Sokak kadını vicdansız sürtük
Bir zaman seninle ne günler gördük
Sokak kadını ALLAH’sız sürtük
Bir zaman seninle ne günler gördük…Bülent Gökçe
Patriyarkal otoritenin tüm kültürel belleğini bir şarkıya sığdırmış bu yetenekli abimiz (!) erkeklik hastalığının tüm semptomlarını bünyesinde barındırıyor. Ağzından maşist şehvet salyaları akan bu acılara müptela yaralı aslan! (aslan antroposentrik-insan merkeziyetçi- anlam örgülerinin işaret ettiği güç sembolüdür. Ben metaforik bir ironi ile kullandım) Arzu metaforu olarak kodladığı kadın cinsiyetini, tahakkümcü algı ve pratiği içinde öğütemediğinden dişiliğini ötekileştirerek lanetler. Bu iffetçi anlayışa göre Kendisinin gönüllü tecavüzüne boyun eğmeyen kadın (düşman cinsiyet) bir başkasının tecavüzüne müstahak kirlenmiş bir karşıt ötekidir. Nomos (namus) kuralını ihlal ederek Lilith misali şeytanileştirilerek düşmana yani; rekabet ettiği diğer erkeklere izafe edilir. Kendisine boyun eğmiş olsaydı eğer, kadını cinsiyetsizleştirerek geleneksel toplumsal rol ve görevlerin en kutsal aşaması olan annelik ile şereflendirilecekti(!)
Kadının kendisine dayatılan benmerkeziyetçi heteroseksist eğilimi (ki bu seviş biçimlerinin masumlaştırılmış ifadesi aşktır) reddetmesiyle ilk başta çekim merkezi kılınan ve sürrealist bir imgeyle betimlenen dişiliği artık egemen ahlak gereği saldırılması gereken açık bir hedef haline gelmiştir. Erkek gözün tahakkümünde üretilen dişilik imgesi erkeğin arzu tahakkümü ile özdeş ve paralel seyretmediğinde yani ikili cinsiyet rejiminin etkisi dışında bir ‘şeye’ dönüştüğünde bastırılması gereken tahrik nesnesi olarak görülür. Erkeğin tahriki kadının çıplaklığından öte erkeğin bakışında yatar.
Heteroseksisizm: Fallus merkezi mazişt algısı ile tüm arzu pratiklerini iktidar söylemleri ve ilişkileri üzerinden inşa eder. Cinselliği ve dişiliği heteroseksist bir anlayışla inşa eden bu durumun en büyük göstergesi porno endüstrisinden moda dünyasına dişiliği ve cinselliği ürünleştiren devasa gösteri ve tüketim çarkıdır.
Egemen ve yerleşik norm haline dönüşmüş kolektif algı ve ilişkiler pratiğinin üretici faili olan erkeğin arzularını şekillendiren; binlerce yıllık patriyarkal otorite birikimi ve bunun çağdaş heteroseksist türevleridir. Zaten bahsi geçen bu erkeklik bir toplumsal cinsiyet kimliği olarak süregelen iktidar birikimidir. Farkındalığını ve özgünlüğünü bulamamış olan ve o verili kimliklerin sınırları içinde asimile olan yaygın erkekliğin aşk arayışı ve acısı diye tarif ettiği de egemen kültür dolayımıyla belirlenmiş özne arayışıdır. (inşa özneler)
Fahişe, sürtük, ibne vb söylemler aykırı ve özgün cinsel performansların norm bozucu yıkıcı etkisini norm dışılaştırarak marjinalize eder. Böylece heteroseksit zihniyet yapı bozuma uğramadan kendini merkezileştirerek diğerini de ötekileştirerek (kendi-dışılaştırmayla) mevcudiyetini korur.
Şarkıda önemle vurgulanan saldırı söylemlerinden biri de Allah’sız ifadesidir. Ortodoks dini anlayışa göre Adem’in kaburgasından yaratılan Havva ikincil bir varlıktır. Erkeğin yan ürünü bu bağımlı kadın tasavvuru erkeğe (koca, aşık, baba) karşı sadakatsizliğinde Tanrı’ya da isyan etmiştir. Çünkü bu efendi kült tanrı anlayışına göre varlık hiyerarşisi değiştirilemez ilahi bir plandır. Bu yasayı bozan ”Lilith’leştirilir”. Kadın cinsinin, hiyerarşik kodlanmışlığı yapı bozuma uğratan bir bağımsız hareketi iffetsiz ve Allah’sız olduğunun ispatıdır.
Tanrı, baba ve papa koaliasyonunun premodern hali olan patriarka; heteronormative ve heteroseksist türevleriyle otoritesini yeniden icat eder. Şekli değişse de muhtevası değişmez; bir kollektif algı ve ilişki pratiği olarak iktidarını sürdürür.
Kısacası hiçbir sözümüz, şarkımız masum değil. Basit gözüken bir şarkı sözü bile biz erkeklerin neşet ettiği bataklığın derinlerini tüm pisliğiyle gün yüzüne çıkarabiliyor.
Fırat Karaaslan
18şubat 2013