Kovid aşısı konusunda yaşanan kaos, hükümetin bir çok defosunu ortaya serdi:
Organizasyon beceriksizliği, yalanla toplumu oyalama alışkanlığı, sermayeyi sağlıktan, işletmeyi insandan önemli sayma yaklaşımı… Parası olana öncelik tanıyan bir zihniyet… Komplo teorilerine düşkün bir ideoloji…
Almanya gibi, bir bilim insanının yönettiği ülkeden bakılınca, inanç sömürüsüyle yönetenlerin zavallılığı daha net görünüyor.
Alman Başbakanı, “Ben de sıram gelince aşı olacağım” derken, Türkiye, canlı yayında Alişan’ın aşı oluşunu izliyordu. Anlaşılan Hükümet, aşıya teşvik için bazı ünlülerden destek istemiş. Ancak rol modelleri öyle yanlış seçmiş ki, toplumun bir kısmını aşıya ikna etmeye çalışırken, diğer kesimini aşıdan soğuttular.
En başta, aşı önceliği olacağı söylenen sağlık görevlileri isyan etti. Bir doktor, “Madem öyle, benim pandemi nöbetlerimi de Alişan tutsun” diye tepki gösterdi.
Haksız mı?
Bakın, araştırmalar, Türkiye kökenli bir çiftin aşıyı bulmasının, Almanya’daki Türkiyeli algısını değiştirdiğini gösteriyor. Bütün dergilerin kapağında Özlem Türeci, Uğur Şahin çifti var. Türk Hükümeti bu başarıdan nemalanmaya çalışıyor. Oysa hepimiz biliyoruz ki, Türkiye’deki eğitim sistemi içinde yetişseler, bugünkü başarıya asla ulaşamayacaklardı. Belki barış isteyen bir bildiriye imza attıkları için veya başlarına atanan kayyıma karşı çıktıkları için kapının önüne konmuş olacaklardı.
Eleştirel düşünceden nefret eden, her itiraz edenin beynine binen, bilim yuvalarını işletme, öğrenciyi müşteri gibi gören, sağlık sistemini, özel hastane sahibi bir işadamına veren bir zihniyetle karşı karşıyayız. O zihniyet yüzünden, “Aşıyı Türkler buldu” cakası satanlar, onların bulduğu aşıyı Türkiye’ye getirebilmeyi bile beceremiyor. Bilimden tamamen kopardıkları topluma, aşıyı benimsetebilmek için de Alişan gibi bir rol modele sığınıyorlar. Zavallı Alişan, Zeytin Dalı Harekâtı’na mı yetişsin, Covid aşı kampanyasına mı? Yazık değil mi?
