,tartışılmalı..

  5. Hüseyin Deniz
    30 Ekim 2010 at 12:40

    evet ANLAŞILIR BİR DİL dir çözüm… öyle akademik dil asla değildir…akademi kesinlikle emperyasilt bir dildir…açık olanı bile kapalı hale getirmektir… ben şahsen akademik dili bu yüzden pek sevmem…kardeşim önceden akademimi vardır…ama sonradan bir akademik dil denilen ucube çıktı…oysa halk aynı halk… DİL KONUSUNDA Kİ TESPİTLERİNİZ FEVKALADE üstat… yazının tümüne her kelimesine kesinlikle katılıyorum… kalbi muhabbetle ve bütün her şeyin başı temeli olan YÜCE DİL DEVRİMİYLE…umutla … ÇOK TATLI BİR YAZIYDI…

  6. ali
    31 Ekim 2010 at 09:15

    tatlı dilinle güzel bir nasihat allah razı olsun . selametle

  7. KayıpKentli
    3 Kasım 2010 at 09:25

    Evrensel olan nedir? “Süleyman’ın mülkü,ZENGİNLİK,İtikat-İman-Tadili erkandır(!)”…Tarihe ait olan nedir?:”Adalet-Eşitlik-Ezilenlerin Kıyam’ı”
    Bizim evrenselliğimiz sizin Tarihselliğinizi döver…Tarihsellik mi dedim? Haa.Evet.Tarihselcililk…

  8. canan
    3 Kasım 2010 at 22:31

    ben yazıyı şöyle anladım tevhid,adalet,eşitlik,özgürlük evrensel tarihsel olan ise şekilci eskimiş din anlayışı

  9. levent
    16 Kasım 2011 at 07:53

    Zaman zaman medyada bir konu üzerine görüş bildiren akademisyenleri izliyor yada okuyoruz.Sanki bu toplumun içinde büyümemiş farklı bir toplumla etkileşimde bulunmuş gibi konuşuyorlar.Seninde dediğin gibi mesajı aktarmanın birinci yolu anlaşılır olmaktır.Güzel bir yazı ve çok doğru tesbitler Allah razı olsun.

Yorumunuzu bırakın


ZAMAN AKIŞI

Kas 11 13:27
Ekonomi

2026’da asgari ücret ne kadar olacak?

Kas 11 13:16
Ekonomi

FAO verileri: Dünyada fiyatlar düşüyor, Türkiye’de gıda maliyetleri zirvede

Kas 11 12:21
Gündem

ABD’de hükümetin yeniden açılacağı beklentisi piyasalarda risk iştahını artırdı

Kas 11 10:17
Gündem

Asgari yaşamlar

Kas 11 10:10
Ekonomi

Çalışma Bakanlığının bütçesi komisyonda: Çocuk işçilikle mücadele değil, patronlara teşvik arttı

Kas 11 10:08
Ekonomi

10 genç işçiden dördü kayıtdışı

Kas 11 10:06
Ekonomi

Sanayi üretimi dibi gördü

Kas 10 20:53
Arkasayfa

Haçlı Seferleri ve Cihat Gerçekten Din için mi yapıldı yoksa bir Sınıf/Zümre Mücadeleleri miydi?

Kas 10 13:21
Bilim & Teknoloji

İspatlandı: Karanlık madde, klasik fizik kurallarına uyuyor

Kas 10 12:53
Sağlık

Kış aylarında görülen deri hastalıklarına dikkat!

Kas 10 12:46
Gündem

Eğitimsiz okullar bakanlığı

Kas 10 12:27
Arkasayfa

Atatürk’ün vefatının 87. yılında devlet erkânı Anıtkabir’deydi: Erdoğan, “Türkiye Cumhuriyeti’ne tutkuyla sahip çıkıyoruz” dedi, binler akın etti

Kas 10 12:17
Arkasayfa

Yurt(suzluk), beton ve elektrik: Modernliğin ruhsuz aydınlığı

Kas 10 11:11
Gündem

New York halkı Trump ve Trumpçıların burnunu fena halde sürttü!

Kas 10 10:39
Gündem

Akdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü

Kas 10 09:39
Gündem

650 TL’lik yevmiyeyle yaşamadan öldüler

Kas 8 20:46
Arkasayfa

Türk Milletinin Tatlı ve Şeker İle Olan İlişkisi

Kas 8 20:27
Arkasayfa

1951–2025 arası TL’nin Dolar Değeri, Enflasyon ve Alım Gücü Analizi

Kas 7 11:49
Gündem

Külliyelog

Kas 7 09:36
Arkasayfa

Bu kez Altın’ı Sivas’ta buldular | Müjde değil felaket

Kas 6 15:33
Arkasayfa

İslâm Arap Dini mi, Dünya Dini mi?

Kas 6 10:45
Arkasayfa

Bağlı ama şartlı

Kas 6 10:41
Arkasayfa

Ekmek kavgası

Kas 6 10:31
Gündem

Sındırgı’nın bugünü memleketin yarını

Kas 6 10:27
Ekonomi

Ahmet Haskiro için adalet yok

Kas 5 10:00
Gündem

New York Times başyazısında sormuş: Demokrasimiz elden gidiyor mu?

Kas 5 09:57
Gündem

New York’ta seçimi sosyalist aday Zohran Mamdani kazandı

Kas 5 09:38
Ekoloji

Dolandırıcıların sosyal konut tuzağı… Sahte siteye kaydolup izlerini sürdük

Kas 5 09:35
Gündem

Toplu iğne yapmaya başladık mı?

Kas 5 09:30
Ekonomi

Sadece enflasyona değil hayat pahalılığına karşı mücadele de zorunludur!