Doğu ve Güneydoğu’daki medrese geleneğinin İslam’ı temsil etmede tek kaynak olduğunu söylemek İslam’ın farklılıklarla zenginleşebileceğini kabul etmemek demektir. İslam düşüncesi ilk yıllarda kendi çevresindeki Grek, Pers, Hint ve Mısır kültürleriyle etkileşerek büyümüş ve tarihteki yerini bir özne kültür olarak almıştır. Antikapitalist Müslümanlar Kur’an’ın ruhuna ve anlam dünyasına uymayan hadis ve sünnet kaynaklarını kabul etmek zorunda değillerdir. Farklı yorumlar ve farklı görüşler her zaman ana kaynaktan beslendikleri müddetçe İslam toplumunun bir rengi olarak kabul edilmelidir. İnsan algılayan bir varlıktır, din ise algılar üzerinden hareket eder ama kimin doğru yolda olduğunu hesap gününde İlahi kudret insanların önüne çıkaracaktır.
Evet! Kur’an’da namaz kılmayanın, oruç tutmayanın, başını örtmeyenin cezası yoktur. Mesela iftiranın bir cezası vardır. Neden biliyor musunuz? Çünkü iftira günahsız bir insanın onuruna hançeri saplamaktır. İlahi irade bu zulmü asla kabul etmez. Örtü meselesine gelince, işlediği günahtan dolayı elbiseleri düşen Âdem ve Havva’nın cennet yapraklarıyla avret yerlerini örtmeye çalıştıklarında İlahi irade onlara ‘’ Hayırlı olan takva elbisesidir’’ diye seslendi, bizde soruyoruz neden örtü meselesinde bu ilahi ayetler gündeme gelmiyor? Antikapitalist Müslümanlar hiçbir zaman reddiyeci ve tekfirci bir üslup takınmamışlardır. Aslında daha kuşatıcı ve daha genişletici bir üslubu benimsemişlerdir.
İbadet meselesine gelince; varlık ve hadiselerin İlahi hikmet ve inayet uyarınca kozmik düzeni gerçekleştirmek üzere olduğu bilinmelidir. İbadetler bir gayeye yöneliktir. Her türlü dini ve hukuki düzenlemeler hâkim bir amaç unsurunu kendi içinde barındırırlar. Anlam ve hikmetten dolayı böyle oldukları için oruç sadece aç ve susuz kalmak, namaz ise sadece eğilip kalkmak değildir. Mutezile ve Maturidi ekolü Allah’ın fiillerinin dolayısıyla hükümlerinin bir gayeye yönelik muallel olduğunu büyük bir gerçeklikle ifade ederler. Şu unutulmamalıdır ki her hükmün bir amacı vardır. İslam düşüncesindeki ta’lil metodolojisi yani bir eylemin veya hükmün illete bağlanması kelam ve fıkıh bilginlerinin başvurdukları bir yöntemdir. Bundan dolayıdır ki ibadetlerdeki maksat insanın fıtratındaki ortak faydayı ortaya çıkarmak şeklinde olmuştur. Eğer namaz ve oruç sadece eylemlerden müteşekkil bir insan tecrübesi olarak kalsaydı Maun Suresindeki uyarıya o tecrübe muhatap olmaz idi. ‘’ Veyl olsun o namaz kılanlara, onlar ki namazlarının özünden uzaktırlar, onlar ki halka gösteriş yaparlar, onlar ki hayra da engel olurlar. ‘’ Bu suredeki hikmet insanın ibadetlerle insanlık görevini yerine getirmesidir. Müfessirlerin en zayıfı olan Suyuti’ye göre Veyl cehennemin en altındaki bir vadinin ismidir.
İslam düşüncesinde Makasıd ü şşeria’nın öncülerinden İmam ül Harameyn el Cüveyni, şer’i hükümlerin bir gayeye yönelik olduğunu ve bunu kavramayanları da basiretsizlikle itham etmektedir. İbadetin maksadı İbn Aşur’a göre; fıtratın korunması ve fıtratın bozulan yanlarının düzeltilmesidir. Bazı İslam mutasavvıfları ki onlar, Batıniliği yani iç anlamlar dünyasını, dışsal görünen aleme tercih ederler ve ibadetleri de sadece dışsal rükunlar dan ve şartlardan ibaret olarak görmezler. Onlara göre istenilen şey ibadetin şuuruna ermektir. Onlara göre, ibadetin özü ibadeti meydana getiren unsurlardaki manalardır. Asıl ibadet o unsurlardadır. İbadet insandan Allah’a doğru bir akıştır.
İnsan öteki insanlarla ancak Allah’a doğru gidebilir. Bunu en güzel bir şekilde Hz. İsa dağ vaazında ifade eder. ‘’ Sunakta adak sunarken kardeşinin sana karşı bir şikayeti olduğunu hatırlarsan, adağını orada, sunağın önünde bırak, git önce kardeşinle barış, sonra gelip adağını sun. ‘’ Müslümanların ibadetleri biçimsel uyumdan ibaret olacak ise Müslümanların vay haline. Bu gerçeği gören Hallac-ı Mansur ibadetin esas gayesini ve maksadını anlattığı için kafası, elleri ve kolları kesilmiştir. İbadetler bir mümin de sınırsız ahlaki ve ruhani bir gelişme sağlamalıdır. Yoksa sadece hareketler bütününe uyum sağlama değildir. Çağdaş İslam filozoflarından Muhammed İkbal’e göre ibadet ‘’ manevi bir tecelli vasıtası olarak doğal ve hayati bir eylemdir, onunla şahsiyetimizin küçücük adası, daha büyük bir bütün hayat içinde bulunduğu durumu birden keşfeder. ‘’
Antikapitalist Müslümanlar derler ki; insanı kusurlarıyla diğer varlıklardan ayıran onun şuur ve şahsiyet sahibi olmasıdır. Eğer sizin namazlarınız sizi şuur ve şahsiyet sahibi yapmıyorsa kıldığınız namazlar namaz değildir.
Yanlış din algılarınızla dejenere ettiğiniz ve kendi bencilliğiniz ve emellerinize alet ettiğiniz bu güzelim dinin üzerinden lütfen ama lütfen elinizi çekiniz.
adilmedya.com