‘Partilerin kendilerini dönüştürmesi şart’
Z kuşağı olarak adlandırılan yaklaşık 7 milyon seçmenin 2023 yılında yapılacak seçimlerde önemli rol oynayacağı tartışılıyor. Seçmen davranışlarını analiz eden anket şirketlerine göre siyasi partilerin bu söylem ve politikalarıyla Z kuşağını ikna etmesi oldukça güç, bu nedenle mutlaka bir dönüşüm yaşamaları gerekiyor. Z kuşağının, alışılmış siyaset tarzının dışında, özellikle sosyal medyadaki anlık eylemlerle kendilerini ifade ettiğine dikkat çeken analistler bu grubun oy tercihlerine ilişkin de elde ettikleri bilgileri paylaştılar.
Erken seçim tartışmalarına nokta koyan Cumhur İttifakı, seçim tarihi olarak 2023 yılını işaret etti. Uzmanlara göre yüzde 50+1’in belirleyici olduğu yeni sistemde Z kuşağı olarak tanımlanan 2000 yılı sonrasında dünyaya gelenlerin oy tercihleri gelecekteki siyasal tabloyu belirleyebilir.
Siyaseti yakından izleyen araştırma şirketi yöneticilerine göre Z kuşağının oluşturduğu yeni seçmen grubu, mevcut siyasal söylemlerden ve alışılmış seçmen davranışlarından farklı refleksler sergiliyor ve farklı kaygılar duyuyor. Siyasi partilerin yeni seçmenleri anlamak ve onlara seslenmek adına özel bir çaba içerisine girmesi gerektiğini belirten araştırma şirketi yöneticilerine göre Z kuşağıyla iletişim kurmak önceki kuşaklara göre daha zor.
“Z Grubu Daha Apolitik”
Z kuşağı olarak adlandırılan seçmen grubunun geleceği belirleme noktasında “abartıldığını” savunan Siyasal İletişim Uzmanı İbrahim Uslu’ya göre bunun nedeni, bu grubun siyasal katılma eğiliminin düşük olması. Sandığa gitme eğilimi Türkiye ortalaması yüzde 85 bandında seyrederken Z kuşağında bu oranın yüzde 60’ların altına düştüğünü belirten Uslu, “Bu grup daha apolitik” dedi.
Z kuşağının yaygın seçmen grubuna göre daha duyarlı ve ani bir şekilde tepki üretebildiğini belirten Uslu, “Sosyal medyada örgütlenip bir şeyleri protesto ediyorlar. Ama sonrasında sandığa gidip oy vermeye ihtiyaç duymuyorlar. Bu kitle önemli ve bunların kamuoyunu etkileyebilme yetenekleri var. Hatta bu anlamda hepimizden güçlü yeteneklere sahipler ama sandığa gidip oy vermedikleri için iktidar kompozisyonu ya da iktidara kimin geleceği üzerinde çok fazla etkili olamıyorlar. Siyasi partilerin de anlamakta ve yönetmekte zorlandıkları bir tutumları var” diye konuştu.
“Bu gruplar aşağı yukarı Türkiye’de olan biten hiçbir şeyle ilgilenmiyorlar. Çevreyle ilgili bir hassasiyetleri var diyelim, o konu özelinde ortaya çıkıyorlar, sosyal medyada belli mesajlar veriyorlar, birilerini eleştiriyorlar fakat sonra tekrar kayboluyorlar. Sonrasında pek çok konuda ortalıkta görünmüyorlar. Örneğin baro başkanlarının yürümesi bu grubun gündemine bile girmemiştir. Baro başkanları kim, neden yürüyorlar ki, kaç baro başkanı var gibi sorular size sorabilirler. Ya da belediyelerin yaptıkları sosyal yardımlar konusunda bu gençlerin hiç bilgisi olmayabilir. Ben ‘bundan da mı haberiniz yok’ diyerek çok defa şaşırdım. Fakat bizim çok da ilgimizi çekmeyecek başka bir konuda dünyanın herhangi bir yerindeki çevre meselesinde duyarlılık gösterebiliyorlar. Örneğin Turgut Özal’ın, Kenan Evren’in, Menderes’in fotoğrafını gösterdiğinizde tanımayabiliyorlar. Bunu da denediğim için söylüyorum. İstanbul seçimlerinde Ekrem İmamoğlu’nun fotoğrafını İstanbul dışında yaşayan bir sürü gence gösterdiğimizde ‘bu kim’ diye sordu. Türkiye toplumunun ortalaması çok politik ama bu gençler Türkiye ortalamasıyla kıyasladığınızda güncel siyasi meselelere apolitikler.”
“Partiler Z Kuşağıyla İletişim Kuracak AR-GE Merkezleri Kurmak Zorunda”
Türkiye’de partilerin gençlik kolları adı altında kurdukları mekanizmaları değerlendiren İbrahim Uslu, “Gençler bir süre sonra davranış kalıpları ve dil olarak partinin geri kalanına benzemeye başlıyor. 18-20 yaş arasındaki bir genç 45-50 yaşındaki bir insan gibi konuşuyor, öyle davranıyor. Sonra gidip o arkadaşlarıyla siyasal bir iletişim kurmaya çalıştığında başarısız oluyor. O yüzden de Türkiye’de bu merkez partilerin, AK Parti’nin, CHP’nin bu gençlik kollarının gençlere yetişme yeteneği çok sınırlı kaldı. O yüzden de parti üst yönetimleri bu sorunu çözemiyorlar” dedi.
Siyasetin dilinin geride kalan iki seçimde değişmeye başladığını, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun animasyonlu video aracılığıyla gençlerden oy talep ettiğini, Saadet Partisi kongrelerinde gençlerin rap şarkı söylediğini hatırlatan Özkiraz’a göre bu girişimler gençlere seslenme noktasında yeterli değil. Özkiraz bunun nedenlerini şöyle açıkladı:
“Siyasetçiler söylemlerini de eylemlerini de politik alanda buna göre değiştirmeliler. Örneğin Türkiye’de sınavsız üniversiteyi vadeden bir siyasi parti yok. ‘Tüm öğrencileri yurt dışına staja göndereceğim bir aylığına’ diyebilen parti yok. Gençler üzerine politika eksikliği çok fazla. Gençler denilince bizim siyasetçilerimizin aklına animasyon, rap, bilgisayarda yapılacak bir iki çizim geliyor. Böyle değil. Gençlerin beklentisi bunun çok ötesinde. Gençler okullarını bitirdikleri zaman bir iş garantisi arıyorlar ama ondan daha çok aradıkları şey batı değerleriyle yaşayabilecekleri, huzurlu bir yaşam tarzı. Gençlere siyasetçilerin bunu sunması gerekiyor.”
“MHP ve HDP’ye İlgileri Daha Fazla”
Z kuşağının bir yönüyle apolitik bir yönüyle de siyasetle ilgili olduğunu belirten GENAR Araştırma Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı İhsan Aktaş’a göre bu grup klasik seçmen davranışından farklı tutumlar sergiliyor.
Z kuşağının ani reflekslerle A ya da B partisine oy verebildiğini belirten Aktaş HDP ve MHP’ye bu gurubun daha ilgili olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Günü birlik karar değiştirme eğilimleri var. Onları etkileyen konular farklı. Eski siyasetçileri daha ideolojik meseleler etkiliyordu ama bu grubu örneğin çevre meseleleri etkiliyor. Tek bir kalıp ve bakış açısıyla ölçülemeyecek bir grupla karşı karşıyayız. CHP ve AK Parti’ye gençlerin ilgisi daha az. MHP ve HDP’ye ilgileri daha fazla. Kolay tanımlanamayan, refleksleri kolay ölçülemeyen ve bir şekle de sığdırılamayan yeni nesil genç seçmen var. Daha bireysel takılıyorlar ve kendi refleksleri aile refleksleriyle aynı olmayabiliyor. CHP’li bir ailenin çocuğu AK Partili, AK Partili bir ailenin çocuğu CHP’ye tercihte bulunabiliyor. Z kuşağının analizlerini bundan sonra daha derinlemesine yapabiliriz.”
“Gençlerin Reflekslerinin Yakalanması Daha Zor”
Siyasi partilerin bu gruba daha fazla yoğunlaşması gerektiğini savunan Aktaş, gençlerin eğitimle, kimlik oluşturmayla ve teknolojiyle ilgili taleplerinin olduğunu belirterek şunları söyledi:
“2006 yılında AK Parti’yle ilgili bir gençlik araştırması yapmıştık. ‘Partiyi nasıl tanımlıyorsun’ diye bir soru sorduğumuzda ‘bizi dünyayla buluşturacak parti’ yanıtını almıştık. Bunun üzerine gençlerin dünya algısı daha da gelişti. Hem memleketle hem gelecekle ilgili gençlerin algısına kim daha yakın durursa ülkeyi yönetecektir. Seçimlere kadar da iyi bir fırsat var. Bundan sonraki sosyo psikolojik araştırmalar da daha çok bu alana yoğunlaşacak gibi. Yaşı büyük kesimin kanaatleri ve refleksleri belli. İki seçim önce seçmenlerde bireysel bir refleks başlamıştı. Sonra ekonomik seçmen modeli ortaya çıktı. Gençlerin reflekslerinin yakalanması daha zor ve ani değişebilen reflekslere sahip.”