Peygamberlik, Mesihlik, Mehdilik… Bir kurtarıcının gelip insanlığı kurtaracağı inancı hemen hemen tüm dinlerde var. Fakat dinlerin son reformcu devamı olan İslam’da farklı bir durum söz konusu. Kur’an’da Hatemu’l-Enbiya kavramı geçer son peygamber demektir. Muhammed Allah’ın resulüdür ve son Peygamberdir der Kur’an-ı Kerim. Ve Peygamberliğin Muhammed Peygamber ile sona erdiği söylenir. Bu aslında hem dinler tarihinde hem de insanlık tarihinde çok önemli bir aşamadır. Çünkü tüm dinler ve o ana kadar ki insanlık hep bir kurtarıcı beklentisi içerisindeydi. Bir Peygamber gelecek bizi kurtaracak, son peygamberin zuhuru yaklaştı, mehdi çıkacak, mesih geri dönecek diye geçmiş çağlarda yaşamış kahramanların, ulu kişilerin geri döneceği veya onların yerine yeni bir kurtarıcının ortaya çıkacağı inancı hemen hemen tüm dinlerde söz konusuydu. Esasında dinler tarihinde işin kökenine doğru gittiğimizde bunun Hindistan’da caynacılık inancından geldiğini görüyoruz. Cayna inancına göre ki bu bir Hindu mezhebi aynı zamanda; Cayna eski Sanskritçe kurtarıcı manasına geliyor ve her 250 yılda bir dünyaya bir kurtarıcı geliyor ve bu ulu kişinin yüzü suyu hürmetine yağmurlar yağıyor, onların yüzü suyu hürmetine de yeryüzünde yaşam devam ediyor. Bunlardan birisi eksildikçe onun yerine yenisi geliyor ve 250 yılda bir de en baş kurtarıcı geliyor. Buna da cayna deniyor ve dünyayı yeniliyor, hem ruhani olarak hem manevi olarak. Hindu dininde böyle inançlar var ve buradan Mecusilere geçmiş. Mecusilerde de Josa inancı var ona da Mehdi deniliyor. Bu inançta da; iyi ile kötünün arasındaki mücadele bir gün sona erecek ve kıyametin kopmasına doğru Josa yani dünyanın kurtarıcısı mehdi gelerek dünyayı kurtaracak ve kötülüğü çıktığı yere gömerek tüm evrende iyiliğin ve Ahura Mazda’nın hakimiyetini ilan edecek. Onlar da böyle inanıyorlar. Oradan da Yahudiliğe geçmiş. Yahudiler de, Musa ve Harun’un soyundan daima kurtarıcılar geleceği ve yeni mehdiler zuhur edeceğine inanıyorlar. Oradan Hıristiyanlığa geçmiş. Hıristiyanlık zaten baştan sona kadar İsa’nın geri döneceği inancı üzerine kurulu. Hz. İsa çarmıha gerilip öldükten üç gün sonra mezarından kalkarak, Magdalalı Meryem’e görünür. Dünyanın her bir yanına havarilerinin dağılmasını ve sözünün tüm uluslara iletmelerini ister. Daha sonra Şam yolunda Pavlos’a görünür ve ona da geri geleceğini söyler. Şu anda Tanrının sağ tarafında göklerdeki derinliklerinde yaşar ve kıyamete yakın bir zamanda tekrar geri gelerek insanlığı kurtaracaktır. 1000 yıl sürecek olan barış ve adaletle dolu bir dünya kurulmuş olacak, ona inananlar ile beraber İsa geri döndükten sonra tekrar gökyüzüne çekilecek ve en son dünyada bir Armageddon Savaşı gerçekleşecek, İsa’ya inananlar ve ona inanmayanlar arasında bu şekilde yeryüzündeki nihai hesaplaşmada gerçekleşmiş olacak. Görüldüğü gibi bütün dinlerde böyle kurtarıcılık fikirleri var.
Fakat Kur’an’a geldiğimiz zaman iş değişiyor. Kur’an-ı Kerim’de ne mehdinin çıkacağına, ne mesihin geri döneceğine, ne caynacılık fikrine dair ne de bir daha peygamber geleceğine dair hiçbir ayet, rivayet, işaret yoktur. Tam tersi Kur’an-ı Kerim Ahzap suresinde; Muhammed Allah’ın resulüdür, son peygamberdir / Hatemü’l-Enbiya denilir. Böylelikle son Peygamber fikriyle bir çağ kapanmış oluyor. Aslında bundan sonra ne bir peygamber gelecek, ne bir mehdi çıkacak, ne bir mesih geri dönecek, ne de bir cayna gelip insanlığı 250 yılda bir kurtaracak denilmektedir.
Bundan sonra ne olacak peki?
Bundan sonra insanlık vicdanına ve aklına göre kendi yolunu çizecek. Müslümanlar ellerindeki Kur’an’a bakacaklar, tabiattaki Allah’ın ayetlerine bakacaklar onları anlayacaklar ve insanlık kendi tecrübelerinden kendi acılarından kendi merhemini çıkararak yoluna devam edecek. Bundan başka da olacak bir şey yoktur.
Peki insanların sürekli bu kurtarıcı beklentisi içerisinde olması hangi psikoloji ve sosyoloji ile açıklanabilir?
Psikolojik açıdan bakıldığında; her kim mehdi gelecek diyorsa bilinmelidir ki o aslında birkaç adım sonra kendisini kastediyordur. Bu fikrin gerisinde kendisinin insanlığa bir şekilde kabul ettirilmesi fikri yatıyordur veyahut da kendi liderini kastediyordur. Birkaç adım sonra o kastettiği mehdi işte geldi, o da bizim liderimiz demeye getirecektir. Eski çağlarda halk kitlelerini peşinden sürükleyebilmek için mehdi, mesih veya peygamber olduğunu söylemen gerekirdi. Veya insanlara bazı illüzyonist gösterilerle mucize ve keramet gösteriyormuş gibi yapınca ancak insanları peşinden sürükleyebiliyordun. Çünkü eski çağlarda insanlar sadece bunlara bakarak insanın olağanüstü güçlere sahip olduğuna inanıyorlardı. Yoksa ‘’sen de bizim gibisin benden hiçbir farkın yok, ben senin peşinden niye geleyim?’’ diyorlardı. Birisi ortaya çıkıp da ‘’hayır ben de olağanüstü güçler var, bakın mucizeler gerçekleştiriyorum, ölüleri diriltiyorum, körleri, sağırları iyileştiriyorum, denizin üstünde yürüyorum’’ gibi bazı sihirbazlık gösterileri yapınca insanlar ha tamam bunda olağanüstü güç var diyerek onun etrafında toplanıyorlardı. Ve kişi mehdi olduğunu, peygamber olduğunu bu göz yanıltmalarıyla kanıtlamaya çalışıyordu. Yoksa insanlar onu tabiri caizse adam yerine koymuyordu ve etrafında toplanmıyordu. Eski çağların insanları böyle beklentiler içerisindeydi.
Peki neden bütün mucize istekleri gelmesine rağmen Peygamber bunların hiçbirisinin gerçekleştirmedi? Yani Kur’an’a göre Peygamber Muhammed Mekke’de ve Medine’de hiçbir mucize göstermedi. Hiç bir sihirbazlık gösterisi anlamına gelecek göz boyacılık veya illüzyonist numaralar manasına gelecek hiçbir harekette bulunmadı. Sadece onlara benim size getirdiğim hayatı beyanattır söze dayalı apaçık delillerdir. ”Köleleri serbest bırakın Tanrının oğlu yoktur, ben artık son peygamberim, ihtiyaç fazlası para biriktirmeyin, tarlalarda, bağlarda, bahçelerde çalıştırdığınız köleleri ve işçileri serbest bırakın, onlarla elinizdeki ihtiyaç fazlası olan şeyleri paylaşın, bölüşün, kız çocuklarını diri diri gömmeyin, kimseyi öldürmeyin, hiçbir yere saldırmayın, kimseye iftira atmayın, yalan söylemeyin, zina etmeyin, tacizde tecavüzde bulunmayın, kadınlara hakkını verin, onlarla aynı sofraya oturun” diye sosyal adalet çağrılarında bulundu. Peygamberin getirdiği bunlardı hiçbir mucize getirmedi tüm mucize taleplerini de reddetti kendisinin son peygamber olduğunu söyledi.
Şimdi buradan ne çıkar? Buradan kurtarıcılık çağının kapandığı çıkar. Peygamber kendisiyle birlikte kerametler, mucizeler, olağanüstü halleri ısrar edinen kurtarıcılar çağını sona erdirmiş yeni bir devir başlatmıştır. Ancak Kur’an da böylesine devrimci ve ilerici bir adım atılmasına rağmen, ona inanan Müslümanlarda aynı devrimcilik ve ileri adımların olmadığını geride kaldığını görüyoruz. Evet Kur’an’a inananlar Kur’an’ın gerisinde kalmışlardır. İslam dünyasına şöyle bir baktığımızda Şii’sinden Sünni’sine kadar herkesin bir şekilde mesih beklediğini, mehdi çıkacak diye umduğunu görüyoruz.
Mesela bugün İran’da mehdicilik devletin resmi dini görüşüdür. Mehdi gelene kadar mollalardan birisi fakih rolünü ifa ederek toplumu yönetecektir ve velayeti fakih ortamı mehdiye hazırlayacaktır. Şu anda İran Ayetullahları ortamı mehdiye hazırlıyorlar ve devletin resmi görüşü olarak buna inanıyorlar. Keza Afganistan’dan Tunus’a kadar oradan Türkiye’deki dini cemaatlerin, tarikatların birçoğuna kadar kıyamete yakın bir zamanda peygamberin soyundan bir mehdinin zuhur ederek geleceğini aynı zamanda nüzulü İsa yani İsa’nın da geri döneceğini, çağımızı kurtarmak için deccalı yeneceğini ve daha sonra İsa’nın mehdinin arkasında namaz kılacağını ona tabi olacağını söylerler ve buna inanırlar.
Bunların hepsi boş inançlardır hiçbirinin Kur’an’da karşılığı yoktur. Bu devir 14 asır önce bitmiştir hala bunu devam ettirenler var. Bunlar Kur’an’ın esas mesajının ne olduğunu bilmeyenler, Kur’an’da ne anlatıldığından habersiz olanlardır. Tarih boyunca böylesine mehdiler, mesihler, sahte peygamberler ortaya çıkmış ve insanları sömürmekten, maddi ve manevi olarak istismar etmekten başka da hiçbir işe yaramamışlardır. Bunlar artık sadece bir istismarın konusu olabilirler. Eğer bir kimse Allah’a hizmet etmek istiyorsa kendisine peygamber, mehdi, mesih demeden bunu yapmalıdır. Eğer gerçekten samimi ise Allah inancı varsa o inancı sahtekarlık veya sömürü için kullanmayacaksa gerçekten inancını yerine getirmek için kendisine peygamber, mehdi, mesih kurtarıcı demeden ortaya çıkar ve hizmet eder. Bildiklerini insanlara anlatır ve onları hayata geçirmeye çalışır. Mazlumun, fakirin, fukaranın yanında yer alır hakkı, adaleti, doğruluğu ve dürüstlüğü savunur ve bizatihi bunları ete kemiğe büründürerek yaşar. Gerçekten Kur’an’a inanan bir Müslümansanız yapılması gereken şey budur.
Bunun dışında insanların böyle kurtarıcı ideolojilerin peşine takılması, böyle mesihanik fikirler ileri sürmesi, bizim cemaatimiz, bizim liderimiz, mehdi, mesih, kurtarıcı, peygamber söylemleri içerisinde bulunması onun ve o kişilerin aslında iyi niyetli olmadıklarını, bir şeyi istismar etmeye çalıştıklarını gösterir. Veyahut iyi niyetli olsalar bile Kur’an’ın 14 asır gerisinde kaldıklarını, ellerine aldıkları kitaptan bile bihaber ve bilinçsiz olduklarını gösterir.
İnsanlıkta yeni bir dönem, mutlu yarınlar, güneşli güzel günler özlemi her zaman olmuştur. Cennette esasında bunları ifade etmektedir fakat bunlar insanlığın ortak çabasıyla gerçekleşecektir. İnsanlar vicdanı ve aklı esas almalıdırlar artık mehdi, insanların vicdanı ve aklıdır. Müslümanlar için Kur’an’dır. Kur’an’da zaten vicdanı ve aklı esas almamızı istiyor. İnsanların bir araya gelip örgütlenmesidir, birleşmesidir, ortaklaşa işler yürütmesidir, insanlığın tecrübelerini devam ettirmesidir. Çektikleri acılardan ve yanlışlardan sonuçlar çıkarıp onları birbiriyle karşılaştırarak daha iyisini bulma çabasından ibarettir. Artık insanlık böyle böyle ilerleyecektir, gelişecektir. Şu anda bir özlemi gerçekleştirmek için halkların, grupların, kişilerin birleşmesi, kolektif bir ortaklık yaratması yönünde mücadele verenler eski çağların mesihanik, mehdi gücünü ortaya çıkaracaktır. Yani bir mehdi gelsin, mucizeler gerçekleştirsin, dokunduğu yerde mucizeler olsun isteniyorsa gruplar birleşmelidir ancak o birleşmeden mucizevi güç ortaya çıkacaktır. Bir şeye inanmış ve birleşmiş, bir hedefe doğru azimle yürüyen toplulukların önünde kimse duramaz. Hakikaten onların dokunduğu yerde güller biter ve yürüdükleri yerler önlerinde açılır, artık buna böyle inanmak gerekiyor.