Makineler düşünebilir mi? Bir bilgisayarın farkındalık yada bilinç taşıyacak şekilde programlanabilir mi? Yapay zekalar sonumuzu getirebilir mi?
Yapay Zeka dediğimiz şey bir bilgisayarın yada bilgisayar kontrolündeki bir robotun çeşitli faaliyetleri zeki canlılara benzer şekilde yerine getirebilmesidir. İlk olarak insana benzer robotlar yapma fikri gündeme gelmiş ve karşılaşılan zorluklar neticesinde bunun alt dallara ayrılması gerektiğine karar verilmiştir. Zamanla uzman sistemler (kol bacak hareketleri), görüntü işleme (görme), dil işleme (konuşma), noral network (beyin) insan vücudundan esinlenerek geliştirilmiş, bilgisayarların işlem kapasitesini artırmada yada endüstriyel bazı alanlarda kullanılmaya başlanmıştır.
Bu alt birimlerin ortaya çıkması bazı şeyleri daha iyi yapmamıza olanak sağlasa da insan vücudunu özellikle beyini simüle etmede halen yetersiz kalınmaktadır. Beyin, özellikle bilinç yada bilinçaltının ne kadar derin olduğu hakkında en küçük bir bilgimiz bile olmayabilir.
İnsanın kendisini, çevresini ve olup biteni tanıma, algılama, kavrama, fark etme yetisine bilinç denir. Doğduğunda en aciz canlılardan olan insan aklını kullanabilmekteki yetisi ile kısa zamanda arayı kapatmakta ve diğer canlıların önüne geçmektedir.
Beyni bir buzdağı gibi düşünün. Buz dağının görünen kısmı bilinç ise görünmeyen kısım bilinç altının yürüttüğü faaliyetlerdir. Bilimsel araştırmaların gösterdiği; beynimizin çalıştığı söylenen %3-4’lük kısmı bilinç, geri kalan %96-97’lik kısımda ise (bilinçaltı) esastır. Bilinçli zihin saniyede 5-9 adet kadar veri alabilmekte iken bilinçaltı saniyede 3 milyon veri alabilmektedir.
Örneğin; Bir vazoyu incelerken beynimizle onun şeklini rengini algılıyor vazo hakkında büyük oranda bilgiye sahip oluyoruz. Diğer yandan o sırada bulunduğunuz odanın atmosferi, duvarların rengi, yer döşemesi, pencerenin yeri vs hepsi bilinçaltı tarafından kaydediliyor. Fakat size, duvarların rengi sorulduğunda bilincinizle, bir diğer deyişle; bilinçli olarak bakmadığınız duvarlar hakkında bir fikriniz olmuyor. Aynı zamanda vücudun savunma mekanizması olan ve düşünmeden gösterdiğimiz refleksler de; sıcağın yakacağı, düşmekte olan cismi yakalamayı ve bunlar gibi öğrenerek geliştirdiğimiz anlık hareketleri bilinçaltına borçluyuz.
Biraz da makinelere bakalım. Makineler düşünebilir mi?
Bu sorunsalı ortaya atan makine zekasını tartışmaya açan Alan Mathison Turing’dir. İlk bilgisayarın babası da diyebiliriz ona. Hatta Turing testi olarak bilinen test ile de sorulan sorulara karşılık makinenin verdiği cevap ile makinenin insana ne kadar yaklaştığı yada ne kadar insansı olduğu test edilir.
Peki, bir bilgisayarın farkındalık yada bilinç taşıyacak şekilde programlanması umudu var mıdır?
Felsefeci John Searle’in, 80’li yıllarda geliştirdiği “Çin odası argümanı” ismindeki düşünce deneyi bu sorunun tam kalbine yöneliyordu.
Deneyi şöyle açıklayalım: Bir odaya kilitlenmiş durumdayım. Bana kapıdaki küçük bir yarıktan sorular gönderiliyor, yazılanlar ise tümü ile Çince. Çince bilmiyorum ve bu kağıt parçalarında ne yazılmış olduğu hakkında en ufak bir fikrim bile yok. Ancak odada kitaplarla dolu bir kütüphane var. Bu kitaplar simgelere vereceğim yanıtlar için adım adım izleyebileceğim talimatlar içeriyor. Önce simge gruplarına bakıyorum. Daha sonra yanıt olarak hangi Çince simgeleri kullanmam gerektiğini söyleyen kitabın talimatlarını bire bir uyguluyorum. Bunları bir kağıda yazıp kapıdaki yarıktan diğer tarafa iletiyorum.
Çince bilen karşı taraf yanıtımı aldığında, yazdıklarım ona bir şeyler ifade ediyor. Yani onun bakış açısından, odanın içindeki kişi sorunlara kusursuz bir şekilde yanıt veriyor bu yüzden Çince biliyor olmalı. Bu durumda onu kandırmış oluyorum. Çünkü yaptığım şey ne olup bittiğini anlamadan bir dizi talimatı uygulamaktan ibaret. Yeterince zaman ve yeterince büyük bir talimatlar dizisine sahipsem Çince sorulmuş neredeyse her türlü soruyu yanıtlayabilirim. Ama simgeleri bütün gün kurcaladığım halde anlamları hakkında en ufak bir fikrim olmaz.
Doğuştan atalarımızdan bize geçen miraslarla beraber yıllar içerisinde edindiğimiz tecrübeler de kararlarımızı etkilemektedir. Bilincimiz zamanla kazandığımız tecrübeler ışığında değiştiği için, aynı durum karşısında farklı tepki verebilme olasılığımız doğar.
Başta sorduğumuz soruya yanıt aramaya devam edelim.
Birini öldürebilmesi için öncelikle yapay zekaya öldürme eyleminin tanıtılması ve yapay zekanın bu eylemi yapabileceği bir silaha sahip olması gerekir. Sonrasında doğru algoritma kodlanmalı, yazılımın gerektirdiği parametreler girilmeli ve algoritma parametrelere “evet” cevabı vererek akışı sağlamalıdır. Yapay zekamız ancak bunlardan sonra öldürme eylemini gerçekleştirebilir.
Günümüzde, insansız hava araçları (İHA) yapay zekanın otonom kullanımına iyi bir örnektir. İHA’nın kullanımı için düşman topraklarında bir bölge kill box (ölüm kutusu) olarak tanımlanır. Sonrasında İHA bölge içerisinde belirli kriterleri sağlayan canlıları düşman olarak belirler ve öldürür. Ancak İHA bunu yaptığının bilincinde olmaz ve herhangi bir pişmanlık duyamaz.
Ray Kurzweil’in 2040–50’lerde gerçekleşeceğini öne sürdüğü “Tekillik” dönemine veya Terminatör serisindeki SKY-NET’e ulaşabilme ihtimalimiz olsa da sanki daha beynin görünen yüzü %3-4 lük kısmı modelleyebilecek gibi gözüküyoruz. Geri kalan kısım bilinç ve bilinçaltının tam olarak anlaşılmadan modellenmesi ve insana benzer robotlar yapılması daha zaman alacak gibi.
Sonuç olarak: Yapay zeka insanı öldürmez, insan insanı öldürür…
Enver Özdemir
Referanslar:
Beyin kitabı-David EAGLEMAN
https://news.cnblogs.com/n/534878/
https://ofpof.com/merak/bilincalti-bilincimizin-tam-olarak-neresinde
Matematiksel