Acının büyüğü paylaşılmayandır, içe bastırılan. Hafiflemek istiyorum özlemimi, acımı, annemi anlatarak.
Annemi özledim…
Ana dilini yeterince bilmem, bildirmediller, bilmemizi hakir gördüler. Utandık seneler boyu öteki olmaktan, yabancı olmaktan. Geleceğimize tutunacağımız geçmişimizi sildiler. Neyse…
Annemin yanına birkaç ayda bir giderdim. Havadan sudan konuştuktan sonra sessizce sadece bakışır, başımı omzuna yaslar, güven, huzur veren sıcacık sevgisi ile ısınırdım.
Nasılda hayran hayran bakardı, sanki dünyanın en muhteşem şeyine bakar gibi… Kuzguna yavrusu şahin görünür dedikleri bu olsa gerek.
Hep aynı şeyleri sorardı ’’Annem çocuklar nasıl? Okullarına gidiyorlar mı? Daha kaç seneleri kaldı? işleriniz iyi mi, ne kadar borcunuz var? Eşin nasıl, nerede, ne zamandır gelmiyor?’’
Oysa kaç sene olmuştu eşimden boşanalı, söyleyemezdim… Çünkü ona göre dünyanın sonuydu yuvanın dağılması, inerdi yüreğine duyduğu anda, Allah korusun. Yok yok asla bilmemeli, duymamalıydı, herkes bildi bir tek o bilmedi boşandığımı.
”Yolda annecim yolda, çalışıyor gece gündüz, gelecek elbet.”
Tabi annem bu soruları Arapça sorardı, sesi hala kulaklarımda, sorarken verdiği o tarifsiz samimi histe.
‘’İmmi uled keyf hal. Yuroğun li mektep. Bağat eşkat baka deyn aleykin. Zevçki keyf hal, engizve mineymet me ce.’’
Benim zorlana zorlana Arapça cevap verişim epey eğlenceli, telaffuzum tüm aileye gülence olurdu. Ağzımdan çıkan kelimeler o kadar komik olurdu ki, sebepsiz gülmene vesileydi. Çocukluğumdan beri abilerim, ablalarım hadi bunu Arapça söyle diye takılırlardı bana.
***
Ana yüreği, evladının gözünde en çok güvendiği sığınacak tek limanı. Ömrümüz böyle sığınılacak liman aramakla geçiyor. Bize anamız kadar hayran olacakları aramakla…
Yaradan öyle yaratmış ki bizi sevgiden, ilgiden, alakadan mamul olarak; hep anne karnındaki kadar güvenli olmak ve onun kadar hayran bakacak gözlerin merkezinde olmak istemişiz.
Eksikliği ölüm, elde edilince de ölüm olur özenle büyütmezsen, kıymetini bilmezsen.
Eksikliğinden dolayı işte tüm bu arayışlar, üreyişler, icatlar, buluşlar. Yaradana doğru giden bir arayış.
Kimimiz eşte, kimimiz işte, kimimiz malda, kimimiz de hayvanda bulmuşuz, bulmaya çalışmışız bir çift hayran hayran bakacak gözleri.
Elbet herkesin evladı annesine, annesi de evladına öyle mükemmel gelir.
Ama benim annem gerçekten başka.
Hani var ya üstün ahlaklı insanlar, her türlü kötülük karşısında yine de iyiye yormayı, iyide kalabilmeyi, affetmeyi becerirler, tıpkı Hazreti İsa gibi…
İşte o benim annem.
Sakın taraflı olduğumu düşünmeyin, benim annem olduğu için öyle düşünmüyorum, asla öyle değil.
Annesini küçücükken kaybetmiş, öksüz büyümüş o çocuğun gösterişsizliğinin altında yatan, o muhteşem, yücelerin yücesi kalbinden, ahlakının üstünlüğünden ve kendini 92 sene hiç bozmamasından.
***
Annem, ne çok sevmişsin beni.
Kimseler dolduramıyor boşluğunu.
Çocuklar var elbet, karındaşlar, yeğenler, torunlar hepsi senden birer parça. Kandan değil ama candan dostlar da var, hepsi canımın içi. Eh işte yine de bir şeyler eksik, anlamsız bir boşluk…
***
Annem, son halin aklımdan gitmiyor.
Buz gibiydi, sen değildi gibi, cansız, soğuk.
Dokunamadım, bakamadım, ağlayamadım…
Ben de buz kestim, kanım dondu. Ölmüş, sıcaklığı gitmiş bedenine bakarken dedim ki bu hayat, bu acılar niye?
Ben senin en küçük kızın anne, en kıyamadığın.
Küçücük cüssen bana ne büyük güçmüş, gücüm bitti anne.
Acıların bitsin diye çok dua ettim.
Toprağın altına girince bitti mi anne?
***
Annem kızın olmakla ne büyük gurur duyuyorum bir bilsen, şaha kalkıyorum, o kadar büyüyorum ki başım göğe eriyor.
Güzel ahlakını ‘’çocuklarıma’’ miras bıraktığın için de sana müteşekkirim anne.
Bu az biraz seni üzen kızını affeder misin anne?
Ama doğru ya hiç kızmamıştın ki.
Hep sabırla, anlayışla, şefkatle, sevgiyle tekrar tekrar bağrına basmıştın.
Benim güzeller güzeli melek annem, nurlar içinde uyu, rahat uyu, huzurla uyu…
Ayşe YILDIZ