Zeus birgün “insanlığın acılarını dindirecek kuvvetli bir kahraman yaratmam lazım’ der ve Thebai kraliçesi Alkmene’den Herkül (Hercules) dünyaya gelir. Hangi acıyı dindirdiği, hangi yaraya merhem olduğu bilinmez ama gerçekten de gücü kuvveti yerinde, zebella boylu bir delikanlıymış Herkül. Zeus -her zaman olduğu gibi yine- güç ve kuvvete fazla odaklandığı için zeka konusunu unutur ve ortaya hafif şapşal, iriyarı bir izbandut çıkar. Çocukken birşeye sinirlenip harp’ı (bir enstrüman) hocasının başına geçirir. Adam oracıkta ölür. Dağ çobanı olarak cezalandırılır ve uzun süre dağ tepe koyun otlatır. Derken, nasıl olur bilinmez ama Thebai kralının kızı ile evlenir, çoluk çocuğa karışır ama birgün yine tepesi atar ve hepsini ok yağmuruna tutar.
“Herkül” astığı astık, kestiği kestik bir Antik Yunan kahramanı. Kaba kuvvetin ve nobranlığın “yiğitlik, mertlik” gibi sıfatlarla ambalajlanarak sunulması, insanlık tarihinde ilk kez Herkül karakteri ile başlar. O, gücü yücelten ve şiddeti meşrulaştıran maşist zihniyetin mitolojideki temsilcisidir. Kabalığın Herkül tiplemesi ile idealize edilmesi Anadolu ozanları tarafından çok kötü eleştirilir. Anadolu zekası bu; tutar Herkül’ü Lidya kraliçesi Omphale’ye aşık eder. Öyle böyle bir aşk değildir üstelik… Thebai ülkesinin kabadayısı, Omphale’nin yanında ayrılmamak için gönüllü köle olur. Çıtı pıtı ve hayli becerikli bir ev kızına döner. Kraliçenin halayıkları ile beraber gergef örer, hamur yoğurur. Yanlış yaptığı zaman Omphale altın terliklerini çıkarıp evir çevir döver dev adamı. Herkül artık Omphale’nin maskarasıdır…
Geçelim…
Anadolu insanı kıvrak zekasıyla; isyanını, öfkesini, eleştirisini hatta acılarını bile hicivle bezer. Gezi eylemlerindeki o mizah dolu eylem ruhu hangimizin hoşuna gitmedi ki. Üzerimizde oynanan emperyalist oyunlar, işgaller ve talan edilen kültür, içimizdeki satire edebiyatı da törpüledi. Gezi eylemleri mizah kabiliyetimizi yeniden yeşertti sanki. Araştıran görecek, gören bilecek ve kabul edecektir ki; tek bir Nasreddin hoca değil, Nasreddin hocalar vardır Mezopotamya tarihinde. Ezop ilk Nasreddin hocadır. İşte bu Helen kahramanı Herkül, gün gelir Ezop’un, yani Nasreddin hocanın da konusu olur.
Hikaye kısa ama her Ezop hikayesi gibi düşündürücü:
Herkül birgün aslan postunu sırtına atıp, dikenli topuzunu da eline alarak halkı teftişe çıkar. Yolda garip bir engele takılır. Engeli ortadan kaldırmak için tekme atar ancak garip nesne döne döne büyür. Bir daha tekmeler ama nesne daha da büyür. Çabuk sinirlenen aslanımız topuzuyla nesnenin tepesine indiriverir. Nesne duvar olur, dikilir önüne. Şaşkın şaşkın bakınırken Zeka tanrıçası Athena belirir ve “Herkules, dur!” der, “o nesne sana ‘dinle’ diyor. Ona kaba kuvvet uygularsan daha da büyür ve her darbende biraz daha büyüyerek seni ezer”.
Kıssadan hisse… Gündem bu kadar şamatalıyken zor ama er veya geç herkes payına düşen mesajı alır inşallah.