Suriye yapımı iki dizi son yılların Ramazan klasikleri haline gelmişti; Selahattin Eyyubi ve Sultan Baybars’ın hayatlarını konu alan belgesel dizileri. Bu yıl da izledim. Her ikisi de Suriye-Mısır hattında Haçlılara ve Moğollara karşı başarılar kazanıyordu.
O gün İslam dünyası parçalıydı. Her şehrin bir beyliği vardı. Siyasiler çapsız ve ilkesizdi. Kişisel hesap peşinde koşuyorlardı. Müslüman bir beylik başka bir Müslüman beyliğe karşı savaşıyordu. Müslüman’a karşı gayrimüslimlerle ittifak kuruyorlar, Hülağu’ya hediyeler sunuyorlardı. Müslüman devlet adamlarının dostları ve düşmanları günü birlik değişiyordu. “Ya sabah Müslüman kalkıp akşam eve kâfir olarak dönüyorlar ya da akşama eve Müslüman dönüp kâfir olarak sabahlıyorlardı.” Bugün de hiçbir şey değişmedi. İsrail’e karşı savaşması gerekenler, İsrail’le ittifak halinde dindaşlarıyla savaşıyor.
Türkiye ateşten uzak kalmayı bir süre başardı. Ancak Irak’ın ve Suriye’nin başına gelenler şimdi Türkiye’nin kapısına dayanmış gibi görünüyor. Ülkenin muktedirleri ırk ve mezhep temelli ayrışmaları körüklüyor. İnsan hayatına en ufak bir saygı duymadıklarını en açık bir dille ifade edebiliyorlar: “Başkan seçilseydi terör olmazdı”
Türkiye anlamsız bir seçime gidiyor. Terör seçimi etkilemek için bir araç mı? Bir dostumun dediği gibi “Erdoğan kaybetmeyeceği bir kumar mı oynuyor; Partinin 20 vekili azalsa ne olur? Ama ya artarsa? “
Erdoğan seçim kumarını kazanır mı? Kaybetme ihtimali olmayan bir kumar olur mu? İnsan geleceği öngöremez. Ama tahminim, Erdoğan’ın durumunun daha da zayıflayacağı ve kardeş kavgasının bir bölünmeye doğru gideceğidir. Endişe duyulacak günler gelmiştir. Irak’ta ve Suriye’de olanların Türkiye’de de olması için tüm şartlar tamamdır. Bu bir kardeş kavgasıdır ve herkes zarar görecektir. Irk, mezhep ve ulusal sınırlar kavga nedeni olamaz. Yaşayan bilge Sezai Karakoç’un söylediği gibi; “Şii-Sünni savaşı iç savaştır, Kürt-Türk savaşı iç savaştır, Suriye-Türkiye savaşı iç savaştır.”
Bugün, Müslümanlar, hasetlerinden ya da dünyevi hesaplarından ötürü dağınık ve düşmandırlar. Geçmiş defterleri kapatıp yeni bir sayfa açmak, karşılıklı suçlamalara son vermek zorundadırlar.
“Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz”
Fitne günleridir ve herkes özünün ortaya çıkması konusunda sınanmaktadır:
“Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler, sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?”
Cezayir kurtuluş savaşının lideri Ahmet B. Bella İslam dünyasının nasıl birleşeceği sorusuna şöyle cevap vermişti:
“Savaşla!”
Selahattin Eyyubi ve Sultan Baybars ümmetin durumunu dert edinmiş, sorumlu, iki tarihi kişiliktir. Uçurumun kenarındaki ümmeti kısmen birleştirdiler. Birisi Kudüs’ü kurtardı diğeri Moğolları Ayn Calut’ta durdurdu.
Bir uçurumun kenarındayız ve Müslümanlar için İran-Lübnan hattının başarısı dışında bir umut kapısı görünmemekte.
Ömer Öcal