AKP, 15 Temmuz’dan sonra iktidarının temellerinin sağlam olmadığını fark etti. Orduyu Kemalist unsurlardan temizlediğini, o tasfiyeyi yaptırdığı Gülencileri de bertaraf ettiğini sanıyordu. Her şeyi kontrol altına aldığını düşünüyordu. Ama 15 Temmuz’da tehlikenin hala mevcut olduğunu, hatta hemen yanıbaşında olduğunu anladı. Askerin, polise silah çektiğini, tankların polis zırhlılarına ateş ettiğini, jetlerin MİT’i bombaladığını gördü. Korktu. Ve kendi silahlı gücünü kurmaya karar verdi:
Bir alternatif ordu yaratacak, Silahlı Kuvvetler’e karşı partiyi ve sarayı güvenceye alacaktı.
Meclis’in toplanır toplanmaz ilk iş olarak bekçilere geniş yetkiler veren yasa teklifini görüşmesi başka nasıl açıklanabilir?
Getirilecek değişikliğin en kritik maddesi, bekçilerin bundan böyle zor ve silah kullanabilecek olması…
Neden veriyor hükümet bu yetkiyi? Cevabı ilgili maddede var:
“Kamu düzenini bozacak mahiyetteki gösteri, yürüyüş ve karışıklıkların önlenmesi amacıyla…”
Artık çok iyi biliyoruz; “kamu düzeni” dedikleri, Saray’ın kurduğu çıkar düzenidir. Buna yönelik her itiraz, karşısında Erdoğan’ın “kahverengi gömlekliler”ini bulacaktır.
Kurulan, İran’daki ahlak polisine, mahallenin ahlak bekçisine, Gestapo’nun milisine benzer, silahlı bir kolluk gücüdür. 20 binlik bu yeni güç, 250 bin polis ve 200 bine yakın jandarma ile birlikte düşünüldüğünde mevcudu yarım milyona yaklaşan bir orduya dönüşür. İçişleri Bakanı’nın emrinde bir parti ordusu…
Mahalleyi kontrol altında tutacak, adaletin yerine silahı koyacak, muhalefeti bastıracak bir Saray birliği…
Erdoğan, bekçi ordusu fikrini ortaya atarken, “Yatarken bekçi düdüğü duymak istiyorum” demişti.
Anladık mı şimdi, “Düdükler kimin için çalıyor?