Türkiye, NATO kapanında Rusya’nın sofrasına sunuluyor..!
Düşen Rus Uçağı olsa da, esas düşen Türkiye’nin alt emperyal dış politikasıdır.
Derinleştirilen emperyal politikalar sonucunda, bölgede yaşayan halkların ve inançların, iktidar için birbirini katletmesi ve bölgenin nüfus yapısını değiştirerek ayrıştırmaya yönelik fırsatları değerlendirmesi giderek süreklilik kazanmıştır. Amerikan 11Eylül’ü sonrası başlayan bölgesel savaş ve kutuplaştırma, Fransa 11 Eylül’ü ardından daha da kızgınlaşmış ve Orta Doğu’nun mazlum halkları arasında nefret ve fesat duvarları yükselmiştir. Bölgesel barışın ufku daralmış ve giderek, daha uzak bir ihtimal haline getirilmiştir.
Türkiye hükümeti, Anglo Saxsonların gölgesindeki Atlantik ittifakının savaş histerilerine ve tuzaklarına fırsat veren bir çıkış yapmış ve Rus supersonıc avcı uçağını düşürmüştür. Önemli olan uçağın düşmesi değil, Türkiye’nin çıkmaz bir noktaya getirilerek sıkıştırılmasıdır. Savaş tamtamlarının sesi yükselmekte ve Türkiye bölgesel bir savaşın, askeri aktörü olmaya zorlanmaktadır. Yeryüzünün en zenginleri olan Anglo-Saxsonlar, İran-Rusya-Çin ittifakına karşı, kendi askerlerinin değil Türk askerlerinin cepheye sürülmesini istemekte ve buna uygun sinsi politikalar geliştirmektedir. Oynanan oyun, kat kat açılan bir katmer gibi hazırlanmaktadır.
Kırım ve Ukrayna krizlerini aşan Rusya, askeri gücünü Orta Doğu’da tahkim etmiş ve Esad’ ın statüsünü olabildiğince koruma kararlılığını göstermiştir. DAEŞ çetelerini bir türlü yok etmeyen koalisyon güçleri, adeta Rusya’nın bölgeye gelişine zemin hazırlamışlar ve gelişen aktif saldırılarla bölgedeki DAEŞ kartı devreden çıkmaya başlamıştır. DAEŞ’i bölgede besleyen güçler kaybedeceklerdir ama utanılacak taraf, bunun Ortodoks Hıristiyan ordusu tarafından bir kez daha yapılmasıdır.
Suriye’de en fazla zarar gören ise en örgütsüz kesim olan Türkmenlerdir. Türkmen katliamları gerek Azerbaycan’da, gerekse Irak ve Suriye’de birçok kez gerçekleştirilmiş ve kapitalist dünya, Bosna Hersek’te olduğu gibi sorumsuz ve ilgisiz kalmıştır. Suriye’ de Asimile olmayan1.5 milyon Türkmen farklı inançlara mensuptur. Mevcut iktidar Alevi Türkmenlere ilgisiz olsa da Hanefi Türkmenlerle sıkı ilişkiler içindedir. Türkmen Meclisi, Hanefi Türkmenlerin elindedir.
Türkiye, Suriye politikasını baştan beri, her inanç ve etnik unsurun kendi kendisini özerk bir şekilde yönetmesine ve merkezi mecliste de nüfusu oranında temsil edilmesine dayandırması gerekirken, sadece Sünni Müslümanları destekleyen ve Müslüman oldukları halde Kürtleri dışlayan, ayrıştırıcı ve ötekileştirici bir politika izlemiştir. Bu tekçi politikanın sonucunda bölgede düşmanları çoğalmış ve komşuları içinde yalnız kalmıştır.
BM’nin ve gösteriye dönüşen oylamaları ve NATO’nun sadece en son aşamada sahaya inmesi, bizler için tanıdık uygulamalardır. Hattı zatında NATO kontrolündeki Türk Askeri gücünün, onun isteği olmadan savaşa girmesi olanaksızdır. Ancak burada oynanan tiyatro çok acıdır ki; Türk, Amerikan ve Avrupa kamuoyunun kandırılması ve NATO’nun askeri kara gücü olarak Türk askerinin kullanılmasıdır. Orta Doğu’yu bataklığa çeviren NATO’dur. Asli Müslümanların ezelden beri, NATO endeksli savaş politikalarına karşı çıkmaları en doğal ve meşru bir haktır.
Aydın Mutlu Dinçoğul