ZEYNEP KURAY
Mevsimlik işçilik yapan Suriyelilerin ihtiyaçlarını karşılayan İmece İnisiyatifi Derneği’nin eski yöneticisi Gülsüm Postacı, Suriyelilerin Türkiye’de Araf’ta kaldığına dikkat çekti. Suriyeli ailelerin tabi tutulduğu sömürüye bire bir tanıklık eden Postacı, AKP hükümetinin sığınmacıların insanca yaşaması konusunda hiçbir politika geliştirmediğini vurguladı.
Gülsüm Postacı, savaştan kaçıp yeni bir yaşam umuduyla Türkiye’ye sığınan binlerce Suriyeli ailenin dramını gözlemleyen bir aktivist. Ege bölgesinde mevsimlik işçilik yapan Suriyeli sığınmacıların ihtiyaçlarını karşılamak için çalışma yürüten İmece İnisiyatifi Derneği’nin de eski yöneticisi olan Postacı, İzmir Çeşme’de 1 yıl boyunca Suriyelilerin güvenliğinin sağlanması için görev üstlendi. Derneğin Eylül 2016’da, Suriyeli çocuklara eğitim vermek amacıyla, ABD merkezli Mercy Corps isimli şirket ile ortaklaşa “Eğitim Çadırı” projesini başlattığını belirten Postacı, “Proje kapsamında Mercy Corps bünyesinde güvenlik saha asistanı eğitimi gördüm. Çocuk ve kadınlara güvenli bir ortam sağlamakla görevliydim. Kurulan çadırlarda atanamayan öğretmenler tarafından çocuklara Türkçe dil dersi veriliyor; oyun atölyeleri yapılıyordu. Mercy Corps şirketi ise çadır, eğitim, gıda, giyim gibi malzemelerin alımı konusunda destek veriyordu. Benim görevim bu çadırların güvenli bir noktaya kurulmasını sağlamaktı. Haftanın 5 günü sahada çalışıyordum” dedi.
Dayı başları sömürüyor
Sahada 600 Suriyeli ailenin tabi tutulduğu sömürüye bire bir tanıklık eden Postacı, gözlemlerini şöyle anlattı: “Suriyelilerin ikametgâhı olmadığı için geçici kimlik kartı çıkartamıyorlar. Açlık sınırında yaşıyorlar. Mevsimlik tarım işçiliği yaparak para kazanmaya çalışıyorlar ama sömürülüyorlar. Türkiye’de tarım işçiliği yapanlar normalde günde 70 TL kazanırken, Suriyeliler 30 TL’ye çalıştırılıyorlar. Çoğu, dayı başları diye adlandırılan şahıslar tarafından kandırılarak kamplardan ya da mevsimlik işçilik yaptıkları yerlerden alınıyorlar; İzmir’e getirilip kazandıkları paraların yarısını onlara vermek zorunda kalıyorlar. Kaldıkları resmi kamplarda yer sıkıntısı yaşandığı için orada barınamıyorlar. Bir süre sonra kendi yaşam alanlarını kurmak için çalışmaları gerekiyor. İş bulamadıkları için de mevsimlik tarım işçiliği yapıyorlar. Bu Suriyeli sığınmacılar arasında avukat, öğretmen, hatta cerrah bile var. 7 yaşındaki çocuklar da aileleri ile birlikte çalışıyorlar. İzmir Torbalı’da olduğu gibi sürekli faşizan saldırılara maruz kalıyorlar. Saldırılara uğrayan bu ailelerin temel ihtiyaçlarını biz giderdik. Çok kötü şartlarda tutuluyorlar; hijyen yok. Mesela çocuğun ayağı yara olmuş ancak kimlik kartları olmadığı için hastaneye gidemiyor veya acile gittikleri zaman dil bilmedikleri için dertlerini anlatamıyorlar. Tedavi göremeyenlere Sınır Tanımayan Doktorlar yardım ediyor.”
Devlet, yerel STK’leri desteklemiyor
Suriye’de yardım çalışması yapan en büyük kuruluşlardan ABD merkezli Mercy Corps’un Türkiye’deki faaliyetlerinin Ocak 2017’de hükümet tarafından durdurulunca çalışmaların sekteye uğradığını vurgulayan Postacı, iptal gerekçesi olarak her ne kadar “güvenlik” gösterilse de ana akım medyada çıkan haberlerde şirketin PYD’ye ekonomik yardım sağladığının ileri sürüldüğünü belirtti. Bu iptal nedeniyle 1 yıllık emeğin yarıda kaldığına dikkat çeken Postacı, yerel STK’lerin uluslararası yardım kurumlarıyla ortaklık yapmadan büyük projelere imza atamayacağını kaydetti. Postacı, bunun nedenini şöyle açıkladı: “Türkiye’deki yerel STK’ler Suriyelilere ancak bağışlar üzerinden yardım yapabiliyor; devlet tarafından desteklenmiyor. Bu anlamda büyük çaptaki projelere girmelerinin tek yolu Mercy Corps benzeri uluslararası kurumlarla partnerlik yapmak oluyor. Mesela Uluslararası Göç Örgütü diye bir yardım kuruluşu var ve bizim gibi yerel STK’lere ayda bin koli yardımda bulunuyorlardı. Birleşmiş Milletler tarafından verilen fonların çoğu bu sene Kızılay tarafından alındığı için uluslararası yardım kuruluşları temel ihtiyaç dağıtamaz hale geldi. Kızılay’ın ise bu fonların dağıtımını nasıl gerçekleştirdiği bilinmiyor.”
Dil bilmeyen çocuklar aşağılanıyor
Postacı sözlerini şöyle sürdürdü: “Suriyeli çocukların eğitime erişimi de yok. Türkçe bilmedikleri için okullarda aşağılanıyorlar; o yüzden okula gitmek istemiyorlar. Çoğu devlet tarafından Arapça konuşulan İmam Hatip okullarına yönlendiriliyorlar. Bunun dışında çocuk kendi dilinde eğitim göremiyor. Türkçe öğrenmesi için sınıf açılması lazım; sınıf açılması için ise çocukların belli bir sayıya ulaşması gerekiyor. Her okul bunu yapamıyor çünkü devlet bunu da desteklemiyor. Dolayısıyla yerel STK’ler bu çocuklar için bu tarz entegrasyon çalışmaları başlatıyor, o zaman da dışarıdan bir destek alması gerekiyor. Yerel yönetimler destek vermeyince de uluslararası kurumlar bu işi yapıyor. Uluslararası kurumların da bu çalışmaları iptal edilince, hem çocuklar eğitim göremiyorlar, hem de genel olarak Suriyeliler açlıkla mücadele etmek zorunda kalıyorlar.”
Suriyelilerin Türkiye’de resmen arafta kaldığını vurgulayan Postacı, sığınmacıların insanca yaşaması konusunda hükümetin hiçbir politikası olmadığına işaret etti. Suriyelilerin Türkiye’de barınamadığının, açlıkla mücadele ettiğinin altını çizen Postacı, “Sen bu insanları ülkene kabul ettiysen, önce onlara istihdam ve dil konusunda yardımcı olman lazım. Savaş çıkmadan önce ülkesinde doktor olan insanlar bugün Türkiye’de dilenci konumuna düşürüldü. Böyle bir sığınmacı politikası olamaz. Bir şey yapmıyorsun madem, o zaman yardımcı olanların önünü kesme. Suriyeliler ne yapsın burada? Tek kurtuluşu botlarla ölüm yolculuğuna çıkmakta buluyorlar” dedi.