AKP döneminde yoksulluk daha da derinleşti. Yurttaşlar geçinemiyor, iş bulamıyor ya da açlık sınırının altında ücretlerle çalışmak zorunda kalıyor. Ülkede her 100 kişiden 21’inin yoksulluk sınırının altında olduğu belirtiliyor. Bu durum yurttaşların hayatlarına mal oluyor. Bunun son örneği İzmir’de yaşandı. Hurdacılık yapan anne Melisa Akcan, 5 çocuğunu elektrikli sobayı açık bırakarak evden çıktı. Soba devrilince yangın çıktı, 5 kardeş öldü.
22 yıllık AKP iktidarı döneminde ekonomik krizin ve yoksulluğun faturasını yaşamlarıyla ödeyenlerin sayısı günden güne artıyor. Emekli olduktan sonra çalışmak zorunda kalanlar, hurdacılık ya da kağıt toplayarak açlık sınırının bile altında paralarla evini ve çocuklarını geçindirmek zorunda olanlar ya da üniversite mezunu olduktan sonra iş bulamayanlar… Liste uzayıp gidiyor. Derinleşen açlık ve yoksulluk yurttaşları adeta ölüme terk ediyor.
Bunun son örneği İzmir Selçuk’ta yaşandı. Babaları cezaevinde olan ve annelerinin hurdacılık yaparak bakmaya çalıştığı 5 kardeş evdeki elektrikli sobanın devrilmesi ve çıkan yangın sonucu yaşamını yitirdi. Ailenin yaşadığı evin barakadan bozma olması aslında yaşanan yoksulluğun fotoğrafını bir kez daha ortaya koydu.
Alınan bilgiye göre, Cumhuriyet Mahallesi Tavşantepe mevkisindeki tek katlı bir evde meydana geldi. Eşi Hakan Akcan cezaevinde bulunan ve ailesinin geçimini hurdacılık yaparak sağlayan Melisa Akcan, 5 çocuğunu evde bırakarak hurda toplamaya gitti. Bu sırada, evde bulunan elektrikli sobanın devrilmesi sonucu yangın çıktı. Alevler kısa sürede evin tamamını sararken, içeride bulunan 1 yaşındaki Aras Bulut Akcan, 2 yaşındaki Masal Işık Akcan, 3 yaşındaki Aslan Miraç Akcan, 4 yaşındaki Funda Peri Akcan ve 5 yaşındaki Fadime Nefes Akcan kardeşler mahsur kaldı. Yangını gören çevredekiler, durumu 112 Acil Çağrı Merkezi’ne bildirdi. İhbar üzerine adrese itfaiye, polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Olay yerine gelen itfaiye ekipleri, yaptıkları müdahale ile yangını söndürdü. Evden çıkarılan 5 çocuktan 3’ünün zehirlenerek hayatını kaybettiği, 2’sinin ise ağır yaralı olduğu belirlendi. Hastaneye kaldırılan 2 çocuk da doktorların müdahalelerine rağmen kurtarılamadı. Yangınla ilgili yapılan ilk incelemede kapının kilitli olduğu belirlendi.
ANNE FENALAŞTI
Olay sonrası eve dönen anne 27 yaşındaki Melisa Sinem Akcan fenalık geçirdi. Hastaneye kaldırılan ve ayakta durmakta güçlük çeken anne Akcan hakkında, soruşturma kapsamında gözaltı kararı verildi. Anne Akcan’ın tedavisi sonrası emniyete götürüleceği belirtildi. Çocukların babasının cezaevinde olduğu, yangın sırasında ise evde yalnız oldukları kaydedildi. Selçuk Kaymakamı Oğuz Alp Çağlar da Selçuk Devlet Hastanesi’nde yetkililerden bilgi aldı. Yangında hayatını kaybeden 5 çocuğun cenazesi otopsi yapılmak üzere İzmir Adli Tıp Kurumu’na kaldırıldı. Otopsideki ilk bulgulara göre çocukların yangında açığa çıkan karbonmonoksit gazından zehirlendiği tespit edildi. Çocukların vücudunda yanık olmadığı ifade edildi. Otopsi işlemlerinin tamamlanmasının ardından cenazeler, Selçuk’a götürüldü. İlçede bulunan Tahsin Ağa Camii’nde ikindi namazının ardından 5 kardeş Eski Acarlar Mezarlığı’nda toprağa verildi. Cezaevinde bulunan baba Hakan Akcan da cezaevinden izinli çıkarılarak cenazeye katıldı.
İLK İFADESİ
Anne Melisa Akcan’ın polisteki ilk ifadesi ortaya çıktı. Akcan, ifadesinde topladığı hurdaların parasını almak için 18.45 sıralarında evden çıktığını, 19.05 sıralarında geri döndüğündeyse evden dumanların yükseldiğini görüp, bağırarak yardım istediğini söyledi.
∗∗∗
İÇİM YANIYOR
Anne Melisa Akcan’ın amcası Yılmaz Açar, ailenin maddi durumunun kötü olduğunu belirterek ‘‘Hem devlet hem de biz yardım ediyorduk. En son 2 ay önce geldim. Kardeşim Melisa’ya iki çocuğu yanına almayı, diğer çocukları da yurda vermeyi teklif etti. Ama bu teklifi kabul etmedi. İçim yanıyor, çok üzgünüm” dedi. Akcan’ın kardeşi Evren Acar, olayın ardından sosyal medya hesabından yeğeni Nefes Akcan’ın son fotoğrafını paylaşıp, “Nefesim, prensesim, dayısının bir tanesi, nurlar içinde uyu. Melek oldun” diye yazdı.
∗∗∗
‘ÇOCUKLARIM ÖLDÜ’ DEDİ
Komşu Soner Şahin şunları söyledi: ‘‘İşten gelmiştim, duyduğum annenin çığlıkları oldu. ‘Esma teyze çocuklarım öldü’ diye bağırıyordu. Ortalık karanlıktı. Evin olduğu yerde aydınlatma direği de yok. Evin içine girdik, çok duman vardı. Anneleri Akcan çocuklarını dışarı çıkarıyordu. 5 çocuğun zaten hayatını kaybettiğini o an anladım. Kapılarda kilit yok. Ancak, anneleri kapıyı çekip, kolu çıkartıp ayrılıyormuş çocukların yanından. Bir ay önce de evin yan tarafında kullanmadıkları bir kısmında yangın çıkmıştı. İçeride bir köpek ve 5 yavrusu vardı. Onlar da yanarak öldü.”
∗∗∗
GERİDE OYUNCAKLARLA FOTOĞRAF KALDI
Yangın sonrası yaşları 1 ile 5 arasında değişen 5 kardeşten geriye oyuncakları kaldı. Çocukların pencere kenarındaki sapanları ve balkonda asılı duran oyuncak kaydırağı, görenlerin yüreğini burktu. Yangının söndürüldüğü evin bahçesinde çocuklara ait oyuncaklar ve ailenin bakımını üstlendiği bir köpeğin bulunduğu görüldü.
∗∗∗
BİR KOLİ ERZAKTAN İBARET SANILIYOR
Derin Yoksulluk Ağı kurucusu ve insan hakları aktivisti Hacer Foggo, ülkede yoksulluğun derinleştiğine dikkat çekerek ‘‘20 yıldır böyle hikâyelere tanığım. Hiçbir şey değişmiyor. Yoksulluğu bir gıda kartından, bir koli erzaktan, bir ‘seçimden’ ibaret sanan bir politika anlayışı var. Hiçbir kamu kurumu bu durumla yüzleşmiyor” diyerek derin yoksulluğa dikkat çekti.
Foggo, şu değerlendirmeleri yaptı: “Yoksulluk yaşam hakkı ihlalidir. TUİK ve UNİCEF raporuna göre 7 milyon yoksul ve sosyal dışlanma yaşayan çocuk, yüzde 22.1 çocuk işçi var. MESEM’lere giden çocuk işçilerinin sayısının 400 binin üstünde olduğunu biliyoruz. Eğitim reformu girişiminin raporuna göre 612 bin çocuk okul dışında. Suça sürüklenen çocuk sayısı da son 12 yılda yüzde 148 artmış. Tüm bu verilere bakınca yoksulluğun ne kadar derinleştiğini görüyorsunuz. Ama maalesef bu rakamlar ancak çocukların hayatlarına malolduğunda gündem oluyor. Bunlar birer rakam değil. Ama maalesef bu olaylar bile bir politika değişikliğine neden olmuyor. Aile Bakanlığı açıklama yaptı ‘Bu eve 18 kez gittik’ diye. Sizin 18 kere gittiğiniz ev ev değil maalesef, baraka.. Sorumluluğunuz bakanlık olarak gittiğinizde ailenin daha iyi yaşamasına koşul sağlamak olmalıydı. Onu oluşturmuyorsunuz çünkü yoksulluk politikaları sadece bir koli erzaktan ya da verilen küçük paralardan ibaret. Onların etrafında dönüp duruyorlar, çözülmesi gereken şey bu meselenin bir çocuk ve insan hakları temelli bir politikayla kamu kurumlarının oluşması ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi gerekiyor. Bütüncül bir politikayla yoksulluk önlenebilir.”
∗∗∗
GÖRÜNMEZ HALDELER
Ankara Tabip Odası geçen günlerde “Türkiye’de yoksulluğun toplumsal boyutu” başlıklı bir etkinlik düzenledi. Online toplantıda sunum yapan Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Prof. Dr. Gamze Yücesan Özdemir, ülkede her 10 kişiden 2’sinin işsiz olduğunu belirterek “Her 10 çalışandan 7’si ücretli. Haftalık çalışma saati ortalama 49 saat. Çalışan yoksulluğu OECD ülkelerinde yüzde 7, Türkiye’de – yüzde 17. Her 100 kişiden 21’i yoksulluk altında. Toplumsal hayatta yoksullaşma eğitim, sağlık ve barınmadan dışlanma, gericilik ve itaat, şiddet, yetersiz gelir ve borçlanma, örgütsüzlük, içe kapanma, toplumsal hayatın tükenişi olarak kaşımıza çıkıyor. 2018’de 3,4 milyon olan yardımlardan faydalanan hane sayısı 2023 itibarıyla 4,4 milyona yükseldi. Sosyal yardımlardan yararlandırılan kişi sayısı kayıtlara, 17,6 milyon olarak geçti. Yoksulluğu yok etmeden ne adalet ne de demokrasi mümkündür” dedi.
Ankara Tabip Odası Halk Sağlığı Komisyonu’ndan Dr. Ebru Basa ise ülkede17 milyon 114 bin 917 kişinin sosyal yardımlarla yaşamını sürdürmeye çalıştığını anımsatarak “Haziran ayı itibarıyla sosyal yardıma muhtaç sayısı 4,2 milyonu aşmış durumda. Türkiye’de 6,5 milyon çocuk aşırı yoksulluk içinde yaşıyor. Her 5 çocuktan biri yeterli beslenemiyor, bu durum ciddi halk sağlığı sorunu” dedi. Basa, çocuk nüfusunun en yoğun olduğu illerin Urfa, Şırnak, Ağrı, Muş, Mardin, Batman, Van, Siirt gibi Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin geldiğini, bu illerin aynı zamanda yoksulluğun da en yüksel iller sıralamasında ilk sıralarda olduğunu söyledi. Basa, “Türkiye Sağlık Araştırması 2022 yılı sonuçlarına göre ise 2-14 yaş grubundaki çocukların yüzde 1,5 ile en fazla öğrenmede ve yürümede zorluk çektiği görüldü. Aynı yaş grubundaki çocukların yüzde 1’inin konuşmada, yüzde 0.8’inin görmede, yüzde 0.4’ünün ise duymada zorluk çektiği belirtildi. Türkiye’de çocuk yoksulluğu da oldukça yüksek” dedi.
Çocuk işçiliğine de dikkat çeken Basa, şöyle devam etti: “Kırsal yoksulluk devam etmesine rağmen çocuk işçiliği kitleselleştiği ve çocuklar Anadolu kentlerinde yaygın biçimde açılan organize sanayi bölgelerinde çalışmaya başladıkları için çocuk işçi ölümleri kentlere kaymış durumda. Tarım işçisi çocukların ölümleri, toplumsal yaşamdan dışlandıkları ve yerleşim merkezleri dışında hem yaşadıkları ve hem de çalıştıkları alanda çevrelendikleri için devlet ve sermaye tarafından görünmez kılınıyordu oysa çocuk işçilere artık kentlerde de ve üretimin her alanında rastlayabiliyoruz. Bu durum çocuk işçiliğini görünür kılıyor. Son 11 yılda en az 754 çocuk işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. 2023 yılında ise MESEM kapsamında çalışan 9 çocuk işçi yaşamını yitirdi. Bu çocukları iş cinayetlerine sürükleyen koşullar gün gibi ortadadır; uzun çalışma saatleri, yetersiz güvenlik önlemleri ve patron baskısı… Çocuklarımız ezilerek, boğularak, yüksekten düşerek ölüyor.”
∗∗∗
TÜRKİYE YÜZYILI’NDA YANGINDA ÖLEN ÇOCUKLAR
CHP Genel Başkan Özgür Özel dün partisinin grup toplantında Selçuk’ta 5 kardeşin öldüğü yangına ilişkin açıklamalarda bulundu. Özel “İzmir’den büyük bir facia haberi aldık. Öğrendikçe insanın içi acıyor. 22 yaşında bir erken evlik yapıyor. Emekli bir felsefe öğretmeninin kızı Melis Akcan. Eşi hapse giriyor bu sefer kendisi başlıyor hurda toplamaya evde en büyüğü 5 yaşında olan 5 çocuk ve büyük bir felaketle karşı karşıya kalınıyor. Türkiye’de yoksulluk, güvencesizlik ve aile içinde yaşananlara karşı kadınların çaresizliğine kimse gözü kapalı kalamaz. Grubumuz bir araştırma önergesi yazacak. Ekonomik kriz her alanda derinleşirken iktidar irrasyonel davranışlara devam ediyor” dedi.
Yangın sonrası iktidarın ekonomi politikasını eleştiren DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “İktidarın Türkiye Yüzyılı, evde ekmek beklerken ısınmak için açtıkları soba yüzünden çıkan yangında ölen çocuklardır” dedi. Sosyal medya hesabından paylaşım yapan Hatimoğulları, şu ifadelere yer verdi: “İktidar, ‘refah düzeni’, ‘Türkiye yüzyılı’ diyedursun yoksul, emekçi halk için bıçak kemiği çoktan deldi geçti, bıçak ilikte… İktidarın Türkiye Yüzyılı nedir? Bir kuru ekmek için çocuklarını evde bırakıp hurda toplamak zorunda bırakılan kadındır. Evde ekmek beklerken ısınmak için açtıkları soba yüzünden çıkan yangında ölen çocuklardır. 78 yaşında çalışmak zorunda bırakılan ve iş cinayetinde hayatını kaybeden işçidir Türkiye Yüzyılı. Saray günlük 21,5 milyon TL harcasın, çeteleri daha zengin etsin diye halka reva görülen düzendir Türkiye Yüzyılı. Oysa gecelerinde aç yatılmayan, emekçinin, emeklinin hakkını aldığı; çocukların ve kadınların güvende, gençlerin umutlu, herkesin eşit yurttaş olduğu bir yüzyılı inşa etmek elimizde. Yitirdiğimiz canlarımız için bu mücadelemizi sürdüreceğiz.”
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Genel Merkezi de “Geçinemiyoruz, yoksulluk canımızı alıyor Yoksulluk 5 çocuğun canına mal oldu! Yoksulluğu yaratan, çocukları koruyamayan, halkı kuru ekmeğe muhtaç bırakanlar bu ölümlerin sorumlusudur” açıklamasını yaptı.
∗∗∗
BAKANLIK YOKSULLUĞU GÖRMEDİ, YARDIMLARI SIRALADI
Çocukların yaşamına mal olan yangın ülkedeki yoksulluğu gözler önüne sererken, konuya dair açıklama yapan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı yoksulluğu görmezlikten gelerek, aileye yapılan yardımları sıraladı. Açıklamada, Akcan ailesinin Sosyal Ekonomik Destek Hizmeti ile desteklendiğini, yapılan ilave desteklerle birlikte aileye Ağustos ayından bu yana 110 bin TL sosyal yardım desteğinin sağlanmasıyla övündü. Bakanlık kaynakları, bu yıl içerisinde ailenin bulunduğu eve 18 ziyaret gerçekleştirdiğini, aileye uzmanlar tarafından verilen destek ve sağlanan gözlemin yanı sıra kardeşlerin devlet himayesine alınmak istendiğini ancak ailenin tepki göstererek, kabul etmediğini belirtti.
∗∗∗
TOPLUMUN EN ÖNEMLİ SORUNU
ASAL Araştırma şirketi, 26 ilde 10-14 Ekim tarihleri arasında 2 bin kişi ile gerçekleştirdiği anketinde katılımcılara, “Türkiye’nin en önemli sorunu nedir?” diye sordu. Ankete göre toplumun yüzde 60’ı Türkiye’nin en önemli sorununun ekonomi olduğunu yanıtını verdi.
∗∗∗
YOKSULLUĞUN EN ÇOK ETKİLEDİĞİ KESİMLER
• Çocuklar
Gelir dağılımı eşitsizliğinin en çok etkilediği gruplardan biri çocuklar. Türkiye’de neredeyse 10 milyon çocuk şiddetli yoksulluk yaşıyor. OECD raporuna göre, Türkiye’de 6,5 milyon çocuk, CHP’nin raporuna göre 9,4 milyon çocuk yoksulluk yaşıyor, gıdaya dahi erişemez haldeler. Ülkede her 5 çocuktan biri yetersiz besleniyor.
• Öğrenciler
Yoksulluk, üniversite öğrencilerinin hem akademik başarılarını, hem de genel refahını derinden etkiliyor. Bu yıl üniversite sınavına giren 1 milyon 1 milyon 85 bin aday tercihte bile bulunmadı. Yetersiz yurt kapasiteleri ve yüksek kiralar, barınma krizini tetikledi. Öğrencilerin giderleri KYK burs ücretinin 5 katına çıkarak 9 bin 500 TL oldu.
• Kadınlar
Emeği ev içinde ücretsiz hale getirilen ve değersizleştirilen kadınlar yoksulluğu daha derin yaşıyor. TÜİK verilerine göre, kadınların ortalama yıllık eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert geliri, erkeklere kıyasla daha düşük. Kadınların yüzde 65’inin herhangi bir geliri bulunmazken her 2 kadından birinin kendi adına banka hesabı dahi yok.
• Çalışanlar
Emekçiler, açlık ve yoksulluk sınırının altındaki sefalet ücretlerine mahkûm edildi. Açlık sınırına dahi erişemeyen ücretler, emekçinin gıdaya erişimini dahi imkansız hale getiriyor. Bekar bir çalışanın ekim ayı yaşama maliyeti ise şimdiden ocak ayında ödenmesi planlanan asgari ücretin 5 bin 270 lira üstüne çıktı.
• Emekliler
Emekliler ve yaşlı nüfus, yoksulluk nedeniyle açlık ve barınma krizi ile boğuşuyor. İlerleyen yaş grupları için hayati öneme sahip olan sağlık hizmetleri, yoksulluk nedeniyle sağlık hizmetlerine de erişilemez halde. Emekliler, gelirleri ile sosyal hayatın dışında bırakılarak yalnızlaştırılıyor.
• Kent
Gelir dağılımının bozulması, kentler içinde de dengesizliğe yol açtı. Ülkede gelir eşitsizliğinin en yüksek olduğu kent olan İstanbul’da, yaşam maliyeti ekim ayında 73 bin 739 lira olarak hesaplandı. İPA’nın temel tüketim maddeleri ile yaptığı araştırmaya göre, bir yılda en çarpıcı fiyat artışı ise yüzde 59 ile bebek maması fiyatlarında görüldü.