Tam bir sürpriz oldu. Dün TBMM kulislerinde çok sayıda AKP, CHP ve MHP milletvekili ve bazı bakanlarla sohbet etme imkanım oldu. Hiçbirinin böylesi bir sonucu beklemediği son derece açıktı. Herkes CHP’nin 110 oyu bulup bulamayacağını; bulursa Anayasa Mahkemesi’nin ne karar alacağını; Yüksek Seçim Kurulu’nun referandum süresi tartışmalarına nasıl nokta koyacağını ve tabii ki muhtemel bir referandumun sonucunun ne olacağını tartışıyordu.
Tek istisna BDP’lilerdi. BDP Grup Başkanvekili Bengi Yıldız’a “tavrınız ne olacak?” diye sorduğumda “Görüyorsunuz, içerde parti kapatma maddesi görüşülüyor ve biz katılmıyoruz. Geçen sefer katıldık ve madde geçti. Bakalım bu sefer ne olacak?” diye epey imalı bir cevap vermişti. Belli ki bir bildiği vardı ve o da gerçekleşti.
Yıldız’ın “bildiği” ne olabilir? Herhalde iktidar partisi yetkilileri parti kapatma maddesinin riskli olduğunu ilk turda da hissetmiş ve BDP’lileri yardıma çağırmışlardı ve madde geçmişti. Bu sefer BDP, paketle ilgili önerilerinin AKP tarafından ciddiye alınmadığı gerekçesiyle hiçbir şekilde oylamaya katılmayacaklarını ilan ettiler. Bu kararda kuşkusuz Abdullah Öcalan’ın “AKP’ye destek vermek ahlaksızlıktır” şeklindeki son talimatının da epey etkisi olmuştur. Sonuçta şunu söyleyebiliriz: BDP’nin bir şekilde el atmadığı AKP ilk ciddi tümsekte çok kötü tökezledi, hatta daha ötesi yere kapaklandı.
Zira parti kapatma konusu bu paketin belki de kalbiydi. Onsuz bir paket tek kelimeyle eksik olacaktır. Daha önemlisi, paketin diğer önemli iki konusu olan HSYK ve Anayasa Mahkemesi’nin yapılanması maddelerinde de 330’un altına düşme durumunda AKP kendi silahıyla vurulmuş olacaktır.
Hiçbir fireci milletvekili “bu maddeye BDP gibi partiler yüzünden evet demedim” diyemez. Çünkü AKP yöneticilerinin bu düzenlemeyle esas hedeflerinin, parti kapatma riskinin Demokles’in kılıcı gibi tepelerinde sallanmasını engellemek olduğu gün gibi ortada. O zaman şu soru kaçınılmaz oluyor: Nasıl olur da bir AKP milletvekili, en çok kendi partisinin kaderinde etkili olacağı açık olan bir düzenlemeye karşı çıkar? İşte bu soru, iktidar partisi içinde sanılanın ötesinde bir rahatsızlık ve buna bağlı olarak ciddi bir kriz potansiyeli bulunduğunu gösteriyor.
Bakalım iktidar partisi bundan sonra nasıl bir strateji geliştirecek? HSYK ve Anayasa Mahkemesi düzenlemelerinin de reddedilme riski yüzünden bunları oylatmaktan vazgeçecek mi? Yoksa yeni fireleri engelleme ve mümkünse başka partiler ve bağımsızlardan yeni destek oyları bulma yolunda yoğun bir kulis faaliyetine mi girişecek.
Her durumda AKP’nin işi çok zor ve şu andan bakıldığında iktidar, partisinin kendi yaratmış olduğu bu krizden nasıl çıkabileceğini kestirmek pek mümkün değil.