İslam Devrimi İslam’ın bir güç olma umudunun tükendiği bir zamanda “ Ne doğu ne batı İslam Cumhuriyeti” sloganıyla sürpriz bir şekilde ortaya çıktı.
Devrim, ABD/İsrail’i İslam topraklarından atmayı temel bir hedef olarak benimsemişti.
ABD tehlikeyi algılamakta gecikmedi; ama Saddam’ın neden olduğu yıkımın ardından ambargolar da Devrimi hedeflerinden vaaz geçirmeye yetmedi. Devrimi durdurmak laiklerin gücünü de aşıyordu.
ABD nin yeni stratejisi İran’ın karşısına Türkiye’yi dikmek oldu.(İmam bunu sağlığında fark etmiş ve Türkiye’den gelen ziyaretçilere: “Türkiye ile İran’ı er-geç karşı karşıya getirecekler” demişti.)
Bu strateji laik ideolojilerle ve halktan kopuk liderlerle yürümezdi. Dini bir ideoloji ve birlikte çalışmayı kabul eden muhteris liderlere ihtiyaç vardı. Türkiye’de laikliğin tasfiye edilmesinin asıl nedeni işte budur
Erdoğan:“Aldanmışız Allah affetsin” dedi. Bahsettiği konuda aldandığını hiç sanmıyorum. Gerçekte bir aldanma ve af dilenecek bir günah varsa o da Büyük Şeytanın:“Emevi camiinde namaz kılın” vesvesesine kulak vermede vardır.
Reis de, boyundan büyük ihtiraslara sahip Cüce Pen’de Şam’da namaz kılacaklarına kesin olarak inanmıştı.
Suriye’ye yüklenmenin ABD/İsrail hesabına olduğunu pek ala biliyorlardı. Tercihleri, insani, İslami, ahlaki kaygılar taşımıyordu. Pragmatik kaygılarla hareket ediyorlardı. Şahsi nedenlerden ötürü kavgalı oldukları Cemaatle dış politika tercihleri birebir örtüşmekteydi.
Oysa ABD nin amacı direnişin önemli bir halkası olan Suriye’yi İran’ın nüfuz alanından koparıp Türkiye’nin kucağına vermek değildi. İran’la Türkiye’yi karşı karşıya getirmekti.
ABD nin Türkiye’ye biçtiği rolün üç temel ayağı vardı:
1-Şiiliğe karşı Sünnilik
2-İran’a karşı Türkiye
3-İmamete karşı hilafet
Türkiye İslamcıları bu rolleri severek benimsediler.
Mezhepçilik yaptılar ama bir taktik olarak “Şiiler mezhepçilik yapıyor” dediler.
Erdoğan Hamaney’i açıkça eleştirdi: (Marmara Üniversitesi’nde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İsrail’e karşı dik duran tek kişi Esed’dir” dediğini aktardığı İran dini lideri Hamaney’e tepki göstererek “Böyle bir dini önder olabilir mi?” dedi.)
Hilafet konusu ise ortamı oluşmadığı için henüz yeterince gündeme gelmedi.
Bu strateji ABD açısından riskler taşısa da, Erdoğan gibi ne yapacağı öngörülemeyen liderler nedeniyle iniş çıkışlar yaşasa da devam edecektir. Türkiye’deki muhafazakârlaşma bu yüzden kalıcıdır ve halkın devlet gücüne eklenmesi için gereklidir.
Umarım yanılıyorumdur; ancak partizanlar Türkiye’ye biçilen role hala fena halde inanmaktadırlar. Şam’da kılınacak namaz ise şimdilik tehir edilmiştir.
Asla vazgeçmeyeceklerdir: Horoz ölse de gözü çöplüktedir.