Putin’le Erdoğan arasında önceki gün Moskova’da yapılan görüşmelerden bir sonuç alınamadı. Çünkü görüşmeler öncesinde, Türkiye ile Rusya arasında hangi sorunlarda anlaşmazlık varsa, Putin-Erdoğan görüşmesinden sonra da bu durum değişmemiştir.
Görüşme öncesinde Rusya ve Türkiye’den yetkililer tarafından yapılan açıklamalara bakıldığında Moskova zirvesinden;
Rusya; el Kaide’nin, Türkiye’nin desteklediği cihatist gruplara diz çöktürüp İdlib’in kontrolünü ele alması sonrası gelişmelerin üstünden İdlib’e yapılacak bir askeri operasyonla; İdlib’in Suriye hükümet kuvvetlerinin denetimine verilmesini istiyordu. Yine Rusya, “Fırat’ın doğusu”nda ABD’nin çekilmesinden sonra ABD üslerinin (ve bölgenin) Suriye ordusuna devredilmesini istiyordu. Bunu zirve öncesinde çeşitli sözcüleri aracılığı ile açıkça ifade etti. Türkiye ise, İdlib konusunda dolambaçlı kimi şikayetler ötesinde bir şey söylememeyi tercih ederken, Fırat’ın doğusu konusunda, söz düzeyinde de olsa “güvenli bölge” konusunda, Putin’in yeşil ışık yakmasını istiyordu.
PUTİN ‘GÜVENLİ BÖLGE’YE ÇOK SOĞUK
Görüşme öncesinde Putin ve Erdoğan’ın medya önündeki; karşılıklı abartılı, günün gündeminden çok geçmişe dair övgüler ve geleceğe dair vaatler içeren, suya tirit sözlerinden de anlaşılıyordu ki, Moskova zirvesinden iki taraf da sıcak sorunlara dair gerçek bir ilerleme beklemiyordu.
Nitekim, günün ikinci yarısı boyunca süren uzun görüşmeden sonra Erdoğan ve Putin, medyanın karşısına çıkarak, vardıkları “sonuçları” açıkladılar.
Ortak açıklamada; “Konuyu Astana formatının çerçevesinde görüştük. Moskova’da yapılacak üçlü zirvede de konuşmaya devam edeceğiz… Şam’ın Kürtlerle bağlantı kurmasına çaba sarf ediyoruz. Komşu ülkeler için de önemli bu… Suriye ve BM’den gelen bir karar yok güvenli bölgeye ilişkin. Bugün çok ayrıntılı olarak İdlib’i görüştük…” diyen Putin’in, aslında gerek İdlib gerekse “Fırat’ın doğusu”konusunda Rusya’nın Suriye rejimi ve PYD-YPG ile ilgili tutumunu yeniden ifade ettiğini görüyoruz.
ERDOĞAN SICAK GÜNDEME DAİR BİR ŞEY DEMEDİ
Putin’le yaptığı uzun görüşme sonrasında Cumhurbaşkanı Erdoğan ise, ağırlıklı olarak Rusya ile ticaret, enerji, turizm, Türk Akımı, Akkuyu, vize sorunu, kültür alanlarındaki olumlu gelişmelerden uzunca söz ettikten sonra, görüşmenin sıcak gündemine dair özet olarak şunları söylüyor: “İdlib’deki gelişmeleri değerlendirdik. Ortak bir mücadelenin gereğini belirtmek isterim… Ruhani’nin de katılımıyla üçlü zirve gerçekleştireceğiz Moskova’da. ‘Güvenli bölge’ konusunda, ABD olumlu bakışını ifade etti. Bu konuyla ilgili Rusya ile de herhangi bir sorunumuz yok…”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Moskova zirvesinde görüşülecek” denilen “güvenli bölge” için, “ABD olumlu bakışını ifade etti. Bu konuyla ilgili Rusya ile de herhangi bir sorunumuz yok” diyerek, Türkiye kamuoyuna “Moskova zirvesini başarıyla kapattık” mesajı vermek istemiş olsa da, gerçeğin pek böyle olmadığı, Putin’in söyledikleriyle apaçık ortaya çıkıyor.
MOSKOVA ZİRVESİNDE ‘İKİLİ SIKIŞTIRMA’ OLACAK!
Sıcak gündeme dair Erdoğan pek bir şey söylemese de Putin, inisiyatifi ele almış bir pozisyondan konuşuyor. Özellikle de Erdoğan ve yakın çevresinin, başkası söylese hop oturup hop kalkacağı konularda, Putin’in sözünü esirgemediği anlaşılıyor.
“Şam’ın Kürtlerle bağlantı kurmasına çaba sarf ediyoruz. Komşu ülkeler için de önemli bu” derken Putin, Türkiye’nin iki “kırmızı çizgisini” de ihlal ediyor. Çünkü Türkiye hem Suriye rejimini hem de Putin’in “Kürtler” diye kastettiği PYD ve YPG’yi terörist görüyor. Putin böylece Erdoğan’ın yüzüne karşı, “Senin iki kırmızı çizgini birleştirmek ve güçlendirmek için uğraşıyoruz” diyor. Bununla da yetinmiyor Putin, “Suriye ve BM’den gelen bir karar yok güvenli bölgeye ilişkin” diyerek, BM Güvenlik Konseyinin kararı olmadan ve Suriye Hükümeti kabul etmeden, Suriye’nin kuzeyinde bir “güvenli bölge” kurulmayacağını da bu vesileyle söylemiş oluyor.
Ve tabii Putin söz arasında BM Güvenlik Konseyini de araya sokarak, ABD ile yapılan bütün görüşmeleri anlamsızlaştırıyor. Çünkü, hem BMGK, hem de Suriye hükümetinin “evet” demesi tamamen Putin’in kendi inisiyatifinde!
Bütün bunlar, hem Erdoğan hem de Putin’in ifade ettiği gibi Moskova’da Ruhani-Erdoğan-Putin zirvesinde ele alınacak.
İran’ın bütün bu konularda Rusya ile çok yakın görüşlere sahip olduğu dikkate alındığında, Moskova’da yapılacak üçlü zirvede, Putin’in söyledikleri ya da söylemekten kaçındığı şeyleri Ruhani’ye söyleterek, Erdoğan’ı iki taraftan sıkıştıracaklarını söylemek yanlış olmaz.
Denebilir ki Moskova’da yapılacak Ruhani-Erdoğan-Putin zirvesi, Türkiye’nin Suriye politikasının geldiği aşamada önemli bazı sonuçların görüleceği bir zirve olacak.