Sevgili dostlar,
Tam diyorduk ki, Hakümet’in işi zor; “çünkü bu kez beceriksizliğini örtbas etmek için hedef gösterebileceği bir düşman yok karşısında…”
Hükümet’in “kutuplaştırma mahareti”ni hafife almışız. Bütün ülkenin bir virüsün pençesinde kırıldığı bugünlerde bile buldu, düşman yaratmanın bir yolunu… Yurttaşı bu sefer de yardım sandığında böldü; bağış toplayan yerel yönetimleri hedefe koydu.
“Vay sen misin benden önce, benden izinsiz ve en önemlisi benden iyi bağış kampanyası yürüten; vatandaşı örgütleyen?”
Kibirli İçişleri Bakanı, “bölücülük”le açtı açık artırmayı… Hükümetten ayrı yardım toplamayı, “ayrı devlet kurma”ya benzetti.
Diyanet İşleri Başkanı geri kalır mı? O da hemen, “Caiz değildir” diyerek patlattı fetvayı…
Zavallılar!
Artık bu suçlamaların beş paralık değeri kalmadığını göremeyecek kadar zavallılar… Ne polis şefinin bölücülük suçlaması, ne kadrolu imamın siyasi fetvası yetiyor, korkunç bir hızla büyüyen salgının hızını kesmeye; bu felaketin doğmasındaki sorumluluklarını örtbas etmeye…
Şu bir gerçek:
Yurttaş, artık bu hükümete vereceği paraların doğru adrese gideceğine inanmıyor; o yüzden de varsa parası, güvendiği yerel otoritelere veriyor. Bunu değiştirmeye ne ilgili yasanın gücü yeter, ne kutsal kitabın… Ne başkanın, ne bakanın… Bunu ancak yeniden güven tesisi ile değiştirebilirsiniz. Onun için de, mesela deprem için topladığınız paraların nereye gittiğini açıklayarak işe başlayabilirsiniz. Belediyelerin önünü kesmeye dönük her atılım, İstanbul’un iptal edilen son yerel seçimlerinin sonucuna götürür sizi… Hatırlarsınız, iptal edilen o seçim de ilahi bir tesadüfle yine 31 Mart’ta gerçekleşmişti ve halk, tekrarlanan seçimde dersinizi misliyle vermişti.
Bütün bu telaş ve bu yasakçı kafa, halkın gözünde, sizi küçültürken, belediye başkanlarının itibarını yükseltiyor.
Evet, siz size yetersiniz. Bırakın da belediyeler de halkın imdadına yetişsin.