Amerikan Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ndaki daimi üyelerin, İran’a, nükleer programı nedeniyle uygulanan yaptırımın genişletilmesi konusunda uzlaşmaya vardıkları yönündeki açıklaması, geniş yer buluyor bu sabah İngiltere basınında.
Guardian, İran’da Devrim Muhafızları başta olmak üzere, askeri ve mali kurumların yaptırımların hedefinde olduğunu aktarırken, Clinton’ın açıklamasının zamanlamasına dikkat çekiyor.
Yaptırım tasarısının, konseyin daimi olmayan 10 üyesine dün öğleden sonra gönderildiğini kaydeden gazete, bu üyeler arasında önceki gün İran’la nükleer yakıt takası anlaşması imzalayan Türkiye ve Brezilya’nın da bulunduğunu anımsatıyor.
Hillary Clinton ise, anlaşmayı Tahran’ın oyalama taktiğinin bir parçası olarak gördüklerinin altını çiziyor.
”Diplomatik çabalarının bu denli çabuk biçimde baltalanması Türkiye ve Brezilya’yı öfkelendirecektir” diyen Guardian, Başbakan Erdoğan’ın anlaşmanın Tahran’a yaptırım uygulanmasını gereksiz hale getirdiği sözlerini anımsatıyor.
Daimi üyelerin yaptırım konusunda uzlaşmaya varmasını da Obama yönetiminin ender dış politika başarılarından biri olarak değerlendiriyor Guardian.
Gazetenin yorum sayfasında İran konusundaki gelişmeleri irdeleyen bir de makale dikkat çekiyor.
Londra’daki Doğu ve Afrika Araştırmaları Fakültesi SOAS‘dan Massumeh Torfeh imzalı makalede, BM Güvenlik Konseyi’ne sunulan yaptırım tasarısının Brezilya ve Türkiye’nin girişimini zayıflattığının altını çiziyor:
”Anlaşmanın mimarları Türkiye Başbakanı Recep tayyip Erdoğan ve Brezilya lideri Luis İnacio Lula da Silva, İran lideri Mahmud Ahmedinecad’la birlikte ellerini zaferle havaya kaldırmışlardı. Ancak bugün hayalkırıklığı yaşıyor olmalılar. İran ile Batı arasındaki arabuluculukları çabalarıyla önemli bir uluslararası rol üstlendiklerini düşünüyorlardı. İran ise daha derin bir hayalkırıklığı hissediyor olmalı.””
“Asıl moral bozucu olan da, kendi yanlarında olduklarını düşündükleri Çin ve Rusya’nın yaptırım tasarısını onayladığını durmak olacaktır. Moskova ve Pekin, yaptırım fikrine aylardır soğuk bakıyorlardı.”
“Dolayısıyla, şimdi İran’dan şimdi yüksek sesle batı karşıtı bir söylem duymayı bekleyebiliriz. Savları da, İran’ın diyalog yolunda ortaya koyduğu iyi niyetli yaklaşımı bu son adımıyla reddeden Batı’nın gerçek yüzünü gösterdiği olacaktır. Ancak, yine İran’da zenginleştirilmiş uranyuma sahip olmaktan alıkonacaklarını düşünerek anlaşmadan rahatsız olanlar da, şimdi rahat bir nefes almış olabilir.”
Clegg’in siyasi reform planları
Gazetelerde İngiltere iç siyasetine ilişkin gelişmeler de dikkat çekiyor bu sabah.
Independent‘ın manşetinde, İngiltere’deki yeni koalisyon hükümetinin siyasi reform planları var.
Hükümette siyasi reform dosyasından sorumlu olan Liberal Demokratların lideri Nick Clegg’in bugün açıklayacağı önerileriyle ”tarihe geçmeye hazırlandığını” kaydeden Independent’ın haberine göre,, kimlik kartları uygulamasına geçiş planlarının kaldırılmasından, gereksiz yasaların lağvedilmesine, DNA veritabanının kullanılmasının daraltılması ve ifade özgürlüğünün alanının genişletilmesine uzanan geniş bir yelpazeyi kapsıyor reform planı.
Times gazetesi ise, Clegg’in daha adil bir vergi sistemini gündeme taşımaya hazırlandığını, bunun ise hükümet ortağı muhafazakarlarla arasında gerilim yaratabileceğine dikkat çekiyor.
İşçi Partisi’nin liderlik yarışında üçüncü aday
Guardian‘ın iç sayfalarındaki İngiltere siyasetine ilişkin bir başka haber ise, İşçi Partisi’ndeki liderlik yarışının giderek kalabalıklaşmakta olduğuna işaret ediyor.
Gordon Brown’ın seçim mağlubiyetinin ardından istifasıyla boşalan parti liderliği için daha önce iki kardeş, David ve Ed Miliband adaylıklarını açıklamışlardı.
Guardian, beklenen oluyor ve üçüncü isim, Ed Balls da adaylığını açıklıyor diyor.
Eski eğitim bakanı olan Balls, Ed Miliband gibi Gordon Brown’a yakın bir isim. Balls’ın adaylık ilanının gecikmesini ise, danışmanları, ”Miliband kardeşlerin adaylığı etrafında yaşanmakta olan sansasyonun durulmasını bekledi” diye açıklıyor.
Lineker’in yazarlıktan istifası
İngiltere’nin 2018’de yapılacak Dünya Kupası’na evsahipliği yapma hevesleri, hafta sonunda Mail on Sunday gazetesinde yer alan bir haberle, ağır darbe almıştı.
İngiltere’nin kampanyasını yürüten Lord Triesman’ın bir özel sohbetinde, Dünya Kupası’na ev sahipliği yarışında rakipleri olan İspanya ve Rusya’nın bir komplo arayışında olduklarını öne sürmüş, bu sohbete ilişkin ses kaydı da Mail on Sunday‘de yayınlanmış, Triesman da istifa etmişti.
Independent, gazetenin yazarı, eski gol kralı Gary Lineker’in Mail on Sunday‘in yayınını protesto etmek için yazılarına son verdiğini duyuruyor.
Lineker, gazetesini ”bir tuzak olduğunu” söylediği olayda işbirlikçilikle suçluyor, yayının da ulusal çıkarlara aykırı olduğunu savunuyor.