Geçen hafta Londra’da bir Cemevi’nde tanık olduğum tablo, belki Alevi canlar için tanıdık, ama benim için tarihsel önemdeydi. Britanya Alevi Festivali’nin 11’incisine davetliydik. Barış Atay ve Çilem Küçükkeleş’le, Türkiye siyasetindeki yasaklardan, sanat üzerindeki kısıtlamalardan, dinbaz bağnazlığın artan baskısından söz ettik. Panelden sonra festivali organize eden dostlar, “Ben Kolay Ölmem” oyununun sergileneceğini söylediler. Ona da kalmak istedik. Ahmet Arif’le Cemal Süreya’nın hayali bir tren yolculuğunu anlatan oyuna, Kardeş Türküler’den Vedat Yıldırım ve Cansun Küçüktürk de müzikle eşlik ediyordu. Buraya kadar yeni bir şey yok; yeni olan, -en azından benim için yeni olan-, bu tiyatro gösterisinin bir cem odasında düzenlenmesiydi. Penceresinde tüm semavi dinlerin işaretleri kazılı geniş cem odasının ortasındaki alan, tiyatroculara açılmıştı. Müzisyenler hemen bu alanın arkasında, seyirciler ise tam karşıda, yer minderleri ve sandalyelerde yerini almıştı. Göktay Tosun ve Cüneyt Yalaz’ın harika oyununu izledik.
Cemevi’ni bir süredir, bir kadın-bir erkek başkan yönetiyor. Çıkışta konuştuğum eşit başkanlar, cemevlerinin sadece ibadethane değil, birer kültür merkezi olduğunu anlattılar, ama Cem Odası’nda bir sanatsal etkinliği ilk kez yaptıklarını söylediler. Aynı odada bir ilkin daha gerçekleşeceğini ve bir klasik müzik konseri verileceğini anlattılar. Daha da ilginci, ertesi gün, yine aynı odada cem bağlanacak, cemi de postta dedeler otururken bir “kadın ana” yönetecekti. Hizmet dağıtırken, cinsiyete değil, ehliyete bakılıyor, Hacı Bektaş’ın, “Erkek-dişi sorulmaz, muhabbetin dilinde/ Hak’kın yarattığı her şey yerli yerinde” sözü hayata geçiriliyordu.
Belki Alevi canlar için küçük, ama bağnazlığın teslim aldığı Türkiye şartlarında büyük adımlar bunlar… Sadece aynı odada, tüm semavi dinlerin simgelerinin birlikte kucaklanması ve ibadetin fikirle, sanatla, kültürle buluşması açısından değil, kadınla erkeğin, ayini de, kurumu da eşit statüde yönetmesi açısından da büyük adımlar…
Biliyorsunuz, Aleviler Almanya’da kamu tüzel kişiliği statüsü kazandı, böylece Alevi inancı Almanya’da resmen tanındı. Türkiye’de bir yasaklar silsilesine dönüşen inanç, özgürlükçü bir siyasal iklimde, kültürle, sanatla, gençlerle kaynaşabiliyor, kadınla erkeği ayrıştırmak şöyle dursun, eşit statüye taşıyabiliyor. Cemevi’nden ayrılırken bu tabloyu yaratanları ve dünyaya bir örnek sunanları tebrik ettik.