TSK, DAİŞ’in 1 Kasım 2014’te YPG ve Uluslararası Koalisyonun ortak operasyonu ile püskürtüldüğü Kobanê’nin köylerine Çarşamba sabahında bu yana top atışları ile saldırıyor.
Saldırı Putin, Erdoğan, Merkel ve Macron 4’lü ortak zirvesi sonrasında geldi.
Putin ve Erdoğan Efrîn’de birlikte hareket ettiler ve Kobanê’de de ortaklık yapmaları anlaşılırdır.
Merkel ise Erdoğan ile her dönemde herşeye rağmen flört etti ve ikili ilişkileri canlı tuttu.
Nitekim Türkiye’deki antidemokratik uygulamalara ve Erdoğan hükümetlerinin DAİŞ ile kurduğu ittifaka rağmen ticari ilişkilerini arttırdı.
Buna ilaveten Merkel, QSD ve Rojava yönetimine hep mesafeli oldu.
Merkel, QSD ve YPG’ye alternatif bir güç oluşturmaya çalıştı.
Bu saldırılara sessizliği de bu bakımdan anlaşılır.
Macron için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Rojava ile Avrupa’dan kurulan en güçlü ilişki Fransa ile… Rojava yönetimi ve askeri temsilcileri Elys Sarayında defalarca ağırlandılar. QSD ile Fransız askeri güçlerinin işbirliği devam ediyor.
Macron’un Efrîn işgaline reaksiyonu kötü değildi.
Efrîn işgaline fiili bir karşılık vermese de reaksiyonu güçlüydü.
Fransa aynı zamanda uluslararası koalisyonun sahadaki en güçlü ortaklarından. Dolayısı ile Fransa’nın zirvedeki varlığı irdelemeyi hak ediyor.
Trump zirvede değildi lakin Suriye’deki operasyon ve tutum belirlemede hep Macron ile ortak bir çizgide gitti.
Trump ve Macron Suriye’deki en güçlü ortak durumundalar. Macron’un zirvedeki varlığı bir nevi Trump’ın katılımı anlamına geliyor.
Fransa Kobanê köylerine yapılan top atışlarına şimdiye kadar bir reaksiyon göstermedi.
Trump’ın da şimdiye kadar sesi çıkmadı.
Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri varlıklarını Kürt düşmanlığı üzerinden oluşturdular. Kobanê saldırısı bu bakımdan anlaşılırdır.
Ancak koalisyon ortaklarının sessizliği anlaşılır değildir.
Efrîn operasyonunda Trump yönetimi hep şunu söyledi:’ Efrîn hava sahası bizim etki alanınızda değildir. Bizim etki alanımız Fırat’ın doğusu ile sınırlıdır. Sorumluluk Putin’dedir.’
Bu o zaman için anlaşılırdı. Neticede ABD Fırat’ın batısında bulunmuyordu.
ABD Efrîn işgalini izledi.
Rus-İran-Esad üçlüsünün İdlib operasyonuna ABD ve müttefikleri ‘İdlib benim etki alanında değildir’ demediler. En sert tepkiyi gösterdiler ve Akdeniz’deki askeri varlığını arttırdılar.
Suriye ve İran askeri güçlerini vurdular.
Efrîn’de gösterilmeyen reaksiyonu İdlib’de gösterdiler. Bir nevi Efrîn’i Erdoğan’a teslim ederken İdlib’i Putin ve Esad’a bırakmadılar. Trump’ın sahadaki en güçlü ortağını yüzüstü bırakması kötüydü ve Kürtler nezdinde bir hayal kırıklığıdır.
ABD ve ortakları aynı şeyi Rojava’nın doğusunda da yaparlar mı?
Bu tehlike yok diyemem. Nitekim Brunson’un Amerika’ya gitmek üzere uçağa bindirilme sürecinde Fırat’ın doğusu için Trump’ın Erdoğan’la kimi anlaşmalar yaptığı basına yansımıştı.
Kürt hareketi yıllarca ABD ile ters düşse ve rakip yerlerde bulunsalar da ABD Kürtler nezdinde hep sempati ile karşılandılar.
ABD ve Rojava güçleri Kobanê’de işbirliği yaptılar ve bu işbirliği onları Suriye’de müttefik yaptı.
Bugün ABD’nin Suriye sahasındaki tek müttefiki QSD’dir.
ABD Türkiye’nin Kobanê saldırılarına sessiz kalır ise Kobanê’de kurulan işbirliği yine orada bozulabilir.
Türkiye’nin saldırılarına sessizliği kimseye açıklayamaz.
Nitekim Türkiye’nin top atışları ve koalisyonun sessizliği üzerine QSD Hecin operasyonunu durdurdu. Hecin DAİŞ’in son kalesi.
DAİŞ’in sonu Kobanê’de başlamıştı ve bitişi Hecin’de ilan edilecekti. Lakin Türkiye’nin Sêlim, Aşmê ve Kor Ali köylerine yaptığı top atışları nedeni ile son darbe indirilemedi.
Bu DAİŞ’in yeniden hortlamasını sağlayabilir. Bu herkes için büyük bir tehlike olur.
Efrîn’deki tutumu QSD güçleri kabul etmezler.
Yine ABD ve koalisyonun diğer ortakları bu muğlak tutumu aşmazlar ise Kürtlerin alternatif arayışlara girmesi kaçınılmaz olur.